BÖLÜM 32┃ KISKANÇLIK ATEŞİ

32.6K 1.7K 753
                                    

Sığınak 32. Bölüm • Kıskançlık Ateşi

❄️

Burnumun sızısını gidermek için sertçe nefes aldım ve titreyen elimin arasındaki telefona tekrar baktım. İçimi kaplayan hisler, mızrak gibi zihnimi hedef almış, her biri çarptığı yerden sekerek göğsüme saplanıyor, Demir'in o güzel sözlerini ve aşk dolu dokunuşlarını hala tenimde taşıyorken, onun başka birine böyle dokunduğunu bilmek içimi yakıcı bir öfkeyle dolduruyordu.

Birden bire zihnime üşüşen görüntüler, kareler hâlinde belirdiği anda, bir zehir gibi ayak parmaklarımdan yukarı ağır ağır tırmanıp, tehlikeli bir sinsilikle beynime ulaştı. Sadece düşüncesiyle bile, karnımda kendini belli eden bir ağrı peyda olmuştu.

Bedenimi kaplayan ağırlık nefes almamı zorlaştırıyor, içime ekilen huzursuzluk tohumlarıyla etrafımdaki havanın ağırlaştığını hissediyordum.

Titreyen dudağımı dişimle ezerken telefon avucuma yapışmış gibi bırakamadım. O sırada odanın kapısı açıldı, Demir görüş alanıma girdi. Elindeki siyah havluyla saçlarının nemini alırken, belinin biraz altına doladığı aynı renkteki bir havluyla karşımdaydı.

Bir müddet bana olduğu yerde baktıktan sonra elindeki havluyu yatağın ucuna bırakarak karşıma dikildi. "Yüzün bembeyaz olmuş neyin var?" Biraz eğildiğinde elinin kemikli sırtını alnında ve yüzümde gezdirdi. "Miden hâlâ bulanıyor mu?"

Düz, bomboş bakışlarımı bir an bile çekmeden gözlerinin içine baktım. Lafı hiç dolandırmadan, avucumdaki telefonu ona uzattığımda, "Yıldız'la en son ne zaman görüştün?" diye sordum, gergin yüzümün aksine sakin bir sesle.

Gözlerinden anlık geçen bir afallama, yerini sert bir ifadeye bıraktı. Bakışları elimdeki telefona kaydığında, gözleri son bir kez gözlerime dokundu ve telefona yöneldi.

Eline aldığı telefonun ekran ışığı yandığı andan itibaren, bakışlarındaki bütün anlamları çözebilmek için kirpiklerimi kırpmadan gözlerine bakıyordum. Nemli saçlarının arasından kayan şu damlacıkları alnına ve kemikli sert çehresine kayarken, ekranın ışığı elâ gözlerine yansıyordu.

Telefonun cam yüzeyinde gözlerini gezdirdikçe kaşları çatıldı, elâ gözleri keskin bir ifade kazandı ve çehresi daha da sertleşti. Öfkeden doğan hırıltılı nefesini işitmeye başlamıştım. Ancak her zaman ürkmeme neden olan bu tavırları şu an beni etkilemiyordu.

İçimde yanan kıskançlık ateşi, bütün hislerin çok üzerindeydi.

Elindeki telefonu bana bakmadan komodin üzerine koydu, ardından elleri ellerime uzandı ve kalkmam için avucumu sıkıca tuttu. Karşısında dikildiğimde, yüzüme yerleşen düz ifade maskesini güçlükle tutuyordum.

"Onun bu yüzsüz tavrı için beni suçlamayacaksın değil mi?" diye sordu. Umursamaz bir sesle, sakince. Az önce ki sert ifadesi tam olarak kaybolmamıştı ancak temkinli davrandığını görebiliyordum.

Ellerimi çekme girişiminde bulunmadan, derin bir nefesi ciğerlerime çekmeye çalışarak sakin olmaya çalıştım.

"Sana en son ne zaman görüştün diye soruyorum!" dedim sesimi biraz daha yükselterek.

İri avuçlarının arasında kaybolan elimin birini dudağına götürüp, gözlerimin içine bakarak usulca öptü. "En son sen vardın yanımda, o günden bu yana görmüyorum, güzelim."

SIĞINAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin