İyi okumalar!
İkide Aşk - Bölüm On Altı: Gol Pozisyonu
Hayatımın akışını etkileyen en büyük etkenlerden biri Beşiktaş'tı. Güldüren, üzen, heyecanlandıran... Ve hayatım boyunca kurduğum bütün hayallerin bütününü kapsardı. Beşiktaş maçına gitmek, Vodafone Park'ı görmek, Beşiktaş oyuncuları ile tanışmak, forma koleksiyonu... Birçok şey.
Ablama göre bu deli saçması fanatiklikti. Kendisi fanatik olmayı saçma bulurdu. Annemlere göre ise her zamanki gibi bir şeyleri abartıyordum. Ki bence abarttığım bir şey yoktu. Üstelik kendimi fanatik olarak da tanımlamazdım.
Beşiktaş: Evimdi, yurdumdu, ailemdi; ve ben Beşiktaş'ı, Beşiktaş'a bağlı olan her şeyi kendimden bir parça gibi görüyordum.
Bu yüzden yaşadığım tam şu an kelimelere dökemeyeceğim kadar özeldi benim için.
Takımdaki birkaç kişi yanımıza doğru gelirken, düşüp bayılmamak için tırnaklarımı avuç içime batırmış ve sıkı bir yumruk yapmıştım. Heyecandan nefesim eksilmiş, buna rağmen kalbim hızlı hızlı çarpmaya devam ediyordu.
"Merhaba." dedim yanımıza ilk gelen Oğuzhan'a kalp çıktığından emin olduğum gözlerimle bakarken. Oğuzhan Özyakup... Benim favorimdi. Ki 15/16 sezonunda ona aşıktım. O sezon ve ondan sonraki birkaç sezon formamın arkasında Özyakup yazıyordu "Merhaba." dedi Oğuzhan elini uzatırken. Sesi oldukça samimi çıkmıştı. Yüzündeki yorgun ifadeye rağmen ise gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Uzattığı eli hızlıca sıktım. Benim ardımdan Deniz ile de selamlaşırken, kuzenimin de benden hiçbir farkı olmadığını gördüm. "Hoş geldiniz." diyerek devam ettiğinde gülüşüm biraz daha büyüdü.
"Hoş bulduk." dedi Deniz heyecanlı çıkan sesiyle konuşurken. Baya hoş bulmuştuk evet. Rosier koşar adımlarla yanımıza geldi. Türkçe bir şekilde selam verdikten sonra kollarını Deniz'e doladı. Kalp atışlarım biraz daha hızlanırken, kollarını bana sardığında sarılışına sıkıca karşılık verdim. Bugün ölmezsem hiç ölmezdim.
Gerçi Taha bana evlenme teklifi etse de ölme ihtimalim vardı.
"Neco." dedi Oğuzhan sahaya doğru seslenirken. "Gelsenize oğlum!" diyerek yeniden bağırdı hayranlıkla onu izliyordum. "Geldim." dedi Necip abi koşar adımlarla yanımıza gelirken. Necip Uysal... Beşiktaş'ın öz evladıydı. Bizim de abimiz sayılırdı.
Dakikalar ilerlerken, takımdaki herkesle tanışmış ve acelesi olanlarla fotoğraf çekilmiştik. Josef ve Ghezzal ile tanışmak bana anlık olarak artı bir kalp krizi geçirtmişti. Ama hemen toparlamıştım. Altyapıdan da takipleştiğimiz birkaç oyuncu ile yüz yüze tanışabilmiştik. Onlar yanımızdan ayrıldığında Necip abi, Oğuzhan, Can Bozdoğan, Rıdvan ve Ersin vardı.
Beklediğimden çok daha fazla samimi olan bir ortamın içindeydik. Kimse neden burada olduğumu, içeri nasıl girdiğimizi asla sorgulamamıştı. Sanki her gün buradaymışız ya da burada olmamız aşırı normal bir şeymiş gibi karşılanmıştık. Ki bunun aşırı hoşuma gittiğin, belirtmek isterim... Herkesle sırayla tanışmış ve hemen bir konuşma içine girmiştik.
"Dize bana bir yerden çok tanıdık geliyorsun." dedi Güven dikkatli bakışlarım ile yüzümü incelerken. Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Takipleşiyor olabilir miyiz?" diyerek devam ettiğinde başımı iki yana salladım. "Ben seni takip ediyorum." diyerek cevapladım hızlıca. Güven'in kaşları havalandı ve yüzümü incelemeye devam etti. Geçen birkaç saniyenin ardından yüzü aydınlandı. "Bir dakika." diyerek cebinden telefonunu çıkarttı ve bir şeyler yaptı. Dikkatle onu inceliyordum.
Bir yandan da ona attığım eleştirel ve övgü dolu mesajları görmemiş olması için dua ediyordum.
Bazen bu konularda kendimi fazla kaptırıyordum çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİDE AŞK
Romancenot : gerçek bir olaydan esinlenmiştir. Sizce ben; 'yuh ya ne aşkı' dediğim futbolcuya aşık olup, üstüne onunla konuşmak için kuaförü ile iletişime geçmiş miyimdir? "...Tam önümüzde durduklarında, bildiğim sayılı oyunculardan Gökhan İnler'in yanında...