Gizli binanın önüne geldiklerinde herkes arabadan inmeye başladı. Şöför dahil arabadaki koruma için bulunan diğer adamlar bina kapısına geldi. Serkan arabadan indikten sonra kendi arabasının yanına geldi. Akşam oluyordu, kendi evine gitmek zorundaydı. Arabaya bindiğinde kontağı yerine taktı. O sırada kapı açıldı. Serkan o tarafa doğru bakmaya başladı. Aykız hiç bir şey demeden arabaya bindi, ve kapıyı çekti. Daha sonra Serkan'a döndü. " Hadi gidelim." Dedi. Serkan bu durumu garipsedi. " Ne hadi!" Aykız gülümsedi.
" Eve gitmiyor musun?" Serkan kafasını sallayarak. " Evet gidiyorum."" E tamam hadi o zaman." Dedi. Serkan bir şey anlamadı. " Sen neden geliyorsun?" Aykız parmağını kafasına koyarak. " Düşün. Sen nereye ben oraya." Serkan şimdi bu durumdan biraz rahatsız olmuştu. " Benden öncekilerinin evine gittin mi?" Aykız kafasını sallayarak. " Hayır. Her yeni bir kişiye yeni bir sekreter verirler. Eminim diğerleride aynısını yapmıştır." Dedi. Daha sonra önüne döndü.
Serkan götürmek zorunda kaldığını anlayınca önüne döndü. Arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başladı...
Eve geldiğinde hava kararmıştı. Arabadaki küçük kapı kumandasını alıp düğmeye bastı. Parmaklıklı kapı açılmaya başladı. Biraz açıldıktan sonra Serkan içeri doğru sürdü. Garaj kapısının önüne gelip arabadaki bir düğmeye bastı. Daha sonra garaj kapısı açıldı. İçeri girdikten sonra arabayı durdurdu. Kapıyı açıp Aykız'la aynı anda arabadan indiler. Garajın içeri açılan kapısına gelip açtı.
Serkan önden Aykız'ı buyur etti. İçeri girdikten sonra kendisi girdi. Aykız şaşkınlıkla etrafına bakınıyordu. Evde büyüleyici bir ortam vardı. Işıkları eve farklı bir ortam katıyordu. Tablolarda ise hep ailesinin fotoğrafı vardı. Nerdeyse duvarın her yerinde. Bu durum Aykız'ı bir hayli rahatsız etmişti. Düşmanları evine girse zayıf noktasını çok kolaylıkla öğrenirdi.
Serkan merdivenden çıkarken arkasından baktı. " Bu fotoğraflar neden burada?" Dedi. Serkan merdivenin ortasında durup Aykız'a döndü. " Bu seni neden ilgilendiriyor?" Serkan durumu yanlış anlamıştı. " Beni değil düşmanlarını ilgilendirir." Serkan durup öylece fotoğraflara baktı. Haklı olduğunu düşünmeye başlamıştı. " Kafana göre takıl o zaman." Aykız fotoğraflara ilerlemeye başladı. Serkan merdivenlerden yukarı çıktı.
Aykız duvardaki fotoğrafları teker teker toparladı. Masanın üzerine koydu. Hepsini büyük bir kutuya doldurup ortadan kaldırdı. Onun yerine eski tablolar ve esrarengiz fotoğraflar aldı.
Etrafına bakındığında şimdi daha iyi gözüktüğünü düşündü. Gözüne dışarıdaki mas mavi havuz çarptı. İsteği yüzünden parmağını ısırarak bakmaya başladı. Ama yapması gereken başka bir şey vardı. Açık mutfağa dönüp baktı. Serkan için akşam yemeği. Ama birazcık havuzun bir zararı olmazdı. Bu durum nadir olarak raslanacağı için girmeyi mantıklı buldu.
Havuzun başına geldiğinde ikinci kattaki camın arkasından Serkan izliyordu. Aykız önce üzerindeki kıyafeti çıkarıp bir kenara attı. Daha sonra altındaki kumaş ve bacaklarına göre olan pantolonu çıkardı. Daha sonra hiç beklemeden bikinisini ve kilodunu.
Serkan Aykız üzerindekileri çıkarmadan arkasını dönüp yatağa ilerlemişti. Her ne kadar kendi evi olsada bir kıza çıplak bakmak doğru değildi. En azından Serkan için.
Aykız havuzun dibinden yüzü ıslak bir şekilde çıktı. İkinci kattaki cama gülümseyerek bakıp tekrar havuzun dibine daldı.
Serkan kendini yatağa bırakıp gözlerini kapattı. Günün yorgunluğunu yatağa bırakarak uykuya daldı...
Aykız salonda yemek ve tabi birde mum hazırlamıştı. Her şey tamam olduktan sonra bir kaç adım geriye gitti. Eksik bir şey olup olmadığını konrol etti. Her şeyin tamam olduğunu gören Aykız, tek parça dizlerinin biraz üzerinde olan siyah askılıklı kıyafetini düzeltti. Daha sonra merdivenlere ilerleyip Serkan'a haber vermek için çıkmaya başladı...
Kapının önüne geldiğinde aralıktan içeri baktı. Uyuyup uyumadığına emin olmak için. Tamda tahmin ettiği gibi uyuyordu. Uyandırmadan kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Parmak uçlarıyla yürüyerek yatağın baş bölümüne geldi. Uyuyan Serkan'ın yanın çöktü. " Serkan, uyan hadi." Dedi. Ama Serkan uyanacak gibi durmuyordu. Yattığı yerden kıpırdamıyordu bile.
Eliyle omzundan sallayarak tekrar seslendi. " Serkan, hadi uyan." Dedi. Bu sefer kıpırdanmaya başlamıştı. Aykız hemen kalkıp bir kaç adım geriye gitti. Ellerini önünde bağlayıp öylece bakmaktaydı.
Serkan uykulu gözlerini açtığında karşısında Aykız'ı gördü. O halde hemen toparlanıp oturdu yatağa. Gözlerini ovarak. " Ne oldu bir sorun mu var?" Aykız kafasını sallayarak. " Hayır. Akşam yemeği hazır." Dedi. Serkan çocuk gibi ağladı. " Ya beni bunun için mi uyandırdın!" Deyip kendini geriye atıyordu. Aykız hemen hızlı adımlarla yanına gelip kolundan tuttu. Serkan'ın yatmasına engel oldu. Aykız sızlanıp. " Ya olamaz ya. O kadar hazırlandım ben. Hepsi boşa mı gitti şimdi!"
Serkan yarım açık gözleriyle Aykız'ı süzdü. Gerçekten hazırlanmıştı kıyafetinden belliydi. Yatağa tekrar oturup kafasını kaldırıp Aykız'a baktı.
" Tamam geliyorum." Dedi. Aykız bunu duyunca bir çocuk gibi sevindi. Hemen ardından odayı terk edip aşağı indi.Serkan yataktan kalktı. Odasının bir bölmesinde bulunan çeşmenin yanına gitti. Elini yüzünü yıkayıp kendine geldi...
Merdivenin başına geldiğinde Aykız aşağıda kendisini bekliyordu. Merdivenden indiğinde Aykız ile göz göze geldiler. Aykız oturması için sandalyeyi çekti. Serkan masaya gelip oturdu. Aykız o anda ışıkları kapatıp masanın yanına geldi. Serkan'ın karşısına oturmuştu.
Serkan bu durumu garip bulmuştu.
" Işıkları neden kapattın!" Aykız mumların arasında gülümsedi. Resmen gözleri ışık saçıyordu. Etkileyici bir şekilde gülümsemişti. " Sakin ol. Bu sadece akşam yemeği. Tabi birde seni tanımak istiyorum." Bu konuşmalardan sonra Serkan'ın içine su serpilmişti.
" Anladım. Ama bu mum felan abartılı olmuş." Aykız tekrar etkili bir şekilde gülümsedi. " Sen neden bu kadar takıntılısın. Sonuçta bu yemeğin sonu yatakta bitmeyecek. Bunu biliyorsun dimi?" Serkan kararlı bir şekilde kafasını salladı. " Biliyorum. İstesen bile bu yemeğin sonu yatakta bitemez. Ben Kara'ya aşığım. Onu çok seviyorum."Aykız'ın canı sıkılmıştı. Derin bir nefes alıp verdi. " Ben neden her yerde Kara'nın ismini duyuyorum. Yeter artık, Kara'nın ismini duymak istemiyorum. Bu sadece bir iş yemeği anla tamam mı?" Serkan kafasını salladı...
Gecenin geç saatlerine kadar yemek devam etmişti. Birbirlerine hayat hikayelerini anlatıyorlar, kahkaha atıyorlar eğleniyorlardı. Bu sohbetin ardından Aykız masanın ortasına şarap şişesi çıkardı. Önce Serkan'ın önüne, daha sonra kendi önüne koydu. Önce Serkan'ın bardağını, daha sonra kendi bardağını doldurdu.
İkiside bardaklarını alıp havaya kaldırdılar. Aykız Serkan'a bakarak.
" Kaybettiğimiz insanlara, kazanacağımız yeni insanlıklara." Dedi. Bardak tokuştururken Serkan ise kendi kendine bir şey söyledi. " Şerefe teyze." Dedi. Aykız bunun farkında değildi, bardağı çoktan yarılamıştı. Serkan Aykız'ın kolundan tutup durdurdu.
" Yavaş." Dedi. Aykız yüzüne baktı. " Ben şu anda bu durumu hakaret sayarım. Ben üçüncü şişede anca sarhoş oluyorum, benim bünyem kuvvetli karışma." Dedi ve dikmeye devam etti.Serkan buna ikna olmuş bir şekilde bakıyor ve karışmıyordu. Zaman ilerledikçe şişeler bitiyor şişeler geliyordu.
Bir süre sonra ikisininde kafası gitmişti artık. Boş boş bardaklara bakıyorlar, öylece izliyorlardı. Aykız bir anda kendi kendine gülmeye başladı. Serkan bardağı gözünün önünden çekip baktı. " Noluyo sana?" Aykız çakır keyif olmuş bir şekilde baktı. " Neneyin burnu oluyor." Deyip gülmeye devam etti. Serkan ciddi bir şekilde duruyor gülmüyordu.