-6.bölüm-
Dersler olması gerektiğinden eğlenceli geçiyordu. Aslında onu eğlenceli hale getiren bizlerdik biliyordum ama sanırım hocalarında kafa olmaları desteği yüzde yüz arttırıyordu. Öğrenciyseniz hele de sabahçı,okul size iğrenç geliyordur. Okumak istediğiniz tek sezon ilk ve son bahar ayları,onun dışında kışın yatağın içinde sıcacık yorganınla bir olmak ve yazın o güneşin yakıcılığında tertemiz cıvıl cıvıl havada orada burada cirit atmak istersiniz.
Kafamı kaldırıp tahtaya ingilizce kelimeler yazan Selin hoca'ya baktım. Uzun boyu ile mankenlere taş çıkartacak kadar güzel ve alımlı bir kadındı. Ankara Üniversite'sinden mezun olup tee İstanbullara gelmiş ve burada yaşayıp çalışmaya başlamış. Yanımda harıl harıl yazı yazmakta olan Tuğçeye bakarak "Daha hızlı daha hızlı" dedim tek kaşımı kaldırıp gülerek. Asla not tutan bir öğrenci olmadım. IQ'm kaçtı bilmiyordum ama bizim ailenin en zeki insanı bendim. Dersi derste dinlemek yetiyordu. Matematiğe kafam acayip çalışır Geometride o üçgenlerin içinde boğulur,iç açılarda şeytan çarpmasına uğrardım sürekli. ama bir şekilde geçmeyi başarırdım.
Düşündüklerimle gülmeye başladığımda Selin hoca gülümseyerek bana baktı "Yine ne oldu?"dedi. Ellerimi iki yana açıp "Nothing!"dediğimde gülümsemesi daha da genişledi ve gelip eliyle çeneme dokunarak "Yaz Serap."dedi.
Yazamam ki. İstediği kadar yaz desin asla yazamam ben. İğrenç bir yazım vardır o yüzden. Hem solak olmam ayrı bir derttti zaten.Tuğçe ile uğraşmaya devam ederken orta sırada oturan Ebru diye bir kız bağırarak "Sussana artık ya!"dedi. Kafamı tam çevirmeden yan bir bakış attım gerizekalıya,ters ters bakınca kız "Sana diyorum! Senin yüzünden konsantre olamıyorum."dediğinde içimi çekerek önüme döndüm ve kalemi sıraya vurmaya başladım.
İnsanların bana bağırmasından hoşlanmıyordum. Ve ters davranmalarından da. Yani ortada fol yok yumurta yok. Bu kızın neresini kaldırmıştım ki bana kafa tutuyordu. Ellerini masaya vurarak "YA yeter ama!"diye bağırdığında Selin hoca "Ebru?"dedi. Kaşlarını çatmış,asıl ses yapanın o olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ebru önüne dönerek "Hep zaten onun tarafını tutun siz hocam. Ne varsa bunda!"diyerek kalemini eline aldığında dişlerimi sıkmaya başladım.
Sesimi çıkarmayacak ve gayet sakin bir şekilde tenefüse çıkacaktım. Ama sersem şey rahat durmadı ve "Yeter dedim yeter!"diye bağırdığında buz gibi ama bir o kadar da tatlı bir ses sınıfın içine yayıldı. Bütün tüylerim diken diken olmuştu. Arkamı dönüp bakma gereği bile duymamıştım. Nefes'in sesi "Kes sesini!"diye dudaklarının arasından çıkıp hepimizin kulaklarına ulaştığında Ebru ile kısa bir an göz göze geldiler. Niye bilmiyorum ama Ebru anında hem homurdanmayı hem de bağırmayı kesmişti. Bembeyaz bir suratla sadece bir haftadır aramızda olan Nefes'ten çekinmesi ,Nefes'e olan gizli ilgimi tavan yaptırmış ve ona olan saygımı biraz daha arttırmıştı.
Sınıf,sükunet içinde tahtadakileri deftere geçirmeye başladığında aklım Nefes'le ilgili düşüncelerle doluydu. Bizimle çok konuşmuyordu. Daha çok muhatabı Senem ve abileriydi. Bizimle konuşma meseleleri genelde Senem ile ilgili oluyordu onuun haricinde oldukça sessizdi. Ha,bir de Yağız vardı tabi. Ondan da sanki köşe bucak kaçmaya çalışıyor gibiydi. Doruk ve Poyraz,tüm okulun içinde Yusuf ve Yağız'ı dövdükten sonra Nefes bizden biraz daha uzaklaşmıştı. Aslında tuhaf olan bu değildi,tuhaf olan Nefes'in hal ve hareketleriydi. Bizimle yemek yemiyordu ve tuvalete bile gelmiyordu. Senem bizimle haftasonu dışarda buluşurken o camın arkasında kalıp olan biteni izliyordu.
Nefes'te saklı olan şeyler vardı ve onun ne olduğunu öğrenmek için içeri sızmaya çalışıyordum ama her defasında ya Anıl ya da Poyraz tarafından geri püskürtülüyordum. Nefes,camdan biz vazo gibiydi. Yaklaşırsam ateşimden ısınacak ve baskıya dayanamayacağından tuz buz olacaktı. Bazen gözlerinde akmayan birikmiş yaşlar görüyordum. Ama lanet olası pislik tek bir sızlanmada dahi bulunmuyordu.
Sanki sessizlik yemini etmiş gibiydi...
Teneffüs zilinin çalması ile kalemimi kulağıma taktım ve kızlara dönerek "Çişim geldi. Gelen var mı?"diye sordum. Ayşegül "Ben geliyorum."dedi ve çantasından bir kanatlı çıkararak hrkasının cebine koydu. Gözlerimi devirerek arkamı döndüm ve koridora çıkıp yürümeye başladık. Ayşegül,sessizdi ama bu sessizliği kötü anlamda değildi. Yapısı dolayısı ile böyleydi ve tuhaf bir şekilde bu güzel bir his veriyordu insana.
Yeni gelen çocuklardan Ali onu göz hapsine almıştı ancak ben o piçe hiç güvenmiyordum. Çocukta beni rahatsız eden birşeyler vardı ve Ayşegül ,Leyla gibi ona aşık olduğundan sesimi çıkarmıyordum. Sonunda tuvalete girdiğimde lavaboların kapılarının kapalı olduğunu gördük. Acayip sıkışmıştım ve acilen ihtiyacımı gidermem gerekiyordu. Dİğer kızlar ,içerideki kızların on dakikadan fazla içerde olduğunu söyleyince kapının önüne gidip yumruk yaptığım elimle vurdum ve "Aloooo,yıllık mı sıçıyorsunuz kızım! Çıkın şuradan!"dediğimde kapı açıldı ve Ezgi salağı burnumun dibine girdi.
Ezgi,Poyraz'ın kız arkadaşıydı. Nefes ile iyi anlaşmalarına rağmen ben bu kaşarı da sevmiyordum. Anasını sevdiğimin dünyasında ben kimseyi sevmiyordum ki!
Ezgi "Senin sesin fazla çıkıyor çöm!"dediğinde tepeden bir bakış attı bana. Ayşegül "Hadi ,diğer tenefüs geliriz."diyerek beni çekiştirdiğinde "Ne alaka ya? Sen git altını bezle. Ben de geliyorum birazdan."diyerek Ezgi'yi ittirdim ve "Ne me lazım. Aids falan olurum."diyerek kızlar tuvaletinden çıkıp erkekler tuvaletine girdim. Altı tane erkek kafalarını kaldırıp bana baktıklarında "Ne?"dedim ve açık olan kapılardan birine girerek eteğimi yukarı kaldırdım.
Kapılar açılıp kahkahalarla içeriye girenlerin sesini duyduğumda gülümsedim. İçlerinden biri küfür ederek konuştuğunda içerde olan çocuklardan biri "İçerde bir kız var."dedi. Çocukların gülümsemesi bıçak gibi kesilirken içlerinden biri "Ne b*k yiyorsunuz lan sevgililerinizle burada!"diye bağırdı.
Çocuklardan biri "Emre Başkan.."dediğinde bir şak sesi duyuldu. Adam,resmen çocuğa vurmuştu. Ayağa kalkıp,kapıyı açtığımda elimle eteğimi düzelttim ve dışarı çıkıp bana ters ters bakan çocuğa baktım. Yanından geçerek,lavaboya ilerlediğimde musluğu açtım,arkasını dönmüş,aynadan benim onu izlediğim gibi beni izliyordu şimdi.
Ellerini yumruk yapmış üzerime gelirken beni döveceğini anlamıştım. Bedenim ani bir refleksle kasılırken neye uğradığımı şaşırdım ve tuvaletin kapısı üç tane koruyucu melek tarafından ardına kadar açıldı. İçlerinden biri "Dışarı!"diye tısladığında diğeri konuşmadan Emre'nin karşısında durdu. Diğerinin sesi ise oldukça neşeliydi.
"S*çmaya geldik dostlar! Buyurun! Buyurun!"diyerek eliyle millleti içeri çekmeye çalıştığında gülümsedim. Gözlerimiz buluştuğunda kafasını salladı ve"Ah Frodo."diyerek beni kolunun altına aldı. Ona bakmadan "Nasıl?"diye sorduğumda "APtallığın başına iş açacak birgün"dedi ve ekledi "Ayşegül haber verdi."dedi. Poyraz,Emre'nin üzerine yürüyerek "Kız benim sorumluluğumda"dediğinde ağzımı açıp "ben senin sorumluluğunda değilim"demek istedim ama Doruk'un ellerinin bedenime yaptığı baskı yüzünden sesimi çıkaramadım.
Emre, sinirli bir şekilde tuvaletten dışarı çıkarken Poyraz ağabey bana döndü. Buz gibiydi gözlerinin içi. Konuşmadan kolumdan tutup beni peşin sıra sürüklediğinde Doruk "Süpürge lazım mı?"diye bağırdı arkamızdan. Korkmaya başlamıştım. Ne süpürgesi? Ne yapacaktı ki?
dudaklarımı dişleyerek "Ne süüpürgesi ?"diye sorduğumda "Seni parçalarına ayıracağım."dedi. Kolundan kurtulmak için debelenmeye başladığım sırada beni boş olan sınıflardan birinin içine fırlattı ve içeriye Anıl 'ı da alarak Doruk'u kapıda gözcü olarak bıraktı. Kollarımın altından tutup beni öğretmenler masasının üzerine oturtup geri çekildiğinde kollarını birbirine doladı ve düşünceli bir şekilde "Hımmm."dedi.
Anıl'a dönerek "Ona ne yapmalıyım?"diye sorduğunda Anıl "Bir iki tane çak."dedi. Gözlerim,yuvalarından çıkmak için benimle oyun oynamaya başladığında Poyraz bana doğru bir adım attı ve "Neden bu kadar isyankarsın sen?"diye söylendi. Ona bakmak istemiyordum çünkü sesinin tonundan çok gözlerinden korkuyordum. "Neden?"diyerek sorusunu yinelediğinde sağ eliyle çenemi tutup kendisine bakmaya zorladı.
Omuz silktiğimde "Bak,daha önce hiçbir kıza vurmadım. Vurmam da. Ama bu... Senin yaptığın şeyler hiç hoş şeyler değil. Hele de seni böyle önemseyen insanlar varken..."dediğinde "Önemsemek zorunda değilsiniz."dedim.
Ellerini masaya dayadı ve bana daha da yaklaşarak "Kızkardeşimin sınıfında onun üç sıra önünde sağ tarafta oturuyorsun. YEdiğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyor. Ve benim kızkardeşim bu tarz kişiliklerle ve sohbetlerle muhatap olacak insan değil. Onun ve diğerlerinin terbiyesini bozuyorsun."dediğinde "Dünden razılarmış demek ki."dedim.
Ellerini masaya öyle bir vurdu ki yerimden sıçradım. Gözlerini kısmış bana bakarken konuşmak imkansız geliyordu şimdi. Büyük ellerini omuzlarıma koyup bana baktı ve "Sende benim kardeşimsin ama. İstediğini yapmakta özgürsün. Benim topraklarımdayken kimse sana dokunamaz zaten,bunu Emre de biliyor. Doruk seni sevmese şuan seninle bu konuşmayı yapar mıydım sanıyorsun?"dediğinde "Doruk ne alaka?"dedim.
Anıl "Seni seviyor. Onu eğlendiriyormuşsun."dedi.
Ben "Köpeğe falan mı benziyorum ben?"diye sorduğumda kapı açıldı ve "Ne diye dil döküyoruz ki atalım camdan aşağı gitsin."dedi ve beni belimden tutarak baş aşağı gelecek şekilde sallandırıp döndürmeye başladı ve "Bir daha erkekler tuvaletine girecek misin?"diye bağırdı. Başımın dönmesi yüzünden kulaklarım uğuldamaya başlamıştı ama tuhaf bir şekilde kendimi iyi de hissediyordum. doruk "Duyamadım."diye bağırınca gülerek çığlık atmaya başladım ve o anda Doruk'un beni yere bırakıp "Kızıl!"diye koşması bir oldu. Anıl ile Poyraz ağabey,yanıma gelip beni iyi miyim değil miyim diye ayağa kaldırdıklarında ağzımdan "p*ç kurusu!"lafı çıktı.
Poyraz ve Anıl birbirlerine bakıp "Devam."dediklerinde onlara baktım ve "Ne? ne? Ay,hayırrrrr."dedim ama sözlerim havada uçuştu. Anıl ağabey beni omzuna alarak döndürmeye başladığında artık çığlıklarım kahkahaya dönüşmüştü. Poyraz'ın da orada bir yerde güldüğünü biliyordum. Birşeyi fark etmiştim.
Kendi öz ağabeyim bile beni bu kadar önemsememiş ve sevmemişti. Onların kollarındayken düşecekmiş korkusu yoktu içimde. kollarımı iki yana açıp deli gibi gülerken "Doruk!"diye bağırdım. Ondan intikamımı alacaktım. Görecek o!
****
-BADE-
Sınıfın önünden geçerken onu Serap ile görmüştüm. Aslında,Doruk'u bir kızla görmek normal karşılanabilecek bir durumdu. Eğer onu yalnız görmüş olsaydım o zaman birşeyler olduğunu anlardım. Sadece bir kez göz göze gelmiştik onun haricinde sürekli onu beni izlerken buluyordum. Bakışlarından rahatsız oluyorum,çünkü ne zaman bana öyle baksa geceleri uyuyamıyordum. Geriye ittiğim kabuslarım onun gözleri ile yeniden canlanıyordu.
Büyümüş ve güçlenmiş olarak gelmiştim buraya ama o tuhaf bir şekilde tüm kırgınlıklarımı,hatırlayamadığım hayatımın geri kalan kısmını bana işkence çektirecek şekilde hissettiryor ve yaşatıyordu. O yüzden ondan köşe bucak kaçıyordum. Tekrar ağlamaya başlamam an meselesiydi ve ben artık bunu istemiyordum.
"Hey!"dedi arkamdan. Bana yetiştiğini anlamıştım. İçimdeki ses "Kaç! Kaç!"diye bağırırken ayaklarım birbirine dolandı ve yürümeyi kesti. Sanki onun sesiyle onlar bile ona aitlermişçesine oldukları yerde durdular. Tıslayarak "Hayır,siz benim ayaklarımsınız!"dediğimde hastalıklı halime sızlanmaya başladım.
Ayaklarımıın bağı çözülüp,yürümeye odaklanmıştım ki,saçımdan tutup çekiştirmesiyle neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Ay! ne yapıyorsun?!" diye bağırdım bahçede.
Doruk "Saçının rengine bakıyorum"diyerek gülümsedi... Sinirle "Nesine bakıyorsun? Kör müsün?"diye söylendiğimde "Kızıl doğal rengi mi değil mi diye bakıyordum."dedi. Öflemeye başlayarak hışımla saçımı ellerinin arasından kurtardım ve ona bakıp "Ne? Saçımı çekerek mi bakıyorsun?"dedim.birşey demedi. Elleri ,bileklerime değdiğimde gözümün önüne gelen sis perdesi ile bir adım geri attım. Bir sürü çığlık kulaklarıma dolarken onun gözlerinin o sis perdesini yırttığını fark ettim. Korkarak geri sıçradığımda
öylece bana bakmayı sürdürüyordu...
Sinirle arkamı dönüp yürümeye başladığımda "Senden hoşlanmıyorum Doruk Pehlivan!"diye bağırdım.
Bu çocuk sınırlarımı zorluyordu...Bana hissettirdiklerinden korkuyordum ve korkmam yeniden ağlamama neden olacaktı.Durmamı ve ona dönüp bakmamı sağlayan şey ise söyledikleri oldu...
Doruk"Seni kırmızı saçlı yalancı! herkes benden hoşlanır! buna sen de dahilsin!"dediğinde gülüyordu ve ne tuhaftır ki ben de gülüyordum...
Neydi bu?
-bölüm sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)
Teen FictionBiz imrenilendik... Parmakla gösterilen ve çoğu zaman nefret edilen ve ettirendik... Biz aileydik... Biz birdik... Birimiz leb diyorsa diğerimiz lebi diyendik... Sorun olduğunda neden diye sormayan hemen geliyorum diyendik... Ağladığında ağlama deme...