Bora ile derse girmeden telefonla konuşmuştuk. Beni daha yakın tanımak istediğini birbirimizi anlamamız gerektiğini söylemişti. Dersten sonra konuşacaktık. Eve geldiğimde ona yazmaya başladım.
Kendimi tanıtmakta çok zorlanırdım, bir keresinde kendinizi anlatan beş kelime hızlıca söyleyin denmişti. O beş kelimeyi bulmak için detaylı düşünmem gerekiyordu.
Kendini tanıtmak çok önemli ve dikkat isteyen bir konuydu, karşındaki hem dürüst hem de abartılı olmayacak, yanlış anlaşılmayacak şekilde tanıtmak biraz kasan durumdu.
Mesaj olarak konuşuruz sandığımda Bora'nın görüntülü araması ekrana düştü.
"Sesini duymayı seviyorum. Böyle konuşsak" dedi telefonu açar açmaz.
"Peki" dedim. Gerginliğime bir gerginlik daha eklenmişti. "Hayatta en zorlandığım şey de budur kendini anlat denilince ben kitleniyorum"
"Akışına bırak ben sen ne anlatsan dinlerim"
Aşırı anlayışlı halleri ve kurduğu cümleler ile utangaç bir hale bürünmüştüm.
" Ben Didem Serdan zaten biliyorsun. Biliyorsun değil mi? İlk bu konuda anlaşalım" derken başımı eğmiş tatlı tatlı bakıyordum sanki laf sokmaya çalışmıyormuş gibi.
Biz Bora ile konuşmayı ne kadar sürdürürüz bilemiyorum ama ben konuşmamızın sürdüğü her an bu konuyu açacaktım. Tepkileri hoşuma gidiyordu,
" Bir kaç gündür laf gelmiyordu bende diyordum ne eksik"
" Emin olmak istedim. Kızma Yüzbaşım"
Ekrana baktığımda yüzündeki sırıtışı gördüm "Kızmaz Yüzbaşın" dedi ardından "Hadi anlatmaya devam et"
" Psikoloji okuyorum. İstanbul da yaşıyorum ailemle ama okul için Ankara'dayım. Annem, babam emekli öğretmenler bir erkek kardeşim var. Sıra sende"
Bir özgeçmişteki kişisel bilgilere benzeyen bir tanıtma olmuştu ama daha ne diyeceğimi bilememiştim. Akışına bırakacaktım.
"Bora Koçal, askerim Şırnak'ta görev yapıyorum."
Demek Şırnak'a dönmüştü.
"Ailem Ankara'da."
"Buraya yeni mi taşındınız?"
"Hayır. Ailemin evi farklı, ben sizin oraya yeni taşındım. Tanışmamız için gerekli olan bir tesadüf daha"
Sessiz kaldım.
"Dört kardeşiz Abim, erkek kardeşim ve kız kardeşim var. Babam emekli itfaiyeci annemi ben lise çağındayken kaybettik." diye devam etti.
" Çok üzüldüm. Başın sağ olsun."
"Sağ ol" dedi. Biraz duraksamıştı ardından "Bana sevdiğin şeylerden bahsetsene"
" Kitap okumayı severim mesela sen sever misin?"
"Severim vakit buldukça okuyorum."
"En sevdiğin kitap hangisi"
" Fareler ve İnsanlar. Resim yapmayı da severim. Biraz da sen sevdiklerinden bahset"
Bora ile tüm gün neleri severiz, neleri sevmeyiz konuşmuştuk. Her bir soruda sanki birbirimize daha yakınlaşmıştık.
Birbirini tanımak, tanımaya çalışmak iki insan arasında mesafeyi kıran koca bir adımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİPER
ChickLitTesadüfler birbirlerinin kaderine yazılı olan iki insanı birleştirmişti. Şırnak'ta görev yapan Yüzbaşı Bora Koçal, Ankara'da okuyan Psikoloji öğrencisi Didem Serdan. Eli boğazlı üstümün kenarlarında dolaştı " Boğazlı giyinmeni sevmiyorum" "Neden?"...