Herkese merhaba. Bölüme geçmeden önce ufak bir duyuru yapmak istedim.
Belki bileniniz vardır, ben mezun seneydim ve günlerim genellikle ders çalışmakla ya da çalışmaya çalışmakla geçiyor. Sınava da az kalmışken daha ağır bir tempo içine giriyordum. O yüzden bu süreç içinde bir şeyler yazmaya çok fazla vakit ayıramayabilirim. Bende bir sonraki bölümde, ufak bir sezon finali tarzı bir bölüm atmaya ve kitaba kaldığım yerden sınavdan sonra devam etmeye karar verdim. YANİ şuan ki düşüncelerim bu yönde.
Haberiniz olsun istemiştim. Şimdilik bu kadar. Bölüm sonunda görüşmek üzere!
Keyifli okumalar.
İkide Aşk- Bölüm Otuz: Kaotik Bursa Turu
Söylediği ya da hissettiği çıkan insanlara aşırı imrenirdim. Yani o kendilerinden emin duruşları, 'bu olacak kesin' tavırları hep çok çekici gelirdi bana. Ki hep o insanlardan olmak istemiştim ama hiç olmamıştı.
Yani hissettiğim şeylerin çıktığını pek görmemiştim. Bir istisna dışında; Taha Sanuç.
Onunla ilgili hissettiğim her şeyde, baştan sona hep bir eminlik vardı. Daha onu tanımazken bile bir şeyler yaşayacağımızdan ya da aramızda bir şeyler geçeceğinden çok emindim. Belki de bu eminlik hislerimin olmasının en büyük sebebiydi. Ama sebepler şu durumda ilgilendiğim şeylerden biri değildi. Ben şuan sonuca bakıyordum ve sonuçta, Taha hemen yanımdaydı ve ben onun kolları arasındaydım.
L koltuğun, L kısmında oturmuş ve ayaklarımızı uzatmıştık. Taha kolu ile beni sıkıca sarmalamış, ben ise annesine kavuşan bir çocuk gibi sinmiştim göğsüne. Orta sehpanın üzerinde boş pizza kutuları, televizyon ekranında ise maç sonrası yayınlardan biri vardı. Ama ikimizin de odağı yayından çok, yaşadığımız bu huzur dolu anda gibiydi.
Gözüm pizza kutularına takılırken yavaşça iç çektim. "Aslında..." diye mırıldandım başımı hafifçe kaldırıp gözlerimi Taha'ya çevirirken. O ise konuşmamla birlikte başını bana doğru eğmişti. "Her şeyi de harfi harfine yapmıştım. Neden böyle oldu hiç anlamadım."
Annemden tarifini aldığım yemeği yapmaya çalışmış ve gerçekten de sadece çalışmıştım. En başta yanlış giden tüm şeyleri görmezden gelmiştim. Bu yanlışlar ben görmezden geldikçe büyümüş ve yemeğin yemekle alakası olmamıştı. Ben mi beceriksizdim yoksa annem eve erkek atacağımı düşünüp bana yanlış tarif mi vermişti anlamamıştım açıkçası.
"Olsun yavrum." dedi Taha parmak uçları ile elini belimde dolaştırırken. İçim titrerken aklımı dokunuşlarına odaklamamaya çalıştım. Oraya odaklansaydım, annemin beni kısa süreli evden atacağı şeyler yapabilirdim. Gerçi annem beni evden atmak için zaman kolluyor gibiydi zaten. Neyse ki artık kendi evim vardı. Kirasını babam ve dayımın ödediği kendi evim... Ama konumuz bu değildi. "Evimizde yemekleri ben yaparım."
Evimiz?
Bizim evimiz?
"Bizim evimizde mi?" diye mırıldandım şaşkınca. Böyle anlarda beynimi kullanamadığımı söylememe gerek var mıydı? Bence yoktu. Taha'nın yüzünde tatlı bir gülümseme oluşurken yavaşça kafasını salladı ve "Bizim evimizde." diyerek onayladı beni. Kalbimin hızlandığını hissederken gülümsedim ve başımı omzuna yaslayıp daha rahat bir şekilde baktım ona. "Sen baya evlenmeyi düşünüyorsun herhalde benimle?" dedim kaşlarımı kaldırıp sahte bir ciddiyetle sorarken. "Tabi kızım." diyerek kafasını salladı Taha. "Senden bir daha ayrı kalmayı göze alamam." dedi konuşmasına hızlıca devam ederken. "Bana kalsa hemen evlenirim seninle ama önce okulunun bitmesi lazım. Sonra da iş bulsan falan desek, ben birkaç sene beklemem gerek yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİDE AŞK
Romancenot : gerçek bir olaydan esinlenmiştir. Sizce ben; 'yuh ya ne aşkı' dediğim futbolcuya aşık olup, üstüne onunla konuşmak için kuaförü ile iletişime geçmiş miyimdir? "...Tam önümüzde durduklarında, bildiğim sayılı oyunculardan Gökhan İnler'in yanında...