Keyifli okumalar!
İkide Aşk- Bölüm Otuz Üç: Çeyrek Basılma
Hayatta ciddi anlamda nefret ettiğim birkaç insan vardı. Bunlardan bazıları, şuan adını anmayacağım insanlardı. Yani isimlerini nefretle ansam hapse gireceğim insanlar... Birkaçı ise mezun olduğum lisedeydi. Ve onlarla, İstanbul'a gidine kadar, istemediğin ot burnunda biter deyimini bizzat yaşamıştım. Hoşuma gidenler anlar ve anılar değildi.
Şahin ve arkadaş grubu, bu insanlardandı.
Olaylar şu şekil gelişmişti: Bu çocuk on ikinci sınıfın başında benden hoşlandığını her şekilde belli etmiş, ben ona ufak bir hoşlantımsı duygu hissettiğimde ise arkasına bakmadan kaçmıştı. Ciddi anlamda kaçmıştı hem de! Bana benden hoşlanmadığını hatta beni tanımadığını bile söylemişti. Ama hareketleri hep bunun aksini kanıtlar yönde olmuştu. Bu da beni hep itmiş, onu ise daha çok bana çekmişti. Yani o benim umurumda olmadıkça ben onun umurunda olmaya devam etmiştim.
Tüm bunlara ek olarak, Deniz'in çocuğun arkadaş grubundan birileri ile sürekli flört halinde olması da vardı. Bu olaylar bizim koca bir senemizin birlikte geçmesine ve bir sürü saçma şey yaşanmıştı.
Bu saçma şeyler arasında Şahin'in ona delicesine aşık olduğumu düşünmesi de vardı tabi.
"Aa Şahin..." diye mırıldandım sahte olduğunu bildiğim şaşırma ifadem ile. Yüzünde bir gülümse oluşurken birkaç adımla yanıma yaklaşıp tam karşımda durdu. En son burada böyle karşı karşıya durduğumuzda, on ikinci sınıf bittikten sonraki yaz tatilindeydi ve ben bunun kafasına dondurma atmıştım. En son ki karşılaşmamız ise Adana Demir Spor'un son maçında, statta karşı karşıya geldiğimizde aramızda saçma bir tartışma çıkmış ve ben bunun yüzüne şişe fırlatmıştım. Taraftar araya girmeseydi muhtemelen darp raporu alacak kadar dövebilirdim onu. O da bunları hatırlamış mıydı acaba? Bence hatırlaması lazımdı. "Ne tesadüf."
Ne tesadüfü Dize? Adamın evi burada!
Taha'nın bakışlarını üzerimde hissederken her geçen saniyede biraz daha gerildiğini hissediyordum. O gerildikçe ise, bende bedenimde elle tutulur bir gerginlik hissetmeye başlamıştım. Ya bu olay gerçekten yaşanmak zorunda mıydı?
"Bence de." diyerek güldü Şahin. Hareketleri ile yanımdaki Taha'yı yok sayıyormuşçasına bir profil çizdiğinin farkındaydım. Kime neyin havasını yapıyordu acaba? Bu çocuğun Şimşekler'de olduğunu biliyordum. Zamanında Taha'yı çok sevdiğini de. "Uzun zamandır görmemiştim seni, çok iyi oldu."
Kaşlarım çatılırken memnuniyetsiz bir bakış attım ona. Dudaklarımı aralamış tersleyecekken, "Sevgilimi görmeni gerektirecek bir durum mu vardı kardeşim?" diyerek konuşan Taha ile bakışlarım ona döndü. Çatık kaşlarım anında şaşkınlıkla havalanırken, Taha asla bana dönmemişti. Ters bakışları Şahin'in üzerindeydi. Her an onun üzerine atlayıp dövecekmiş profili çizerken, Şahin'in saçma bir şey dememesini umdum. Taha'nın birçok halini görmüş olsam da sinirli halini hiç görmemiştim. Görmek istediğim de söylenemezdi açıkçası. Özellikle de bana sinirli halini... Yani kısaca Taha'nın sinirli halinden ne çıkacağını bilmiyordum. O yüzden çok sinirlenmemesi en iyisiydi. "Mazimiz vardı." dedi Şahin kendinden emin bir ses tonuyla. Alayla kafa salladım ve Şahin'i süzdüm kısa bir. Çocuk hiç değişmemişti resmen. Yüzünde hala aynı 'gel bana bir tane çarp' ifadesi vardı. "Aynen." diyerek konuştum alaylı çıkan sesime engel olamadan. "Burada kafasına dondurma attığım bir mazi."
Şahin dudaklarını aralamışken ters bakışlarımla susturdum onu. "Hadi iyi akşamlar sana." diyerek Taha'nın elini tuttum ve aceleci bir şekilde yanından geçerek uzaklaştık. "Bu kimdi?" diye homurdandı Taha sinirli olduğu belli olan bir sesle. "Mazimiz vardı dedi. Ne mazin olabilir Dize senin bu at hırsızı ile?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİDE AŞK
Romancenot : gerçek bir olaydan esinlenmiştir. Sizce ben; 'yuh ya ne aşkı' dediğim futbolcuya aşık olup, üstüne onunla konuşmak için kuaförü ile iletişime geçmiş miyimdir? "...Tam önümüzde durduklarında, bildiğim sayılı oyunculardan Gökhan İnler'in yanında...