Sinirlerim çok bozulmuştu. Kapıyı çarparak kapadım. Üst komşunun arkadaşı tüm gün son ses müzik ve vurdura vurdura yaptığı ayak seslerine kaldıramıyordum.
Şikayetimi söylediğimde ise haklıymış gibi bir de üste çıkmışlardı. Kapıyı çarpsam ne olur sanki kendi seslerinden duyamazlardı. Elime telefonumu aldım. Moralim çok bozuktu.
Borayı aradım. Önce keşke müsait misin diye mesaj atsaydım.
"Bende şu an sana yazmayı düşünüyordum. Hissetmiş gibi aradın."
"Nasılsın?" dedim sesim kısık çıktı.
Sinirden ağlayasım vardı zaten bir de tekrar ses duyunca iyice kötü oluyordum.
"Ben iyiyim sen nasılsın?"
"İyiyim" dedim pürüzlü bir sesle
"Ne oldu? Sesin niye öyle geliyor?"
Daha göz yaşlarımı tutamamıştım "Sinirlerim bozuldu" dedim.
"Kim bozdu sinirlerini?" dedi anlayışlı çıkan sesiyle.
"Boşver"
"Boş veremem. Söyler misin?" sesi biraz sert çıkmıştı.
"Üst komşunun arkadaşı sorun yaratıyor. Sabahtan beri ses yapıyor. Ne okuduğumu, ne izlediğimi anlıyorum. Söyleyince adam bir de haklıymış gibi kabarıyor. Pislik, maganda" dedim hem ağlıyor hem sövüyordum.
"Bana bir yarım saat verir misin?" dedi.
"Ne?" diye şaşırarak sordum.
"Yarım saat sonra konuşalım güzelim"
Nedenini anlamamıştım "Tamam" dedim.
"Ağlama"
"Ağlamıyorum sinirlenirim bozuk" ağlıyordum ama tekrar bahsi geçmesine gerek yoktu.
"Ben seni arayacağım" dedikten sonra kapattı.
Acele bir işi mi çıkmıştı acaba?
Sesler hala devam ediyordu. Kulaklığımı taktım ve bir süre verdikleri rahatsızlıktan uzaklaşmak istedim.
Bora ile konuşmamız aklıma geldi o bana güzelim mi demişti?
Yanlışlıkla demiştir ya bende ona bazen Yüzbaşım diyordum sahiplik eki koyuyordum ama yanlışlıkla oluyordu. Onunki de yanlışlıkladır. Kız kardeşim var diyordu belkide ağız alışkanlığıdır.
Sesli bir nefes vererek kulaklığı kulağımdan çıkardım.
Yukarıdan ses gelmiyordu ama bu sefer apartmanın içinde ses vardı. Diğer komşular sonunda ses çıkarmaya karar vermişlerdir umarım.
Evin zili çalmaya başladı. Kavganın ikinci turuna başlayacaktım galiba. Bu sefer o adamın canına okuyacaktım.
Sinirle kalktım ve kapıyı açtığımda karşıma o adam çıktı.
Arkasında iki kişi daha vardı. Biri polisti.
"Rahatsızlık verdiğim ve size sesimi yükselttiğim için özür dilerim " dedi o adam.
"Aferin" dedi arkasındaki adam ve kolundan çekip polise verdi. İkisi uzaklaştığında adam bana doğru döndü.
"Bora Yüzbaşının selamı var" dedi ve gitti.
Bora mı?
Kapıyı kapattım ve hızlıca odama telefonumu almak için gittiğimde arama sesi yankılandı. Bora arıyordu.
"Bende tam seni arıyordum. Ne yaptın sen?"
"Ne yapmışım?"
"Adam özür diledi ve arkasındaki kişide senin selamını getirdiğini söyledi"
"Seni rahatsız eden beni de rahatsız etmiş olur ve ben kendisiyle özel ilgilendim"
"Nasıl?"
"Bazı arkadaşları devreye soktum diyelim. Neyse bu kısmı önemli değil. Sen iyi misin?"
"Başım o kadar ağrıyor ki uyusam anca kendime gelirim."
"O zaman sen uyumaya gidiyorsun. Uyandığında mesajını bekliyorum"
"Atacağım. Teşekkür ederim" dedim.
Telefonları kapatmıştık. Tüm günün sonunda çözüme kavuşmak iyi olmuştu. Bora sayesinde olmuştu. Hemen yardımcı olması çok hoşuma gitmişti bunu inkar edemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİPER
ChickLitTesadüfler birbirlerinin kaderine yazılı olan iki insanı birleştirmişti. Şırnak'ta görev yapan Yüzbaşı Bora Koçal, Ankara'da okuyan Psikoloji öğrencisi Didem Serdan. Eli boğazlı üstümün kenarlarında dolaştı " Boğazlı giyinmeni sevmiyorum" "Neden?"...