Serkan olduğu yerde koca bir kurda dönüştü. Bu irilik bu korkutuculuk Kara Ölüm'den başka kimse olamazdı. Vampirler biran olduğu yerde duraksadı. Serkan mantıklı bir plan yapmak zorundaydı, bodoslama üçününde üzerine saldırırsa ölme ihtimali %80'di. Arkasını dönüp ormanın içine koşmaya başladı birden. Vampirler saldırmasını beklediği için şaşırdılar. Çoğu kurt adam mantıklı savaş yapmak yerine bodoslama dalardı. Vampirler ormanın içine kaçan kurt adamın peşine düştüler.
Yasemin ve diğerleri koltukta oturmaktaydılar. Birden içeri Alev girdi.
Yasemin birden ayağa kalktı. " Senin ne işin var burada!" Alev herkesin sakinleşmesi için ellerini kaldırdı. " Sakin olun. Serkan kaçtı diyorlar, doğru mu?" Dedi. Sema Yasemin'e baktı. " Keşke şimdi Kara olsaydı." Dedi. Yasemin Sema'nın ne demek istediğini anladığı için gülümsedi. " Evet doğru. Ama biz ona kaçtı demiyoruz." Alev hızlı bir şekilde gelip tekli koltuğun birine oturdu. Elinde katlanmış bir kağıt vardı. Önündeki masaya attı kağıtı. " Ciddi bir sorunumuz var. Ben Serkan için geldim." Dedi. Yasemin kağıta uzanıp aldı. Geri yerine oturup kağıdın katını açmaya başladı. Kağıdı açtığında Yasemin baka kaldı.
Sema ve Can'da baktı. Onlarda şaşkınlıktan birbirlerine baktılar. Yasemin kağıdı masanın üzerine attı. Öylece baka kaldı, daha sonra Alev'e döndü. " Bu ne!" Alev kağıda bakarak.
" Sanırım Serkan vampirleri Mersin'den kovarak bütün vampirleri kendine düşman etti. Başına ödül koymuşlar. Ben bir çok yerdeki ilanı kaldırdım. Antalya'nın vampir bölgeleri bu ilanla dolu. Arkadaşlarımla iletişime geçtim. Onlardan bu ilanı gördükleri her yerde alıp imha etmelerini söyledim. Ama çoğu ilan yerinde yoktu, yani binlerce vampir Serkan'ı arıyor." Dedi. Yasemin'in aklına kötü şeyler gelmeye başlamıştı. " Ne yapıcaz! Serkan'ın nerede olduğunu bilmiyoruz." Alev Serkan'ın odasını aramak istiyordu. " Odasına baktınız mı? No veya başka bir şey bırakmış olabilir." Yasemin kafasını iki yana salladı. " Hayır. Bir kere Gürkan çıktı. Gittiğinden emin olmak için dolabını kontrol etti sadece." Fırsat bu fırsattı Alev ayağa kalktı. " Müsadeniz varsa odaya bakabilir miyim?" Dedi. Yasemin'in hiç bir şey umrunda değildi.
" Tamam bak." Dedi sadece. Alev hiç beklemeden merdivenlere yöneldi.Merdivenlerden çıkıp odanın kapısına geldi. Gözlerini kapatıp kafasını eğdi. Derin bir iç çekti. Gözlerinin önüne eskiden sevgiliyken yaşadıkları hali geldi. Tabi o zaman Serkan daha küçüktü şimdi ki gibi yetişkin biri değildi. Bu hayal birden üzüntüye dönüştü. Serkan kendisini sevmesede Alev onu seviyordu. Eskiden ergenliğin verdiği şımarıklıkları şimdi ise pişmanlığa dönüşmüştü. Eğer o gün Serkan'ın yanında olsaydı, ve şimdi sevdiği gibi sevseydi Serkan'la sevgili olacaktı. Pişmanlık bir işe yaramıyordu artık. Kendini toparlayıp Serkan'ı bulmaya odaklanması lazımdı. Gözlerini açıp gözünde oluşan bir kaç damlayı parmağının tersiyle sildi. Kapının kulpuna basıp kapıyı açtı.
İçeriden Alev'in burnuna Serkan'ın kendi vicut kokusu gelmişti. Yoksa bu özlemin kokusumuydu. İçeri adım attı. Yasemin'in dediği doğru mu diye dolabın kapağını açtı. Dedikleri gibi dolabın içi boştu. Geri kapatıp gözleriyle etrafı aramaya başladı. Her şey çok düzenliydi, hiç bir yer dağınık değildi. Bir kaç adım atıp etrafina bakınarak yürümeye başladı. Masanın üzerinde sadece dolabında olmayan bir kitap vardı. Hemen altına sandalyeyi alıp oturdu. Kitabı önüne aldı, kapağını açıp içine baktı. Kitap bir tarih kitabıydı. Sayfaları ise çok fazlaydı, doğal olarak kitap kalındı. Sayfaları çevirdikçe sanki ortası çöküyor gibiydi. Alev'in bunu fark etmesi uzun sürmemişti. Sayfa sayfa çeviren Alev artık üçer beşer sayfa atıyordu. Daha fazla dayanamayıp ortasından tutup kitabın yarısını çevirdi.
Lise'de yapılan telefon saklama kabı gibiydi. Kitabın ortası sonuna kadar kare bir şekilde küçük boyutta oyulmuştu. Alev önce karşılaştığı durum karşısında şaşırdı. Daha sonra oyulan çukurun içinden katlanmış kağıt parçasını aldı. Hiç beklemeden açmaya başladı. Açarken fark ediliyordu ki bu bir haritaydı. Açıldığında ise her şey ortaya çıktı. Bu Mersin ve Antalya yolu üzerinin haritasıydı. Tek bir noktadan kalemle Antalya ve Mersin yolu arası çizilmiş. Alev bu durumu anladığında ise yüzü birden gülümsedi. " Serkan Antalya'ya gidiyor. E ben gelirken neden görmedim ki!" Alev haritayı içine koyup kitabı kapattı. Birilerinin bulma ihtimaline karşı kitabı çantasına aldı. Bu ipucunu kime bıraktığını anlamamıştı, ama kendisi bulduğu için çok mutluydu.
Üzgün gibi gözükmesi gerekiyordu. İpucu bulduğunu anlarlarsa onlarda peşinden gelecekti, Alev bunu istemiyordu. Üzgün numarası yapıp kapüdan çıktı. Merdivenleri normal adımlarla inip Yasemin'e baktı. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Alev hiç bir şey belli etmeden. " İpucu yok. Ben geri dönüyorum. Bir şey bulursam haber veririm." Dedi. Yasemin ağladığı için kafasını sallamakla yetindi. Alev arkasını dönüp hızla evi terk etti. Evden çıktıktan sonra tekrar mutlu bir şekilde gülümsedi. Arabasının yanına varıp hemen bindi. Çantasını çıkarıp yan koltuğa attı. Arabayı çalıştırıp hızla oradan uzaklaştı.
Serkan'ın peşindeki vampirler ormanın içinde koşturuyordu. Baba birden durunca anne ve kızda durdu. Kadın kocasına baktı. " Ne oldu?" Baba etrafına bakınarak. " Biz onu kovalamıyoruz. O bizi kovalıyor." Dedi. Kızı hemen telaşlı bir şekilde etrafına bakmaktaydı. Karısı kocasına bakıp. " Önden ormana o girdi. Biz peşindeydik." Adamda anlamamıştı ne olduğunu. " Bilmiyorum. Bende öyle sanıyordum ama şu anda arkamızda, sağımızda, solumuzda neredeyse her tarafımızda hissediyorum." Kadın bir anda tedirgin oldu. " Acaba sürüyle mi geldi?" Adam kafasını iki yana salladı. " Hayır. Sürü olsaydı kaçmazdı. Sürüyle beraber saldırırdı." Serkan adamın omzundan tutup ağaca doğru savurdu. Adam düştüğü gibi oraya bayıldı. Kadına ise pençesini üzerine atıp sırt üstü yere bastı. Kıza döneceği sırada suratına bir tekme yedi. Yere yıkılmadı ama sersemledi, bir kaç adım geriye gitti. Kız vakit kaybetmeden annesinin elinden tutup kaldırdı. Serkan iki kişiyi karşısına alıp diş göstermekteydi. Kız Serkan'a bakarak. " Anne babam iyi mi?" Kadın gözünü Serkan'dan ayıramıyordu. Heran saldıracak gibi duruyordu. " Bilmiyorum kızım. Şu anda daha büyük bir sorunumuz var." Dedi. Serkan sakin bir şekilde geriye doğru gitti. Kız ve annesi dikkatle izlemekteydi. Serkan baygın adamın yanına geldi. Hiç beklemeden adamın kafasını koparıp kızın ve annesinin karşısına attı.
Adamın kafası karşılarında duruyordu. Kız acı içinde çığlık atıp bir yandan ağlamaya başladı. Kadının nutku tutulmuştu o yüzden tepki vermedi. Yapacağı tek şey kızının kolundan tutup geriye doğru çekmek oldu. Annesi ve kızı ortadan kaybolduktan sonra Serkan arabasına doğru koştu.
Güneş çıkmak üzereydi. Sema ve Yasemin saat 3.00'de uyuya kalmışlardı. Melisa ve Can uyanıktı sadece. Can kızıyla baş başa kaldığı için konuşmak istiyordu. Ama Melisa'nın bakışları buna engel oluyordu. " Neden bana öyle bakıyorsun baba?" Can kafasını kaldırıp kızına baktı. Pişmanlığı yüzünden belli oluyordu. " Sadece zamanı geriye almak istiyorum." Dedi. Melisa buna gülümsedi ama mutluluktan değil. " Ne oldu, seni bu kadar pişman eden şey yakında ölecek olmam mı?" Can'ın surat ifadesi bir anda korkuya büründü. " Allah korusun. O nasıl konuşmak öyle." Dedi.