BÖLÜM 26┃TUTSAK

34.8K 1.8K 1.1K
                                    


Sığınak 26. Bölüm • Tutsak


❄️

Gerçekti. Gördüklerimin hepsi gerçekti.

Titreyen parmaklarım kilidi kavrayıp yukarı çekmeye çalışırken ellerim terlemiş ufacık nesne parmaklarımın ucundan kayıp gidiyordu. Belki heyecan yaptığım için belki de ilaçlardan dolayıydı bilmiyorum ama vücudumun kontrolünü sağlayamıyordum. Göğsüm daralıyor, midem bulanıyordu. Vücudumu sıcak basmıştı. Nefes almakta zorlandığımı hissettiğimde ellerim boynuma gitti ve sakin kalmaya çalıştım.

Kulağıma gelen tıkırtıyla gözlerimi kapıya çevirdiğimde kapı aralandı ve alamadığım oksijen soğuk havayla beraber ciğerlerime doldu. Başımı hızla başımı kaldırdığımda ise gördüğüm kişiyle yüreğim hopladı.

Karşımdaydı.

Hayal görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Duruşunu bozmadan bütün heyetiyle karşımda dimdik duruyordu.

"Demir!" diye inledim, kapıya dayanarak güç almaya çalıştım ve adımı aşağı sarkıttım. Dışarı çıktığımda karşımdaydı. Hayal değildi.

Hava yeni yeni kararmaya başlasa da yüzünü gayet net bir şekilde görebiliyordum. Onu zifiri karanlıkta bile bulabilecek kıvama gelmiştim.

Tükendiğini zannettiğim gözyaşlarım bir anda akmaya başladılar. Onu daha net görebilmek için dolu gözlerimdeki buğuyu gidermeye çalışarak sürekli gözlerimi kırpıyordum.

"Buradasın." diye fısıldadım. "Bana geldin."

Başını salladığında gözlerinin dolduğunu gördüm. İçim titredi. "Geldim." Parmak uçları sol göğsüne dokundu. "Sana buradan çıkış yok."

Elim kolum bağlıyken, ufacık bir umut yokken, hiç beklemediğim bir anda pat diye karşıma çıkıp gelmişti. Ya da ilaçların tesirinden halüsinasyon görmeye başlamıştım artık.

Elimi uzattım. Parmak uçlarımı uzayan kirli sakallarının üzerinde gezdirirken, "Gerçeksin." diye fısıldadım gözyaşlarımın izin verdiği kadarıyla. "Hayal değilsin." Sanki gözlerimin ardında bitmek tükenmek bilmeyen bir kuyu vardı.

İçime dolan tarifsiz huzur onsuzken yokluğunu aradığım histen başkası değildi. Gerçekti. Yanımdaydı. Kalbim göğüs kafesimde hızla atmaktayken Demir'in elleri havalandı ve yanaklarımı iri avuçlarının arasına hapsedip usulca kendine çekti.

İkimiz de ağır ağır soluk alırken burunlarımız birbirine değiyordu. "Affet beni." diye fısıldadı. "Sen bunları yaşarken yanında olamadım."

Sakallarındaki elimi çekip göğsünün üzerine koydum. Kalbinin şiddetiyle kaburgalarının kırılıp yerinden çıkacağını düşündüm. Benim için atıyordu. Benim için telaşlanmış ve her ne olursa olsun beni bulmuştu.

Kollarımı vücuduna dolayıp sarıldım. Sarılmama anında karşılık verirken derin bir nefes aldı. Onun kolları benim devamdı. Başımı sıcak göğsüne yasladığımda kokusunu içime hapsetmek ister gibi ciğerlerime doldurdum. Bir eli sırtımda varlığını hissettirirken diğeri saçlarımı okşuyor, sahiplenircesine tutuyordu kollarında.

Kendimi yavaşça geri çekip hasret kaldığım suretine baktım. Yüzü solmuş, dudakları kurumuştu. Kirli sakalları uzamış, taramadığı her hâlinden belli olan saçları birbirine karışmıştı. Gözlerinin akı kıpkırmızı olmuş ve altları çökmüştü.

Gözleri yüzümü taramaya başladığında çenesinin kasıldığını, yanaklarının içe göçtüğünü fark ettim. Baş parmağı dudağımın kenarında oyalanırken diğer parmakları kulağımın altından enseme doğru uzanıyordu.

SIĞINAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin