Bölüm Otuz Yedi

2.7K 150 21
                                    

Herkese selam! Tayyip Talha Sanuç yeniden 2 numara olmuş ve bu beni baya duygulandırdı. 3 her ne kadar benim uğurlu sayım ve doğum günüm olsa da, 2'nin yeri bende her zaman ayrı. Malum, ikide aşk benimkisi.

Kendi kendime duygulanmaya kaçıyorum ben. Size çok keyifli okumalar!

Son üç.

İkide Aşk- Bölüm Otuz Yedi: Derbi

"Yakışıklı adam ama..." diye mırıldandım gözlerim ekrandayken. Yüzümde ciddi tutmaya çalıştığım bir ifade vardı. Taha'nın bana dönen bakışlarını hissederken gözlerimi ekranda tutmaya devam ettim. Taha Sanuç'un sabrının sınırını merak etmişçesine hareket ediyordum. Ve bence o sınıra gelmeme çok az kalmıştı...

"Dize..." dedi Taha uyarır gibi çıkan sesiyle. Bakışlarım ona dönerken yüzüme masum bir gülümseme yerleştirdim. "Efendim aşkım?"

İçine derin bir nefes çekerken kafasını iki yana salladı. Güldüm ve ona biraz daha sokuldum. Beni daha sıkı sararken kendimi oldukça mutlu hissediyordum. Televizyonun karşısına geçmiş ve Emily In Paris'i kaldığım yerden izlemeye devam etmiştik. Tabi Taha önceki sezonları hiç izlemediği için benim ona bolca özet geçmem gerekmişti. Bu özeti anlatırken de Paris'e olan hayranlığımı belli etmeden de edememiştim...

Taha'nın beni kucağına alıp yanından ayırmayacağını söylediği o anın üzerinden saatler geçmişti. Saat neredeyse gece yarısına yaklaşıyordu. Önce Taha'nın kucağında biraz vakit geçirmiştim ve onun beni severek sakinleştirmesine izin vermiştim. Ardından ise ben onu sakinleştirmiştim ve aldığım yemeklerden yemiştik. Ben ikinci kere yemiştim ama sorun değildi...

Daha sonra kahve yapmak için mutfağa geçmiştim. Ve gerçekten de Taha dediğini yapıp beni asla yanından ayırmıyordu. Yani ben nereye gidersem o da peşimden geliyordu. Tabi birde asla kesemediğimiz tensel temas vardı. Bence birbirimizin sınırlarını zorluyorduk. Fazlasıyla üstelik...

Boş boş oturup dizi izlemekten sıkılırken içime bir nefes çektim. Taha koltuğun uzun kısmına geçip uzanmıştı. Ben ise onun hemen yanına uzanıp göğsüne sokulmuştum. O ise beni sıkıca sarmıştı. Elleri bazen sırtımda, bazen ise saçlarımda dolanıyordu ve asla rahat durmuyordu. Gözlerim Taha'nın yakışıklı yüzüne kaydı. Yüzünde her zamanki gibi sakalları vardı. Açık konuşmak gerekirse sakalları onu daha karizmatik gösteriyordu. Ama ben onu sakalsız da çok severdim.

Güldüm kendi kendime. Kesinlikle ben onu her haliyle severdim.

Dudakları çok kalın değildi ama çok ince de değildi. Ancak her zaman dudakları pembeydi ve bazen 'gel beni öp' dercesine parlıyordu. Burnu klasik Karadenizli burnundan halliceydi ancak göze batacak bir şeyi yoktu. Hatta klasik Karadenizlilerin burnundan küçük bile sayılırdı. Yine de umarım ileride bir çocuğumuz olursa burnu bana benzerdi.

Göz altları hafif bir şekilde mordu ve yeşilleri yorgun bakıyordu. Uykusunu tam alamadığını biliyordum, tabi kendini her gün fazlasıyla yorduğunu da. O yüzden elimden geldiğince benim yanımda dinlenmesini sağlamaya çalışıyordum. En azından mental olarak... Yeşil gözleri tüm yorgunluğuna rağmen her zaman içimi sıcacık ederek bakıyordu bana. Bazen hiç gözlerimi gözlerinden çekmek istemiyordum hatta.

Bakışlarım saçlarına değdiğinde, içimde canlanan onlarla oynama isteğini bastırdım. Her zamanki düzgün halinin aksine bugün dağınıkça alnından dökülüyordu. Muhtemelen antrenman çıkışında gittiğimi öğrenince ve bana ulaşamayınca, hızlı bir duş alıp tesisten öyle ayrılmış olmalıydı. 

Taha Sanuç, belki herkesin çevresinde bulunabilecek bir insan modeliydi. Yani herkes onun gibi birini bulabilirdi çevresinde ya da herkes onu çok normal görebilirdi. Ama benim için değildi, hiç olmamıştı.

İKİDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin