Herkes uyumak için hazırlanıyordu. Yasemin'in ayarladığı odalara misafirler yerleşirken, Yasemin koltukta oturan Serkan'ın yanına geldi. " Oğlum hadi sende odana çık." Serkan kafasını kaldırıp annesine baktı. " Odada kim var?" Bu soru karşısında Yasemin şaşırmıştı. " Oğlum sizin odanız! Kara ve senin odan. Doğal olarak Kara olacak tabi." Serkan üzgün bir şekilde annesine baktı. " Anne biz Kara ile ayrılıcaz sanırım. Yani ben o odada kalamam. Sen bana bir yastık birde yorgan getir." Yasemin korkmaya başlamıştı. " Serkan. Saçma sapan konuşmayın. Benim canımı sıkmayın." Serkan annesinden biraz çekindi. " Anne. Bu durum ilerledi. Yani sabahtan beri bizi kaç kere yan yana gördün?" Yasemin daha fazla sinirlendi.
" Serkan. Şu anda kurt adam olarak benden üstün olduğunu sanıyorsundur. Ama o iş öyle değil işte. Sen bütün kurt adamlara sahip olabilirsin. Ama bende senin annenim. Ben olmasam sen bir hiçsin. O yüzden şimdi benim sözümü iyi dinle. Yukarı çıkıyorsun, o kızın kalbini kırmadan aynı yatağa giriyorsun." Dedi. Daha sonra arkasını dönüp merdivenlere ilerledi.Serkan arkasından bir şey diyecekti ama, kendisini dinlemeyince sözler ağzına kaldı. Tedirgin bir şekilde ayağa kalkıp annesinin dediğini yapacaktı. Merdivenlerin başına geldiğinde kafasını kaldırıp yukarı baktı. Bu merdivenleri çıkıp sola döndüğünde kendi odası geliyordu karşısına.
Kendisini toparlayıp merdivenleri çıkmaya başladı. Her bir merdiveni çıktığında daha çok içindeki tedirginlik artıyordu. Ortalara geldiğinde artık geri dönülmez bir hal almıştı durum. Kendi kendini cesaretlendirip dahada çıkmaya devam etti.
Merdivenlerin başına geldiğinde soluna döndü. Odasının kapısı vardı ve kapalıydı. Normal ve sessiz adımlarla odasına ilerledi. Kapının önüne geldiğinde durup öylece bekliyordu.
Elini kaldırıp kapıya bir kaç kez vurdu. Daha sonra içeriden. " Gel." Diye bir ses geldi. Serkan kapıyı yavaşça aralayıp kafasını içeri soktu. Kara yatakta yorganı beline kadar çekmiş öylece kapıdan içeri kafasını uzatan Serkan'a bakıyordu. Üzerinde iç çamaşrından başka bir şey yoktu. " Bir sorun mu var?" Dedi Kara. Serkan tamamen içeri girip kapıyı kapattı. " Şey. Annem bu kadar musafirin arasında ayrı yerlerde yatmamızın doğru olmadığını söyledi. Ben çok direndim." Derken Kara araya girdi. " Sorun değil. Nede olsa burası senin evin ve senin yatağın. Dilediğini yapabilirsin." Bunun anlamı Serkan için burası senin evin benim değil cevabıydı. Serkan bu durumdan ne kadar rahatsız olsada belli etmiyordu.
Kendisi üzerindeki kıyafetleri çıkarıp yatağa öyle girmişti. Daha sonra ikiside birbirlerine sırtını döndü. İkisinin aklında derin düşünceler ve hayaller vardı.
Yaprak orman içinde ileriyordu. Serkan'ın bölgesinden çoktan ayrılmıştı. Elindeki haritaya bakarak yolunu öyle belirliyordu. Etraftan duyduğu seslerden sonra durup etrafına bakındıktan sonra haritayı kıvırdı.
O sırada ağaçların arkasından Mustafa ve yanında iki adamı çıktı. Yaprak başka adam var mı diye etrafına baktı. Daha sonra önüne döndü. " Kimsin sen?" Mustafa gülümseyerek yaklaştı. " Bir ara o aileden olan biri. Tabi bu annemi babamı katletmeden önceydi." Yaprak bir şey anlamamıştı. " Hangi aileden bahsediyorsun?" Mustafa yanındaki adamlara gülümseyerek baktı. Daha sonra önüne döndü. " Serkan desem, Yasemin desem, İsa desem." Yaprak şaşırmıştı ama bunu belli etmiyordu.
" Biz o aile ile ittifak halindeyiz."
Mustafa kafasını kaldırdı yukarı. " Allah buda aynısı. Binlerce vampir şu anda o bölgeyi kuşattı. O zaman sende öleceksin." Dedi. Arkasını dönüp ormanın içine doğru yürüdü.Sadece yanında gelen o iki adam kalmıştı. Onlarda Yaprak'a doğru yürümeye başlamışlardı. Yaprak elini yavaşça arkaya atıp bir elini yayına dokundu. Diğer elini ise oklarına koydu. Adamlar yaklaştığı sırada Yaprak yayını ve okunu çıkardı. Yaya iki tane ok koyup zaman kaybetmeden fırlattı.
Oklar ikisininde boğazından girdi ve parçaladı.
Yaprak hiç beklemeden koşarak ormanın içine girdi. Bir anda durup arkasına baktı. Çünkü vampirler etrafı kuşatmıştı. Büyük ihtimalle Serkan'ın bundan haberi yoktu. Ama kitabı bulması lazımdı yoksa ulu bilge daha kötü cezalar verebilirdi. Zaten kamptan kitabı bulmak için kaçmıştı.
Hiç kimsenin haberi olmadan. Kitabı bulup belki ulu bilgeye getirirse cezası hafifleyebilir tekrar gözüne girebilirdi. İkilemde kalmıştı. Geri dönüp Serkan'a her şeyi haberdar mı etmeli, yoksa yoluna devam edip kitabı bulmalı mı?
Kararını vermişti. Serkan ve ailesi kendi ırkından değildi. Kendi ırkından olmayan kişiler için kendisini tehlikeye atmayı mantıklı bulmuyordu. Yoluna devam edip kitbı arama yolculuğu başlamıştı...
Ömür gece yarısı arabayla doğuya doğru yola çıkmıştı. Yorgun olduğu için yol kenarında otel veya pansiyon var mı diye bakınıyordu. Yolun kenarında ışık bile yoktu. Zifiri karanlık sadece araba ışığı yolu aydınlatıyordu.
Karşısından aniden geçen siyah bir süliyet frene basmasına neden olmuştu. O kadar şiddetli basmıştı ki araba yolun kenarına doğru kayarak aşağı indi. Toprağın üstüne düştüğü için bayağa bir sarsılmıştı. Ömür kafasını kaldırdığında dudağının patlamış olduğu gözükmekteydi.
Bu Ömür'ün umrunda değildi. Sadece etrafa korkuyla bakmaktaydı. Çarptığını sandığı şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ama ortalıkta kimse yoktu.
Ömür arabayı durdurmadan kapıyı açıp arabadan indi. Her ihtimale karşı kapıyı açık bırakıp arabanın önüne gitti. Tamponu kontrol ettiğinde kimseye çarpmadığını anladı. O anda araba stop etti ve farları söndü.
Ömür kafasını kaldırdığında biri arabanın kontağını çıkarıp içinden çıkmıştı. Ortalık zifiri karanlık olsa bile kurt kadın olduğu için etrafı net bir şekilde gözüküyordu. Adamın çıkmasıyla yolun üzerinden onlarca adam inmeye başladı.
O zifiri karanlığın içinden Mustafa çıktı. Önce anahtarı elinde salladı. Daha sonra pis bir şekilde gülümsedi. " Aaaa. Yoksa biri anahtarını arabada mı bıraktı!" Ömür istifini bozmadan cevabını verdi.
" Demek önümden geçen sendin." Dedi. Mustafa ise tabiki benim gülüşü atmaktaydı. " Evet. Neo yoksa bir hayvan falan mı sandın? Uuu ne kadar masum."Ömür sinirli bir şekilde. " Sen olduğunu bilseydim daha hızlı giderdim."
" O masum kızdan ne haber."
" O durum hayvanlaşmış vampirlere değil, insanlaşmış hayvanlarda geçerli." Mustafa kaşlarını kaldırdı. " Ooo lafı yerine oturttu."
Ömür Mustqfa'nın arkasındaki adamlara baktığında hepsini gözüne kestirmişti. Dururken birden havaya zıplayıp kurda dönüşecekti. Ama arkasından gelen adamları fark etmemişti. Arkasından iki vampir sırtından basıp yere yapıştırdılar.
Ömür'ün kurda dönüşmesine fırsat vermemişlerdi. Kollarından ve bacaklarından tutup ters çevirmişlerdi. Yanına bir kaç adam daha gelip kollarından bağlamalarına yardım etti...
Sabah Serkan ve Gürkan evden çıkmışlardı. Diğerleri ise evde oturuyordu.
Ormanın içinden Mustafa ve yanında 50 vampir gelmişti. Serkan ve Gürkan duraksayıp baktılar. " Noluyor lan?" Dedi. Gürkan bir şey demeden öylece izliyordu. Olayı fark eden içerdekiler koşarak dışarı çıktılar. Hızla Serkan'ın arkasına durdular.
Mustafa belirli bir noktaya geldikten sonra, durup öylece baktı. " Günaydın arkadaşlar. Bugün sizlere çok büyük bir süprizim var." Dedi. Vampirlerin arasından kollarından tutmuşlar Ömür'ü getiriyorlardı.
Bunu gören Serkan ve Gürkan'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. " Lan. Bırak kardeşimi." Mustafa gülümsedi. " Lan oğlum. Siz harbi salaksınız ha. Şu halinizle korkutmaya çalışıyorsunuz." Yanındaki adam belinden büyük bir bıçak çıkarıp tam iki goğsünün ortasına dayadı.
Serkan ve herkes ise korku içinde bakıyordu.