BÖLÜM 12┃ TILSIMLI DUDAKLAR

52.9K 2.4K 1.9K
                                    

Sığınak 12. Bölüm • Tılsımlı Dudaklar

❄️

Düzenlediğim yatağın üzerine geri oturduğumda sıkıntıyla soluyup başımı ellerimin arasına aldım. Gece geç saate kadar uyumaya çalışmış fakat bir türlü uyuyamadığım için karnımın ağrısına eşlik eden bir baş ağrısı çekiyordum. Diğer yandan Demir'in söylediği sözler kulağımda çınlıyor bana olan duygularını tanımlamaya çalışıyordum.

Burçin'le konuştuğumuzda Demir için takıntılı bir yapısı olduğunu söylemişti. İçimde bir rüzgâr gibi uğuldayan sıkıntı düşüncelerimi sağa sola savururken ister istemez aldığım kararın doğruluğunu sorguluyordum. Ondan etkilendiğim su götürmez bir gerçekti fakat onun hislerinin basit bir hoşlanmadan daha ileri olduğunu dün geceki sözlerinden sonra idrak edebilmiştim.

Düşüncelerimin verdiği dalgınlıkla bileğime taktığım tokayı çıkardım ve dağılmış saçlarımı toplayıp yataktan ayaklarımı sarkıttım. Nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyordum ama belki de en iyisi, Demir'in de söylediği gibi zamana bırakmaktı.

Odadan çıkıp usul adımlarla Demir'in kapısına yanaştığımda ise eve gelip gelmediğini bilmediğim için tereddütle kapının kolunu kavrayıp usulca açtım. Yatağı hiç bozulmamıştı. İçimi tuhaf bir his kaplarken doğruca yürüyüp salona baktım.

Gelmemişti.

Karnımın ağrısı mideme vurmaya başladığında ise mutfağa gidip bir ağrı kesici aldım. Bir şeyler atıştırıp hemen içmezsem ağrı daha da artacaktı. Buzdolabının kapağını açıp avuç içimi karnıma yasladığımda içine şöyle bir göz gezdirdim. Dolapta neredeyse hiç yiyecek kalmadığını görünce de kapağını kapayıp bardağa su doldurup ilacı içtim.

Odama geçip çantamdaki parayı alarak aşağı indim ve üzerime montumu giyerek vestiyerdeki yedek anahtarı cebime attım. Markete gitmem gerekiyordu.

Asansörden inip dış kapıyı açtığımda soğuk hava tüm bedenimi sardı. Bu şehrin soğuğuna hâlâ alışamamıştım. İnsanın tenini ısırıyordu. Montumun önünü kapatıp rüzgardan iyice birbirine dolanan saçlarımı kulağımın arkasına atarak ellerimi cebime soktuğunda yürümeye başladım.

İşlek, kalabalık caddede istediğim her şeyi alabilecek her yer mevcuttu. Birkaç bina ileride ki markete girdiğimde önce patates aldım. Canım patates kızartması istiyordu. Artan paramla ekmek ve ped aldığımda marketten çıkıp yürümeye başlamıştım.

Binanın önüne geldiğimde beyaz, son model bir Passat'ın içinden birinin beni izlediğini fark ettiğimde ise ister istemez bir huzursuzluk içimi kapladı. Dikkatle baktığımda araçtaki kişiyi bir an Koray'a benzettim fakat gözlerinde siyah gözlükler olduğu için beni ikilemde bırakmıştı.

Yüreğimi tuhaf bir tedirginlik kaplarken adımlarımı hızlandırıp hemen binaya girip arkama baktım. Asansöre yönelip dairenin olduğu kata çıkana kadar da içimdeki huzursuzluk dağılmamıştı. İçeriye girip kapıyı kapattığımda elimdekileri yere bırakıp salonun penceresine ilerledim. Beni izleyen araba gitmişti. Koray olup olmadığını bilmiyordum ama Demir'e bunu söylemem gerekiyordu.

Kafamdaki düşünceleri bir kenara bırakıp kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Aldığım ufak tefek şeyler bugün ve yarın beni idare ederdi fakat daha sonra tekrar alışveriş yapılması gerekiyordu. Paramı harcamıştım ve Demir'den para isteyebileceğimi hiç sanmıyordum. En kısa zamanda bir işe girmem lazımdı. Lanet olsun ki kaçak gibi yaşadığım için bu da zordu.

SIĞINAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin