Çanın sesini duyan büyük çadırın yanına toplandı. Herkes toplandıktan sonra Demir büyük bir pişmanlıkla konuşmaya başladı.
" Ölsem arkamdan ağlayacak kimsenin olmadığını biliyorum. Size hak verdiğimi bilmenizi istiyorum. Ben o kadar aşağlık, pislik, iğrenç bir adam olmuşum ki. Gerçekten bunun farkında değilim. Şimdi isteyen istediği yere gidebilir, hepinizi azad ediyorum." Deyip çadıra geri girdi.
Bu hareketinden sonra herkes birbiri ile konuşuyor, şaşkınlıkla birbirine bakıp çadıra bakıyordu. Arkasından ise yakın adamı girdi. Onun arkasından şifacı girdi çadıra.
Demir önemli ve işine yarayacak eşyalarını toplamaktaydı. Adamı sağında şifacı solunda beklemekteydi. Eşyalarını eline aldığında çıkmak için arkasını döndü.
Döndüğü gibi şifacı kadınla burun buruna geldiler. Demir aldırmadı yanından geçmek istedi. Şifacı tekrar karşına geçip durdurdu. Demir şifacının gözlerine baktı.
" Benden ne istiyorsun artık. Herkesin istediği gibi, ortalıktan kayboluyorum." Şifacı gülümsedi.
" Ben sadece sana nasıl biri olduğunu söyledim. İçimden geçenleri söyledim. Defolup gitmeni istemedim."
" Ben gitmek istiyorum artık. Bundan sonra bu kişilerin yüzüne bakamam."
" Ama bu kişiler senin yüzüne bakıyor. Madem hakkınla geldin, hakkınla git." Demir gözlerini yere devirdi. Daha sonra elindeki eşyaları bıraktı. Şifacı kadına baktı.
" Son bir görev." Dedi. Şifacı kafasını salladı. Demir yanında bekleyen adama döndü.
" 100 kişilik bir sürü hazırla. Mersin'e gidiyoruz." Dedi. Adam hemen çadırı terk etti.
Sude son kaşığı verdi. Serkan artık dayanamıyordu. Diğer eliyle alçılı kolunu parçalamak için hamle yaptı. Ama Sude hemen bileğinden tutup durdurdu.
" Serkan ne yapıyorsun!" Serkan bunalmış bir şekilde baktı.
" Ya yeter. Hiç bir şey yapamıyorum. 1 Aydır alçılı."
" Kırıp tekrar mı sakatlanmak istiyorsun."
" Ben sadece alçıyı kırıcam."
" Olabilir. Kolunu tekrar sakatlayabilirsin. Ya şurada bir iki saat daha dursun çıkarılacak." Serkan somurtup kafasını çevirdi. Sude bu çocuksu davranışa gülümsedi.
" Aa çocuk musun sen ya. Bu ne şimdi!" Sude'ye döndü.
" Sıkıldım. Yani işe yarayan kolum sakat, işe yaramayan kolum öylece duruyor." Sude işaret parmağını Serkan'ın dudağına koydu.
" Serkan yeter. Tamam anladım sıkıldın ama çok konuşuyorsun. Kendini boş yere yoruyorsun." Serkan bu cümlenin ardından bön bön baktı.
Sude elini çektikten sonra içeri Yasemin girdi.
" Çocuklar nasıl gidiyor?" Dedi. Serkan öylece susup annesine bakıyordu. Yasemin Sude'ye bakıp ne oldu dercesine kafasını salladı. Sude gülümseyip Yasemin'e baktı.
" Çok konuştuğunu söyledim küstü. Sıkılmış alçıyı hemen çıkaracakmış." Yasemin kaşlarını çatıp içeri girdi. Serkan'ın yanına gelip Sude'nin karşısına oturdu. Serkan'a baktı.
" Sabırlı ol lütfen. Bizde senin sıkılmanı istemeyiz ama bu olmak zorunda." Sude haklıyım dercesine kaşlarını kaldırdı. Ardından Yasemin Sude'ye baktı.