Ömer ve Doğan kendi köşkünde oturuyorlardı. Şömine başında kadehlerdeki kanları yudumluyordu. Ömer gülümseyerek baktı. " El değmeden zaferimize olsun." Deyip kadehi kaldırdı. Doğan kadehe bakıp bardağını vurdu. " Olsun bakalım." Dedi.
Daha sonra oturdukları odanın kapısını çalmaya başladı. Ömer kapıya bakıp.
" Gel." Dedi. İçeri Mustafa'ya gönderdiği adamlar gelmişti. Hızlı adımlarla Ömer'in karşısına geldi. " Efendim istediğiniz gibi her şeyi söyledim." Dedi. Doğan ve Ömer birbirlerine bakıp gülümsediler. Adam konuşmasına devam etti. " Ama bir kaç şartı var." Dediğinde Doğan'ın ve Ömer'in yüzündeki gülme ifadesi kayboldu. Ömer adama baktı. " Ne istiyor?" Adam cebinden katlanmış bir kağıt çıkarıp uzattı.Ömer kağıdı açıp sesli bir şekilde okudu.
" 1. Madde: Her Ay düzenli bir şekilde kan desteği sağlanacak.
2. Madde: Hali hazırda 5.000 adam Mustafa şahsın emrinde bekleyecek.
3. Madde: Savaş kazanıldığında toprakların %80'i Mustafa adlı şahsa verilecek.
4. Madde: Ömer Dalkıran ve Doğan Seren savaş kazanıldığı taktirde vasal olarak Mustafa adlı şahsın yanına geçecek.
5. Madde: Bu anlaşma Mustafa adlı şahış ölmeden bozulamaz." Doğan şaşkın bir şekilde baktı. " Ne yani anlaşma kağıdı mı göndermiş?" Ömer kağıdı önündeki masaya attı. Adama çıkması için işaret verdi. Adam çıktıktan sonra Doğan'a döndü. " Bu Mustafa adlı kişi kurnaz birisi çıktı. Biz kendi topraklarımıza sahip olma hayali kurarken, adam bize kıç kadar yer teklif etti. Ha vasallığı saymıyorum bile." Doğan kadehten bir yudum aldı. " Ne yapmayı düşünüyorsun?" Ömer masadaki kağıda dalıp. " Eğer o masada kalırsak bu Mustafa'nın dalgası er yada geç bizi yutar. Ama şöyle bir şey yapma şansımız var. Bir kaç yıl onun yanında kalıp daha sonra onu tahttan indirebiliriz. O zaman topraklarıda askerleride bize kalır."Doğan bu durumu düşündüğünde ise çok zahmetli ve eziyetli bir iş olacağını düşünüyordu. " Tabi bu bir kaç yıl zor olacak. Ama sonunda büyük bir ödül var tabi." Ömer kağıdı önüne alıp imzaladı. Daha sonra kalemi üzerine bırakıp Doğan'a döndü. " Çok ama çok eziyet olabilir. Ama bu işin sonunda koca Mersin senin oluyor." Doğan iç çekerek kalemi alıp kağıdı imzaladı. " Umarım dediğin gibi olur. Bir terslik çıkmaz." Ömer arkasına yaslandı. " Sanmıyorum." Dedi.
Serkan ve Kara kurt formunda eve geri dönmüşlerdi. Eve yaklaştıklarında ise tekrar insan şekline geri dönmüşler ve eve girmişlerdi. Serkan telaşlı bir şekilde ailesine baktı. " Sıçtık. Hemde büyük sıkçtık." Dedi. Koltukta oturan herkes bir anda ayaklandı. Yasemin ve İsa Serkan'ın yanına geldi. " Ne oldu oğlum?" Dedi Yasemin. Serkan'ın telaşı devam ediyordu. " Mustafa binlerce vampir toplamış. Yani bizim on katımızdan da fazla." Herkes telaşlanıp birbirine ne yapması gerektiğini söylüyordu.
Yasemin Serkan ve Kara'nın önüne geçti. Sağ eline Serkan'ın elini, sol eline Kara'nın elini aldı. Daha sonra ikisine de bakarak. " Bizim ne yapacağaımız belli değil ama sizin birbirinizi asla bırakmamanız lazım." Dedi. Ardından ellerini birleştirdi. " Sevginin gücünü hissedin." Dedi Yasemin.
Serkan ve Kara o anda birbirlerine baktılar. Zaman birden yavaşladı sanki, odada sadece ikisi vardı. Kara'nın kendisine bakan masum, ve sevecen gözleri vardı. Bu Serkan'ın Kara'da en sevdiği şeydi belki.
Serkan Kara'nın elini tutup sımsıkı kendine çekti. " Hey. Susun." Diye bağırdı. Odadaki konuşan herkes bir anda susup Serkan'a baktı. " Şimdi beni iyi dinleyin. Büyük bir savaş kapımızda artık bu kaçınılmaz. Böyle boş çene çalarak bir yere varamayız. Bizi zafere götürecek tek şey icraat. Konuşmayı kesip şimdi ne yapacağımıza bakmamız lazım." Serkan dolabın üzerinden bir harita çıkarıp masanın üzerine serdi. Daha sonra üzerine hızlıca bir şeyler çizip karalamaya başladı. Herkes haritanın başına toplandı.