10. Bölüm

129 26 0
                                    

-10.bölüm-

Genç kadın,arabasını deli bir hızla sürüyor ve sanki evin içine sokacakmış gibi hareket ediyordu. O kadar sinirli ve hızlıydı ki,dün olanların hesabını sormak için kendisi ile mücadele ediyordu. Passat,ani bir frenle kapının önünde durduğunda hızlıca çekilen el freni sokakta oyun oynamakta olan çocukları,kendisine baktırmıştı.

Siyah deri ceketi, altına giyindiği dar paça kot pantolonu ile uyum içindeyken yüksek topuklu olan ayakkabıları ile mankenlere benziyordu. Sarı uzun saçlarını eliyle şekilllendirip arabanın bagajına doğru yürüdüğünde küçük bir el çantasını eline aldı ve aynı hızda bagajı kapayarak apartmana doğru yürüdü.

Kapının önünde oturmakta olan kadınlar,kendisini baştan aşağı süzünce kibirli bir gülüş yerleştiren genç kadın merdivene adım attığında zile bastı ve beklemeye bastı. Otomatiğe basılması ile kapıyı açıp içeri giren genç kadın,eve çıkan merdivenleri ikişer,üçer çıkıp kapının önüne geldiğinde tırnaklarına göz atmıştı,son bir kez...

Çelik kapı ardına kadar açılıp içeride ki kişi kendisine şaşkınlıkla bakıncaya kadar merakla bekleyen yüzü gülümseme ile aydınladı ve "Merhaba abla! Uzun zaman oldu değil mi?"dedi ince sesiyle...

Kadın,kapıyı açtığında karşısında görmeyi beklediği son kişiyi görünce ne yapacağını şaşırmış ve ona bakarak "Sevim!"demişti.

***

Sevim,izin istemeyerek ayakkabılarıyla içeriye girdiğinde koridorun sonundaki odaya doğru yürümeye başladı. Ablası peşinden gelerek "Senin burada ne işin var?"diye kızgınlıkla söylenirken genç kadın kırbaç gibi savurduğu saçlarının arasından ablasına baktı ve "Seni görmeye gelmedim emin ol! Yeğenimin eşyalarını alıp gideceğim!"dedikten sonra kapının kolunu tutup aşağı indirdi ve odaya girdiğinde gördüğü tablo ile neye uğradığını şaşırdı.

Hala olacak kadın,Serap'ın eşyalarını bir torbaya dolduruyor ve onları atmak için sıraya diziyordu. Sevim,hırsla o eşyaları elinden alıp kapıya doğru yürümeye başladığında ablası arkasından "Kızım,senin yanında kalamaz! O başı boş değil!"diye bağırdı. Sevim,apartmanın içine koyduğu torbaları yere bırakarak arkasını döndüğünde kapıyı sertçe kapadı ve ablasına bakarak "Haklısın,o başı boş değil! Ama senin de kızın değil! Onu sen doğurmuş olmana rağmen kendi öz kızından nefret ediyorsun!"diye bağırdı.

Serap'ın annesi gözleri öfkeden iri iri olan kardeşine bakarak "Serap'ı eve göndereceksin Sevim!"dedi. Sevim,kollarını birbirine dolayarak kahkaha attığında ona baktı ve "Ayh! Ay ablaaa,aşk olsun ama."dedi alayla.

"Sana diyorum Sevim!" dediğinde Sevim ona baktı ve "Serap,zeki bir kız beni anladın mı? Senden,oğlundan tüm sülalenden bile daha zeki! Ve onun konumunda başka biri olmuş olsaydı eğer abla,çoktan kaçıp gitmiş ve o yolun yolcusu olmuştu bile! Ama o bunu yapmayacak kadar zeki ve içinde belki bir gün annem de beni sever düşüncesi ile hareket eden küçücük bir bebek!"dediğinde anne susmuştu.

Hala,koridorun sonundan gelerek Sevim'e baktığında "anne dayağı yemediği için böyle!"dedi. Sevim'in o anda kafası allak bullak oldu ve Serap'ın dün akşam kollarına nasıl ağlayarak koştuğunu hatırladı. Ablasının önünden geçerek "Benim yeğenim,sağduyulu,akıllı ve ne isterse elde edebilecek güçte biri. Ama ne yazık ki sen! Evet,sen! Yeğenimin var olan gücünü sabote ettin! Neyle,onu döverek! Ve sen ne yaptın?" dedi ablasına bakarak "Onu korumadın! Dayak,cennetten çıkmadır bahanesiyle onu bu canavarın eline bıraktın!"diye bağırdığında halası "Eğitilmesi gerekiyordu"dedi.

İşte o an Sevim'in kontrolden çıktığı andı. Ne ara kadına tokat atıp "O hayvan değil! Hayvanlar eğitilir ama bir hayvan eğiticisi bile daha merhametli senden!"diye bağırdığını hatırlamıyordu. Ya da onun ellerinde ciyak ciyak bağırdığını. ablasına bakıp "Sana da sıra gelecek!"dediğini de hatırlamıyordu. Portmantonun üzerinde duran şemşiyeyi eline alıp kadının baldırlarına,beline canını yakacak şekilde vururken içinden sadece Serap'ın telefondaki sesini duyuyordu.

"Teyze beni kurtar!" diyişini...

Gözleri dolup,yaşlar gözünden akmaya başlayınca halanın saçlarından tutup salona fırlattı. Yere düşen kadının üzerine oturup,yüzünü tokatlamaya ve tırmıklamaya başladığında kanatana kadar bırakmadı. Kına yaktığı saçları ellerinin içinde yumak şekilde kopuncaya kadar çekiştirmeye başladı. O an merhametin bir önemi yoktu. O an allahından bulsun demesinin de bir önemi yoktu. Ya da o an kadının "Çok pişmanım."demesinin de bir önemi yoktu. O acımamıştı el kadar bebeğine.. Hırsla kadının kafasını tutup yere vurduğunda ayağa kalktı nefes nefese.

Gözlerini iri iri açmış,göğsü körük gibi inip kalkıyordu genç kadın. Saçları dağılmış elleri kıpkırmızı olmuştu. Hala "Seni polise vereceğim!"dediğinde Sevim bir kahkaha daha attı ve kadının üzerine basarak "Denesene!"dedi tehlikeli bir ses tonu ile.

Sokak kapısına doğru yürüyüp giderken kendisine dehşetle bakmakta olan ablasına baktı ve "Kendinize en iyi avukatları tutsanız iyi olur abla! Çünkü bu iş daha bitmedi! Yeğenime yaptıklarının bedelini hakim karşısında da anlatacak ve cezasını alacak ve Serap liseyi bitirdikten sonra benim himayemde benimle birlikte Barcelona'ya gelecek! Senden izin istemiyorum. Bilesin diye söylüyorum! Çünkü,bu saatten sonra..."dedi nefes nefese işaret parmağı ile yerde yatıp ağlamakta olan kadını göstererek "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!"dedi ve evin kapısını çarparak merdivenlerden inmeye başladı.

Poşetleri,bagaja yerleştirip sürücü koltuğuna geçtiğinde emniyet kemerini taktı ve gülümseyerek evine doğru yol aldı.

****

Dersler fena geçmiyordu ama ben çok sıkıntılıydım. Günüm biraz monoton geçiyordu. Nefes ile aramı düzelttikten sonra Doruk'u bulmak için bahçeye çıkmıştım. Elimde çubuk krakerim kırıta kırıta yürürken Dorukun sesini arka tarafta duydum. İki kızı kolunun altına almış deli gibi Anılla beraber kahkahalarla gülüyordu.

Aptal! Aptal!"diye sövüyordum kendime... Onca şey varken bir de bunu yaşıyor olmak sinir bozucuydu! Çubuk krakerimi,gömleğimin cebine koyup ellerimi cebime soktum ve yanlarına doğru yürümeye başladım. Onunla uğraşmak beni eğlendiriyordu ne yalan söyleyeyim.

Islık çalıp "Hey sarışın!"diye bağırdım. Şimşek hızıyla bana döndü. gülümseyen yüzü yarı merak ifadesi ile bozulurken bana baktı ve içini çekerek "umarım mantıklı bir cevabın vardır?"diye söylendi... Bu aralar pek iyi davranmıyordu bana! Gıcıklığı ve ukalalığı üzerindeydi pisliğin! Dalga geçmek istemiştim ve şunları söylemiştim :

Ben "Sen şu star çocuk olmalısın?"diye söylendiğimde ceketinin düğmesini açıp iki yana ayırdı ve "Star mı? Starlar bile benim yanımda sönük kalır çocuk!"dedi göz kırparak..Sinirle "ben çocuk değilim. buraya geldim geleli kaç kişi teklif etti biliyor musun sen?"diye söylendiğimde küçük ama kendisine yakışan bir kahkaha attı. "Ben onlardan biri değilim."diye söylendiğinde ona baktım. O ise  kızları oturduğu yerde bırakmış,kendisi kalkarak arkasını dönüp gidiyordu.Okulun içine girdiğinde onu takip ettim. Anıl "Geliyor"dediğinde omuz silktiğini gördüm.

Sesimin yankılanmasını umursamayarak "olsan da ben kabul etmezdim zaten!"diye bağırdım. birden lanet koridorda ki herkes sustu. kendimi hedef tahtası gibi hissediyordum.. bana doğru gelip tam önümde durdu. Ben Adile Naşit o ise Tarık Akan gibiydi...

"Sana teklif etmezdim çünkü ben çocuklarla çıkmam. üstelik kalçaların hiç güzel değil. ele avuca sığmaz yani. ki ben kalçalara önem veririm. sonra göğüslerin... fazla sıskalar. varla yok arası birşey. muhtemelen.."dedi elleri ile ölçer gibi yaparak "75 takıyorsundur?" balıklama atladım.

aferin serap devam et kızım! salak serap!

"80"dediğimde tek kaşını havaya kaldırdı ve "silikonlu mu?"dedi başını arkaya atıp gülerken. bana baktığındaysa "ve son bir şey daha tüm bu özelliklerini hiç umursamasam bile yine ilgimi çekmezdin!"dedi.

Serap senin derdin ne? avın volkan diyordum kendime. bu adamla işin ne? üstelik seni rezil ediyor! öff be !"

ellerimi belime koyarak "öyle mi o nedenmiş?"diye söylendiğimde gülümsedi. kulağıma doğru yaklaşarak "ben sarışınlardan hoşlanmam. ne doğalından ne sahtesinden!"dedi ve göz kırparak arkasını döndü..

Evet Doruk ilahtı kesindi ama aynı zamanda ağzı iyi laf yapan piçin tekiydi...

***

Aldığım yüz kızartıcı dersten sonra koridorda tek başıma yürürken dudaklarımla oynamaya başlamıştım. Bugünün bitmesini istiyordum yaaaa. Sonra Özkanların sınıfından kahkahalarla çıkanları gördüm. Ayaklarım neden bilmiyorum oldukları yere sabitlenmiş gibi donup kaldığında kaşlarımı kaldırarak Çinli çocuğa baktım.

O da beni gördüğünde gülümsemesi meraklı bir ifadeye bürünmüştü. Kalabalığı yarıp tam önümde durduğunda "Senin adın ne?" diye sordu.

Gülümsedim hayatımda böyle bir çocuk görmemiştim. "Çinli misin?"diye dalga geçtim. Gözleri o kadar çekikti ki ne renk olduklarını bile zor görüyordum. Kızmıştı,anladım. Omuz silkerek yoluma devam edeceğim sırada "Volkan Kuş!"dedi..

Gülümsedim. Bu seferki içtendi. Elleri ceplerinde ona bir şey dememi istiyordu.. Fısıltı ile "Anka kuş!"dedim.

"Memnun oldum,Ben de Serap Şahin!"dediğimde kaşlarını çattı "Neden Anka kuş!"dedin diye sordu..Cevap vermedim...

Ben arkamı dönmüş gülümseyerek giderken o meraklı gözlerle arkamdan bakıyordu. Bekle bakalım Anka Kuş! Seni nasıl darmaduman edeceğimi bekle!

-bölüm sonu-

SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin