Keyifli okumalar!
İkide Aşk - Bölüm Yirmi: Stajyer
Malum olaydan sonra girdiğim birkaç evre olmuştu. Bunlardan biri, asla durmadan içim çıkarcasına ağlamamdı. Yemek yerken, dolmuşta, bazen maçta... Ki maçta ağlamam en komiğiydi bence. Çünkü Şimşekler yaptıkları taraftarlığa ara veriyordu ve bütün dikkatlerini beni teselli etmek için bana veriyorlardı. Bunun yanı sıra olaylardan haberi olanlar ise, Taha'ya benim edemediğim küfürler ediyorlardı. Sonuç olarak, biri küfür etmeye başlayınca diğeri de ona eşlik ediyor ve tüm tribün bir anda Taha'ya küfür ediyordu.
Güzel oynadığı maçlarda bile küfür yediği için tabi ki de suçlu hissetmiyordum. Hatta tam o zamanlarda bedenimi huzur dolu bir rahatlık sarıyordu.
Bir diğer evre; hiçbir şey olmamış gibi davranmaktı. Ki bu en zoruydu. Çünkü içimde asla karşı koyamadığım bir sevgi vardı. Aşk vardı... Onu tanımıyormuş ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmak ölüm gibi oluyordu. Üstelik ne zaman 'tamam bitti, daha fazla devam edemem.' desem kendini bir şekilde bana yeniden gösteriyordu.
Birde gün içinde ful time güldüğüm ve gece yatağımda onun fotoğrafına bakarak ağladığım evre vardı.
Deniz ile yaptığımız küfür seanslarını da unutmamak lazım.
Sonuç olarak; aylar boyu birçok şey yaşamıştım. Acı çekmiştim ve daha fazla aşık olmuştum. Ondan uzak durmaya çalıştıkça ona daha çok bağlanmıştım. Gülmeye çalıştıkça o beni bilmeden çok daha fazla ağlatmıştı.
Taha'nın merkezde olduğu binlerce iniş çıkışlarım olmuştu. Ama tüm çabalarıma rağmen sevgimde hiçbir iniş olmamıştı. Fotoğrafını gördüğüm anda, adını duyduğum anda kalbim hala hızlı hızlı atmaya başlıyordu. Sanki hiç kırılmamış gibi...
Gözlerim Taha'nın üzerindeyken, yapmak istediğim ilk şey onu dövmekti. Baya yüzünü yamulturcasına hem de... Gerçi dövdürsem de olurdu. Sonuçta ben ona kıyamayabilirdim, ama tutacağım adamlar ona çok güzel kıyardı. Bunu yapamayacağım için, yapmak istediğim ikinci şey çıkıyordu ortaya; ona sıkıca sarılmak ve ağlamaktı. Gerçi bunu da yapamazdım.
Yani ben, onunla karşılıklı bir şeyler içeren hiçbir şey yapamazdım.
Kalbim bana inat nazlı nazlı atmaya devam ediyordu. Titreyen ellerimi ise belli olmaması için iki yanımda yumruk yapmıştım. Bedenim duvara yaslıydı. Gözlerim ise onun üzerindeydi. Bir yanımda Selin abla, diğer yanımda ise Sinan vardı. Selin abla, özellikle beyli hanımlı laflardan hoşlanılmadığını söylemişti. Aile olduğumuzun altını fazlaca çizmişti.
"Şunu Taha'ya verir misin?" dedi Dila abla bir anda bana dönerken. Elindeki siyah çubuklu formayı bana doğru uzatıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım şaşkınlıkla. "Ben mi?" diyerek mırıldandığımda gülümseyerek kafa salladı. "Bir yerden başlaman lazım."
Titreyen ellerim ile formaya uzandım ve Taha'nın yanına ilerledim. Çekim çoktan bitmişti. Sonuna geldiğimi söylemişti Sinan. Taha'nın bakışları bana döndüğünde gözlerine uzunca bakmamaya çalışarak formayı uzattım. "Dize..." dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Forma." dedim kısık çıkan sesimle. İçine derin bir nefes çekti. Gözleri hala üzerimde dolanırken, çektiği nefesi bıraktı ve üzerindeki beyaz formayı bir çırpıda çıkarttı. Gözlerim direkt çıplak bedeni ile karşılaşırken kalbimin durduğunu hissettim. Ay ortalık yerde neden soyunuyordu bu salak herif?
Beyaz çubukluyu bana verirken, siyah çubukluya uzandı. Parmak uçları ellerimi okşarcasına formayı tuttuğunda hızlıca elimi çektim ve arkama bakmadan eski yerime ilerledim. Beyaz çubuklu hala avuç içim arasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİDE AŞK
Romancenot : gerçek bir olaydan esinlenmiştir. Sizce ben; 'yuh ya ne aşkı' dediğim futbolcuya aşık olup, üstüne onunla konuşmak için kuaförü ile iletişime geçmiş miyimdir? "...Tam önümüzde durduklarında, bildiğim sayılı oyunculardan Gökhan İnler'in yanında...