5.BÖLÜM

79.3K 3.4K 188
                                    

Topluluk önünde konuşmak yapmak tedirgin etmiyordu. Yani her zaman etmiyordu. Kabul edeceğim bir durum vardı ki ben panik bir insandım ve bunun temelini biliyordum. En iyisi yapabilmeye odaklanmış olmam. Mükemmeliyetçi olmam bazen işleri kendi kendime zorlaştırdığımı biliyordum.

En kötü huyun ne diye sorsalar, detaycı olmak derim. Detaysız yapamayıp, detaylarda boğulmaktan şikayet etmem fazla ironi oluyordu.

Bugün okulda sunumum vardı. Dersim erken başlıyordu ama ben daha daha erken kalkmıştım. Biraz daha çalışmak için sunum grubumla kütüphanede buluşacaktık.

Evden çıktığım an birkaç adım atmıştım ki yanımda biri durmuştu. Görmek istemediğim ama bu aralar sürekli gördüğüm Yüzbaşı yanımda durdu. Yürüyüş yapmak için çıktığı belliydi.

"Günaydın" dedi.

Sanki normal şekilde tanışmışız gibi normal mi konuşacaktık? Hem de hayatta en sinirli olduğum zamanların birindeyken.

Erken kalkmaktan ciddi anlamda nefret ediyordum ve bu benim ruh halime istemsizce yansıyordu.

"Gün aydın mı?" diye sinirle sordum ve "Gün aymadı, saate bak" diyerek telefonumun ekranını açtım ve 06.30 yazısını gösterdim.

"Hiç sakin olduğun an yok galiba" dedi. Beni anlamamıştı, zaten genelde de anlamıyordu.

"Ahmet sanılmadığım ve geç kalktığım günler çok sakinimdir" diyerek yürümeye başladım.

"Bugünde lafı yedik çok şükür" dedi ve yanımda yürümeye başladı "Bence sakin olup uyumaya gitmelisin"

" Ben acaba bunu niye düşünemedim" diyerek önce kızdım. Normalde ona kendimi açıklamazdım ama beklenilmeyecek bir davranış göstererek açıklama yapmaya başladım. "Uyuyamam sunumum var. Daha gözlerimi açık tutamıyorum. Cümleleri nasıl toparlayacağım"

"Sen yaparsın" dedi.

"Nerden bilebilirsin yapacağımı" diye sordum. Cevabı net alabilmek için durdum ve ona doğru döndüm.

"Olmadı o güzel sesinle insanları etkilersin" diye fısıltısını duyduğuma emin olamadım. Uyku sersemi ve sinirli olmam beni tereddütte düşürüyordu.

" Ne fısıldıyorsun? Yoksa sövüyor musun?" dedim. Direkt duyduğum şeyi soramazdım.

"Fısıldamıyorum. Hem nereden bileceğim öylesine söylemiştim" dedi.

Cidden ama cidden yine beni 'ben bu adamla niye konuşuyorum' diye sorgulatmıştı "Avutmaya çalışmana gerek yok. Yaparım ben niye yapamayacağım" dedim. Kaşlarımı çattım.

Öylesine diyormuş. Sanki ihtiyacım var.

"Bir şey demedim ki" dedi şaşırarak. Neye şaşırıyordu anlam veremiyordum. İletişim sorunu olduğunu hala anlamamıştı galiba çünkü başka açıklaması olamazdı.

"Zaten diyemezsin" diyerek hızlıca yürümeye başladım. Bence artık çok bile konuşmuştuk.

Arkamdan "Haydaa" diye bir sitem söyleminde bulunmuştu "Yemin ederim ne yapacağımı şaşırdım" dediğini duydum ama adımlarımı hızlandırarak kendisini ardımda bıraktım.

Otobüs durağına adım atar atmaz otobüs gelmişti. Otobüs bayağı kalabalıktı. Ne zaman değildi ki desem doğru olurdu. İneceğim durağa gelir gelmez sıkış tıkış otobüsten zor çıktım. Okula girdiğimde kütüphaneye geçtim. Sunum yapacağım grup buradaydı. Travma ile ilişkili bozukluklar konusunu almıştık ve herkes bir kısmı anlatacaktı ama sunum sonundaki sorular için herkesin kısmına hakim olmak gerekiyordu. Herkes kendi kısmını anlatıyordu ve dikkatlice dinliyor sorulabilecek sorular hakkında fikir yürütüyorduk. Ben Akut Gerginlik (Stres) Bozukluğunu anlatacaktım. Tanım ve DSM kriterlerinden bahsettim. En sonuna ise olgu örnekleri koymuştuk. O kısmı da ben almıştım. Birbirimize anlatmamız bittikten sonra olası sorulara hazırlandık.

"Yaparız biz çok iyi hazırlandık" dedi gruptan bir arkadaş.

Motivasyon cümlesi ile dikkatim dağıldı çünkü aklıma sabah ki Yüzbaşı ile konuşmam aklıma gelmişti. Aslında niye geliyorsa bu motivasyon konuşmasıydı onun ki saçma bir avutma cümlesiydi ama ondan önceki dediği neydi? Belki de ben yanlış anlamıştım. Sesinle etkilersin niye desin ki? Biz anlaşamıyoruz.

SİPERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin