Bölüm Beş

6.4K 253 46
                                    

İkide Aşk - Bölüm Beş: Karşlaşmalar Ve Saklanan Sırlar

"Seyir zevki." diyerek mırıldandım, gözlerimin önündeki manzaraya bakarken. Uzun zamandır gördüğüm en iyi manzaraydı bence. Ömrümün sonuna kadar karşısına geçip izleyebilirdim. Deniz'in bana döndüğünü hissederken dönüp ona bakmamıştım. Gözlerimi ufak bir an bile manzaramdan ayırmak istemiyordum. "Yüzündeki şapşal gülümseye sahip çık, garip duruyor." dedi eğlenen sesiyle. Yanımızdaki insanların duymaması için üzerime doğru eğilmişti. Benimle eğlenmesini umursamamış ve kendi kendime omuz silkerek göz ardı etmiştim. Dilimi damağıma bastırdım ve yüzümdeki ifadeye sahip çıkmaya çalıştım. Yüzümde gülümseme olduğunun bile farkında değildim açıkçası.  Ama karşımda o varken gülümsememem birkaç tık imkansızdı. "İzzet geliyor." dedi Deniz aniden. Sesindeki heyecan ile kıkırdadım usulca.

Gözlerim İzzet'e dönmeden önce Taha'nın üzerinde dolaştı. Elleri belinde, sırtı bize doğru dönük şekilde maçı izliyordu. Maçın ilk yarısının birçok kısmında ısınmıştı. Daha sonra ise kenara çekilmiş ve arada ufak tefek esneme hareketleri yapmıştı ama odağı zamanla tamamen maça kaymıştı. Dakikalardır o maçı, bende onu izliyordum. Yaptığım kesinlikle hoş bir şey değildi, ama kendime engel olabildiğim de söylenemezdi. Gördüğüm zamanlar sayılıyken, tadını çıkartmam gerektiğini düşünüyordum açıkçası.

"İzzet!" diyerek aniden bağıran Deniz ile irkilerek ona döndüm. Bakışları İzzet'e kilitlenmiş, eli ile onu çağırıyordu. İzzet'e baktığımda, hızlıca bir dakika işareti yaptı ve elindeki suyu son bir kez kafasında diktikten sonra bırakarak bizim olduğumuz yere doğru yürümeye başladı. Maçtan daha yeni alınmıştı. Yaşına rağmen performansı oldukça iyidi. Bizim ailedeki herkes çok severdi İzzet'i. "Harikaydın!" dedi Deniz, İzzet tam karşımızda durduğunda. Aramızda sadece demirler vardı. İzzet'in yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken, diğer taraftarlarda ona bir şeyler demeye başlamıştı. Hepimizden İzzet'e doğru giden tek şey övgü olmuştu o anda. "Fotoğraf çekilelim mi?" dedi Deniz, geniş bir şekilde gülümserken. Telefonunu havaya kaldırmış ve İzzet'e göstermişti. "Çekilelim." dedi İzzet telefonu eline alırken. İkimizin tam ortasına geçecek şekilde döndüğünde, taraftarlar arkamıza geçmişti. İzzet'e doğru eğildik. İzzet birkaç poz çektikten sonra telefonu Deniz'e verdi. "Eyvallah." dedi Deniz, telefonu alırken. İzzet güldü ve yanımızdan uzaklaştı. 

Deniz telefonu açtı ve fotoğraflara baktı. Kafamı eğerek bende onunla birlikte bakmaya başladım. Hepimiz oldukça iyi çıkmışken, arkadaki  poz veren insanlar ile kocaman bir grup olmuştuk. "Baya güzel çıkmışız." dedim beğeni ile fotoğrafa bakmaya devam ederken. "Bende beğendim." dedi arkamızdan yabancı bir ses. İrkilerek arkamı döndüğümde, bir kafa ile karşılaştım. Genç bir çocuk kafasını uzatmış telefon ekranına bakıyordu. "Ama keşke soldan çekseydi, soldan daha yakışıklıyım." diyerek devam ettiğinde kıkırdadım. Yüzünde şapşal bir ifade vardı. Çocuk beni umursamadan fotoğrafa bakmaya devam etti. "Nereden bulurum bu fotoğrafı?" dedi ve Deniz'e çevirdi gözlerini.

Onları daha fazla dinlemeden kafamı Taha'nın olduğu yere çevirdim. Karşılaştığım surat ifadesi beni şaşırtırken, o telaşla önüne döndü. Ben daha yeni yanlış mı görmüştüm yoksa gerçekten de Taha kısık gözlerle bizi mi izliyordu?

Ayrıca daha yeni onu bana bakarken mi yakalamıştım ben? 

Bana öyle gelmiş olamazdı değil mi? Umarım olamazdı...

Kaşlarım havalanırken, ona bakmaya devam ettim. Olduğu yerde gergince duruyordu. Muhtemelen gözlerinin hedefi direkt karşısı, yani maraton kısmıydı. Yanına takımdan biri gitti ve Taha'nın omzuna dokundu. Taha ona dönerken bir şeyler konuştular. Adam o anda bizim olduğumuz yere döndüğünde göz göze geldik. Gözlerimi hızlıca sahanın içine çevirdim. 

İKİDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin