Bölüm Otuz İki

2.8K 153 13
                                    

Bölüm sonunda görüşmek üzere. Keyifli okumalar!

İkide Aşk- Bölüm Otuz İki: Şoklar ve Karşılaşmalar

"Sen beni oyalıyor musun?" diye sordu Taha elli bininci kez. Yüzündeki sahte şaşkınlık ifadesi sinirlerimi bozarken ona ters bakışlar attım. Elimdeki dondurmayı onun yüzüne doğru yaklaştırırken gözlerim kısıldı.  Dondurmayı her an yüzünün ortasına geçirecekmiş gibi tutuyordum. "Dondurmayı o güzel suratının ortasında istiyor gibisin Sanuç." dedim ters bir şekilde. Taha'nın adımları dururken benimkiler de eş zamanlı olarak durdu.

"İstediğim şey o değil." diye mırıldandı kısık çıkan sesiyle. Sesi ters bakışlarımı aniden yok ederken yumuş yumuş olduğumu hissettim. Dondurma olmayan boştaki elimden tutup beni kendine çekti. Kalbim hareketleri ile eş zamanlı olarak göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi atmaya başlarken, dondurma olan elimi gömleğine akmaması için ondan uzaklaştırdım ve heyecanımı belli etmemeye çalıştım. Elimdeki eli belimi sardı usulca. Her hareketi kalbimin ritmini biraz daha arttırıyordu. Yüzümde flörtöz bir gülümseme oluşmuştu. Boştaki elimi göğsüne yerleştirdim ve gülüşümü genişlettim. "Neymiş istediğin şey?"

"Sensin." dedi Taha kendinden emin çıkan sesiyle. Beynim dudaklarının arasından çıkan kelimeyi algılarken bedenimin kasıldığını hissettim. Bayılacak mıydım şuan? "İstediğim şey, hayatımın her noktasında olman. Gözlerimi her yeni güne açtığımda ve her geceye kapattığımda yanımda olman." diyerek devam ettiğinde nefessiz bir şekilde onu dinliyordum. Kalbim dudaklarının arasından çıkan her kelimede biraz daha ritmini hızlandırıyor, ayaklarım ise bedenimi taşıyamayacağının sinyallerini veriyordu. 

Taha'nın yeşilleri yüzümde dolaştı yavaşça. Yüzümün her bir ayrıntısını ezberlemek istercesine yavaştı hareketleri. En sonunda gözleri gözlerime değdiğinde gülümsedi. "İstediğim tek şey sensin."

-Saatler Önce-

Dizilerde ya da filmlerde, en kritik anlarda işlerin nasıl düzeltileceğini ve ana karakterin kendini o andan nasıl sıyıracağını merak ederdim hep. Ki bu merakın sonunda asla tatmin olmazdım. Çünkü hep başka tuhaf şeyler olurdu ya da biri ana karakteri o andan çıkartırdı. Ya da en basitinden ana karakterin telefonu çalardı ve o telefonunu açma bahanesi ile ortadan kaybolurdu.

Ama tam şu anda, beni tatmin etmeyen o şeylerden birini yaşamaya ihtiyacım vardı. 

"Şimdi şöyle ki..." diye mırıldandım babama kirpiklerimi kırpıştırarak bakarken. Tam bu anda, babama 'ben artık yirmi yaşındayım bana karışamazsınız' diye bağıran o kız olmaktan çıkmış ve babamın minik kızı oluvermiştim. 

Babam kıskanç bir babaydı. Ne ablamdan ne de benden sevgili ya da evlilik kelimelerini duymaya katlanamazdı. Tabi bunun yanı sıra anlayışlı bir babaydı da. Bizi her ne kadar yanından asla ayırmak istemese de, bir gün aşık olduğumuzda duygularımızın önüne asla çıkmaz ve mutluluğumuz için içindeki kıskançlığı söker atardı.

Yine de namları çapkınlık ile duyulmuş futbolculardan birinin kızı ile ilişki yaşamasına ne tepki verirdi kestiremiyordum. Yani evet, Taha onlardan biri değildi. Ama babam bunu bilmiyordu sonuçta.

Babam ve dayımın meraklı gözlerle bana bakmayı sürdürdüğünü gördüğümde içimdeki çığlık atma isteğini bastırmaya çalıştım. 

Dayımın yengemin isteği ile Instagram hesaplarını kapatması hiç içime yaramamıştı. Yani en azından dayım bizim fotoğraflarımızı görür, babama söylerdi. Yine ufak bir azar yerdim ama bu Taha ile ilişkim olduğu için değil, onlara söylemediğim için olurdu.

İKİDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin