Bölüm On Dokuz

3.5K 196 26
                                    

Herkese merhaba!

Aşırı gururla dolduğum için bugün bir sürpriz bölüm ile geldim. Beşiktaş- Antalya maçı, Taksim'de yaşanan felaket yüzünden 14 Şubat'a ertelenmişti. O gün ise, depremden dolayı bugüne ertelendi. Maç daha yeni bitti ve ben kendimi hemen burada buldum. Çok iyi oynamadık, hatta hiç iyi oynamadık. Talha'nın attığı golün iptal edilmesi, ki bugün gol atılırsa Talha'nın atacağından çok emindim, ve Cenk'in penaltıyı kaçırması bizim için çok büyük ve kötü olaylar. Ama ben, diğer herkes gibi maçın 4:17. dakikasında kaldım. Size o an nasıl hissettiğimi anlatmayacağım, çünkü herkesle aynı hisleri taşıdığıma eminim.

Sadece bir kez daha 'İyi Ki Beşiktaş' dedim. 

Ayrıca bölüm sonunda size 'gerçek bir olaydan esinlenmiştir' kısmı ile ilgili açıklama yapacağım. Bölüm sonunda görüşmek üzere. Keyifli okumalar!

İkide Aşk - Bölüm On Dokuz: Yabancı

Şubat 2022

"Bunun açıklaması yok Efe." diyerek bağırdı Deniz. Sinirin tüm bedeninde dolanması bitmiş, sinirle bütünleşmiş gibiydi. "Kucağına bir kadın alırken, onu sararken nasıl bir açıklaması olabilir amına koyayım?" diye yeniden bağırdı Deniz. Çevredeki insanların bakışlarının ona döndüğünü hissetse de umurunda değildi. Umursadığı tek şey, kuzeniydi. Ve onun kırılan kalbi.

"Taha abim..." dedi Efe ne diyeceğini bilemeyerek. Abisini savunacak bir şeyler demek istiyordu ama diyemiyordu. Abim yapmaz diyebilirdi. Ama elinde açıklamasını hala bilmediği bir fotoğraf vardı. Hal böyleyken nasıl diyebilirdi ki? Abisi yapmıştı. Arada sıkışmış gibi hissediyordu kendini Efe. Bir yandaki abisinden farkı olmayan adam vardı, diğer yanında ise birkaç ayda kardeşi gibi olan o kız. Derin bir nefes aldı çaresizce. Dize'yi görmüştü. Ağlamaktan şişmiş gözlerini, göz yaşlarını, kırık kalbini görmüştü. Ama abisini de görmüştü. Nasıl çöktüğünü, çaresizce çabaladığını, nasıl üzüldüğünü...

"Dize ona çok güvenmişti. Hepimiz ona çok güvenmiştik." dedi Deniz acı çekercesine. Nasıl bu kadar çok güvendiklerini anlamıyordu. Kendini suçluyordu, her şeyi suçluyordu. Ama en büyük suçlu Taha'ydı. Dudaklarını yaladı sinirle. Aklı almıyordu hala. Bu adam daha o günün sabahında, aşık aşık bakmıyor muydu bu kıza? 

Ayrı kalmaya dayanamıyormuşçasına sarılmamış mıydı?

"Nerede o şerefsiz?" dedi Yaman yüksek sesle yanlarında dururken. Sinirden yüzü kızarmış, sert soluklar alıyordu. "Yaman..." dedi Efe, sen de yapma dercesine çaresizce. Delirecek gibi hissediyordu. "Efe." dedi sertçe Yaman. Efe'nin bu konuya karışmasını istemiyordu. Deniz'in de kalbinin kırılmasını istemiyordu çünkü. "Sen karışma kardeşim."

Sonunda önlerinde beyaz spor araba durduğunda Yaman arabaya atılacakken, Deniz hızlı bir hareket ile onu kolundan tutup durdurdu. "Seni dava edebilir, beni edemez." dedi fısıldama gibi çıkan sesiyle. Taha'nın artık sandığı gibi biri olmadığını düşünse de, kendisine dokunmayacağını biliyordu. Yaman anlamayan bakışlar attı ona. Deniz ciddi bakışlar attı arkadaşına. "Geride dur."

Taha hızlı hareketler ile arabadan indiğinde, Deniz kimsenin onu tutmasına izin vermeden Taha'nın üzerine koştu ve atladı. Taha bu atlayıştan etkilenmezken Deniz bağırarak onun göğsüne yumruklar indiriyordu. "Adisin sen! Hiçbir şeyi hak etmiyorsun." dedi bağırmaları arasında. Yaman ve Efe araya girdi. Yaman Deniz'i kendine çekti. Deniz bacaklarını çırparak onun elinden kurtulup yeniden Taha'ya atılmaya çalıştı. "Şerefsiz pislik!" 

İKİDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin