39. Bölüm

117 27 0
                                    

-39.bölüm-

Senemlerden çıkıp eve doğru giderken Volkan’ın da benimle geleceğini unutmuştum ne yalan söyleyeyim. Dalgın bir halde mükemmel geçen bir öğleden sonrasını erkek arkadaşımla tamamlayacak olmak normalde beni mutlu edebilecekken şimdi bayağı bir gerdiriyordu! Çantamın askılarını boynumdan geçirip yürümeye devam ederken sokağın az ilerisinde lambaya dayanmış olan Volkan’ı gördüm ve içimi çekerek yanına gittim. Ellerini ceplerine sokmuş, düşünceli bir halde yere bakıyordu. Normalde benim geldiğimi anlar ve doğrularak bana doğru dönerdi. Önüne geçip başımı eğdim ve gözlerinin içine bakarak “Anka Kuş?” diye söylendim. Birkaç dakika beklememin ardından gözlerini kırpıştırarak bana baktı ve “Ne zaman geldin?” diye sordu.

Kaşlarımı çatıp doğruldum ve “Çok olmadı da neyin var? Hayırdır?” diye sordum. İçini çekip gülümsedi ve elimi tutarak “Hiç. Yok, bir şeyim sadece yoruldum o kadar” dedi. Beni kolunun altına alıp dudaklarını şakaklarıma değdirdi ve içini çekti yeniden. Yan gözle ona baktığımı görünce “Bana öyle bakmaktan vazgeç Şahin Kuş.” Dedi ve ardından “Hem sen anlat bakalım, nasıldı günün?” diye sordu.

Ona bakıp omuz silktim önce ama sonra en ince ayrıntısına kadar anlatmaya başladım. Gülümseyerek bana bakarken ona dönüp “Nefes’in dediği kadar var gerçekten. Onların evinde eğlence, aksiyon hiç bitmiyor” dediğimde bana bakıp güldü ve “Bence sende de aksiyon fena sayılmaz” dedi.

“Hey! Laf sokma!” diyerek ona yumruk attığımda “Ah, bu acıttı” diyerek bana daha çok sokuldu. Onun durgun olduğunu hissediyordum ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Ellerimi ellerinin içinden geçirip ona baktım ve “Hala anlatmadın?” dedim.

“Neyi?” diye sordu.

“Seni bu kadar düşündüren ve üzen şeyin ne olduğunu?” diye sorduğumda bakışlarını kaçırmadan bana bakmayı sürdürdü ancak kaşlarını çattı. Ona doğru bir adım atıp “Aile meselesi mi? eğer öyleyse anlatmak zorunda değilsin” dedim. Ellerimi tutup “Saçmalama, senden bir şey sakladığım yok. Sadece bu biraz karışık” dedi boşta kalan eliyle saçlarını karıştırıp. Ona baktım. Yüzünden neler olduğuna, onu neyin bu kadar üzdüğünü anlamaya çalıştım ama başaramadım. Bu his beni o kadar huzursuz etti ki; asılan suratıma gülümsedi ve “Benim için endişeleniyor olman çok hoş Şahin Kuş ancak ben gerçekten iyiyim sadece biraz kafam karışık” dedi.

“Bizimle ilgili mi? ben mi bir şey yaptım?” diye sordum kaşlarımı merakla havaya kaldırıp. Başını iki yana salladı ve “Hayır, bu seninle ya da benimle ilgili değil. Bu Ali’yle ilgili” dediğinde içimdeki ağırlık daha da ağırlaştı. “Ne yaptı?” diye sormaktan kendimi alamamıştım. Volkan “Bir şey yapmadı” dedi. Ardından yeniden elimi tuttu ve durağa doğru yürümeye başladık. Ona bakarken “Bugün okuldan eve gelirken Özkan ile markete uğramıştık. Apartmana girdiğimizde Ali kriz geçiriyordu” dediğinde duyduklarımı idrak edebilmem birkaç dakikamı almıştı. Başını salladı ve “Annesi gelmiş. Zaten adamın psikolojisi onun yüzünden bozuk, yumruğu havada yaşıyor! Bir de kalkmış kardeşin seni çok özlüyor diyor. Ali, onu tamamen bitirmeye çalıştıkça kadın hep en olmadık zamanlarda ortaya çıkıyor. Halini görmeliydin Per perişandı” dedi. -Genç adam Ayşegül’ün geldiğini söylemedi. Bu durumun hem kendi aralarını hem de Ayşegül ile Ali’nin arasını açmasını istemiyordu.-

Kaşlarımı çatıp ona baktım. Ali, onun kardeşiydi ve onun için üzülmesi çok normaldi ama yine de ben aynı duyguları hissedemiyordum. Bir süre öylece Volkan’a baktım. Dokunsam ağlayacak gibi duruyordu ve bu hiç hoşuma gitmiyordu.”Annesinin en olmadık zamanlarda ortaya çıkması onun için zor oluyordur” diye söylendim. Başını sallayıp içini çekti ve “O kadın yüzünden, bütün kızlara düşman. Hepsine teker teker!” dediğinde sesindeki öfke beni ürkütmüştü. Otobüsün geldiğini görmemle ayağa kalkmam bir oldu. “Sen eve git ve dinlen. Sonra devam ederiz konuşmamıza” diyerek eğilip yanaklarından öptüğümde “Kaçamazsın Serap” dedi. Dalgın ya da durgun olabilirdi ama bu amacını gerçekleştirmeyeceği anlamına gelmiyordu. Gözlerimi kısıp “İşe yaramadı değil mi?” diye sordum. Gülümseyerek ayağa kalktı ve bana tepeden bakarak “İşe yarayacak bir şey yapmadın ki” dedi.

Gülerek, elinden tuttum ve açılan kapılardan içeriye girdik. Boş olan koltuklardan birine geçip oturduğumda o da yanıma geldi. Daha fazla konuşmasını istemiyordum. Biraz gözlerini kapatıp dinlensin istiyordum. Müzik çalarımı çantamdan çıkarıp kulaklıklarımı elime aldım ve ona bakıp “Biri sana biri de bana. Hadi biraz dinlenelim” diyerek başımı onun omzuna onun başı da benim başımın üzerine düştü. Ellerimiz sıkı sıkı kenetlenmişken içimden üzülmemesi için dua ediyordum. İnanın birini sevmek berbat bir duyguydu. Onun her şeyini en derinine kadar hissediyordunuz ve iyi de olsa kötü de olsa elinizden bir şey gelmiyor oluşu, kendinizden nefret etmenize neden oluyordu…

Yarım saat sonra evin olduğu sokağa gelmiştik. İçim gerim gerim geriliyor ve kusmam geliyordu. Babamın arabasını kapıda görmemle şartellerimin atmasına ramak kalmıştı resmen. Son bir umut Volkan’a döndüm ve “Lütfen git. Bak önünde çirkefleşmek istemiyorum” dediğimde bana bakmaya tenezzül bile etmedi. Onun yerine gülümsedi ve elimi tutan elini daha da sıkılaştırarak apartmana doğru sürükledi. Gözlerimi kapatıp, annemin uçan terliğinin kalkışa hazırlanmadığını düşünmek istedim ama yapamadım. Anneydi sonuçta değil mi? sevseniz de sevmeseniz de her şeye hakları vardı. Kendi özel alanlarında uçan terlikleri parmakları tarafından havalandırılmayı bekleyen savaş pilotları gibiydi. Of! Midem kasılıyor yeminlen!

O terliklerden birinin Volkan’a isabet ettiğini düşünmek bile istemiyorum. Beni tımarhaneye annemi de mezara koyarlardı vallahi!

Dairenin önüne gelip zile bastık. Bir iki dakika bekledikten sonra Marco en yakışıklı haliyle kapıyı açıp bize yarım yamalak Türkçesiyle “Oo hoş geldiniz siz” dedi. Gülümseyerek içeri girerken teyzem “Serap mı?” diye bağırdı. Hasar kontrol var mı diyerek Marco’ya kaş göz işareti yaptığımda gözlerini devirdi. Bu; annen geldiğinden beri canıma ot tıkadı. Şimdi sıra sen de demekti. Omuzlarımı dikleştirip derin bir nefes aldım ve halen bana bakıp gülümsemekte olan Volkan’a bakarak “ağzının ortasına ayakkabımı bir yapıştıracağım şimdi tabanıyla bütün bütün gülmek zorunda kalacaksın he? Ne diye gülüyorsun ya? Menopoza girecek gibi hissediyorum kendimi!” diye cırladığımda Marco otomatik olarak Volkan’ın kulaklarını kapattı ve “Bu kız çok edepsiz” dedi başını sallayarak. Volkan ile birbirlerine bakıp gülerlerken dişlerimi sıkıp terliklerimi giyindim ve içeriye girdim. Ton ton babama koşup yanaklarından kocaman öptüğümde anneme döndüm ve “Hoş geldiniz. Yine!” dedim. Volkan’ın içeri girmesi ile başları kapıya çevrilen babam ve anneme baktım. Biraz çekinerek “Bu Volkan” dedim. Volkan, kendisinden emin bir halde içeriye girip önce babamın elini öptü ardından da annemin. Babam, onun bu tavrını onaylarcasına başını sallarken annem nene gözlüklerinin üzerinden Volkan’a ağına düşmüş bir sinek gibi bakıyordu seni yiyeceğim der gibi.

Yanıma gelmeden önce teyzemin yanaklarından öpüp oturduğunda benden çok uzakta oturmamaya dikkat edişi gözümden kaçmamıştı. Babam, aramızda neler olduğunu az çok tahmin ederken annemin zehirli dilinin ne zaman devreye gireceğini inanın bilmiyordum. Teyzem “Hoş geldin Volkancığım. Nasılsın?” diyerek ortamdaki gerginliği azaltmaya çalıştığında Volkan teyzeme döndü ve “İyiyim Sevim teyze. Siz nasılsınız?” diye sordu.

Bakışlarım bir Volkan’ın bir de teyzemin üzerinde gidip gelirken annem sonunda beklenilen çıkışı yapmış ve “Bu zibidi ile mi görüşüyorsun sen?” diye söylenmişti. Elinde tutmuş olduğu ince belli bardağı biraz daha sıksa tuzla buz olacaktı resmen. Volkan, kendisine edilen hakaret karşısında duruşunu bozmamıştı ama gözlerinin içine yerleşen soğuk ifadeyi benim haricimde ona bakan herkes görmüştü. Araya girmek için ağzımı açmak istediğimde uzanıp elimi tuttu ve “Evet, benim gibi bir zibidi ile görüşüyor” dedi ardından “Yalnız bilmenizi isterim ki sizin bildiğiniz zibidiler kız arkadaşlarının evlerine genellikle aileleri olmadığı zamanlar giderler. Anneleri babaları varken değil!” dedi.

Teyzem “Canımsın!” diyerek Volkan’a göz kırptığında ben şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuşçasına Volkan’a bakıyordum. Annem ne diyeceğini bilemez bir halde ona bakarken babam arka planda kalmayı tercih ediyordu.

Şimdilik!

Hepimiz nefeslerimizi tutmuş anneme bakarken annem, bana bile küstahça gelen bir tavırla gülümsedi ve “Evet, doğru söylüyorsun ama ne yazık ki genç adam kızım yeniden baba evine döndüğünde sizin görüşmenizde sona erecek” dedi çelik kadar sert bakışlarını Volkan’ın gözlerine dikerek.

Teyzem, kaşlarını çatıp “Serap’tan böyle bahsedemezsin abla. Kendine gel” diyerek onu uyarma ihtiyacı hissettiğinde haftalardır söylemekten yorulduğum şeyi bir kez daha tekrarladım ve “Ben o eve dönmeyeceğim” dedim.

Annem “Ah, evet döneceksin küçük hanım!” diyerek bardağında kalan son çay yudumunu da başını dikmişti. Sinirden dişlerimi gıcırdatıyordum resmen. Elimi Volkan’ın elinden çekmek istediğimde beni bırakmadığı için ona sinirle baktım. Şuan da kimsenin tesellisine ya da desteğine ihtiyacım yoktu. Sinirleniyordum ve bu yalnız kalmam anlamına geliyordu. Babam, teyzeme dönüp “Burada yalnız kalamaz Sevim” dediğinde yumuşak sesi ona bakmamı sağlamıştı. Bakışlarındaki anlayış ve şefkat beni ele geçirirken gözlerimin dolu dolu olduğunu hissederek bakışlarımı başka yöne çevirdim. Babam “Ve bu genç adamla da görüşüp görüşmeyeceğine karışacak değiliz” diye ekledi.

Annem, dirseği ile babamı uyarırken babam ona belki de hayatı boyunca ilk defa böyle sert ve yerini bil diyen bir bakışla bakmıştı. Derin bir nefes alıp bana döndü ve “Geçmişte olanları hiç kimse hiçbir şekilde değiştiremez kızım ama ben baban olarak evinde kalmanı istiyorum. Seni özlüyorum ve seni göremediğim her gün çok üzülüyorum. Bu adamın yaşlı kalbi evlat hasretine çok dayanmaz” dediğinde gözümden akan yaşlara aldırmadan “Bana duygu sömürüsü mü yapıyorsun?” diye sordum. Gülümseyerek başını salladı ve “Her zaman çok akıllı oldun. Sende en beğendiğim şey bu” diyerek başını salladığında dudaklarımı büzerek “O eve dönmek istemiyorum” diye fısıldadım.

Teyzem “Bunun bir yolu olmalı. Yani bende yalnız kalmasını istemiyorum ama istemediği bir yerde de kalmasına tahammül edemem ki?” dedi.

Annem “Sen karışma Sevim! Bütün bu şeyler hep senin yüzünden! Kendi rezil hayatını ona da bulaştırmak istiyorsun ve bak başardın bile!” diyerek sesini yükselttiğinde “Anne!” diyerek araya girdim.

Teyzem “En azından kendi öz kızımın dövülmesine seyirci kalmıyorum değil mi?” diye bağırdığında Volkan’ın elimi tutan eli daha da sıkılaşıp cevap arayan gözlerle bana baktı. O gözlere bakmamak için direniyordum ama yapamıyordum. Öfke, hüzün hepsi oradaydı ve Volkan asla anlatmak istemeyeceğim geçmişimle bana bakıyordu şaşkınca. Annem “O senin kızın değil!” diyerek bağırdığında teyzem “Keşke olsaydı emin ol bundan daha fazlası olurdu!” dedi. Başım zonkluyordu resmen. Tüm bu bağrışmalardan nefret ediyordum. kendimi odama atıp yatmak ve uyumak, geride olan biteni düşünmemek istiyordum…

“Sevim!” diye bağıran anneme dönüp baktığımda babam araya girdi ve teyzeme bakarak “Kalacağı başka bir yer yok. henüz on altı yaşında ve yanında reşit biri olmadan yalnız yaşaması uygun değil. Böyle bir şeye izin veremem” dedi.

“Ben onunla yaşarım!”

Babam,tek kaşını havaya kaldırmış “ben onunla yaşarım” diyen Volkan’a bakıyordu şaşkınlıkla. Ben de ağır ağır başımı çevirip ona baktığımda yüzündeki kararlı ifadeyi gördüm. “Buna gerek yok” diyerek onu susturmaya çalıştım ama beni dinlemedi. Bunun yerine babamın gözlerinin içine bakarak “Aile çok önemlidir efendim. Bunun farkındayım ancak yıkılmamayı istiyorsanız bazı şeyleri akışına bırakmanız gerekiyor” dedi.

Annem “Senin ailenin yaptığı gibi mi?” diye sorduğunda Volkan “ailemi tanımıyorsunuz ve onlar hakkında konuşmak size hiç yakışmıyor. Hakaret etmeden önce kızınıza yaptıklarınızı dönüp bir düşünün. Elbette benim bu olanlar hakkında bir yorumda bulunmaya hakkım yok, çünkü sizin için tüysüz bir delikanlıdan ibaretim” dedi ardından teyzeme bakarak “Ama buna rağmen her şeyi göğüsleyecek yapıda bir insan olduğumu biliyorum. Evden ayrılıp arkadaşlarımla yaşamamın sebebi saçma bir gençlik ateşinden kaynaklanmıyordu. İyisiyle ya da kötüsüyle kendi kendime ayakta durabilmek istememden kaynaklanıyordu. Babama ve anneme bunu anlattığım zaman söylediklerimin doğruluğunu tarttılar ve beni azat ettiler” dedi.

Babam “Bak genç adam…”

“Volkan” diye düzeltti.

“Bak Volkan, söylediklerin kulağa çok güzel geliyor ancak…”

Volkan “Onu seviyorum ve ikimizin aynı evde kalacak olmasının sizi endişelendireceğinin de farkındayım. Sonuçta bir tane kızınız var ve onun güvende olduğunu bilmek istiyorsunuz ki bu da hakkınız. Şuan oturduğunuz yerden ikimiz için ateşle barut gibiler diye düşünüyorsunuz haklısınız da ama dediğim gibi ben kendimi biliyorum ve onunla yaşamak istiyorum. Eğer olmazsa, başaramaz ve anlaşamazsak size yemin ediyorum onu kendi ellerimle size getireceğim!” dediğinde şaşkınlıkla ona bakan bakışlarım ince birer çizgiye dönüp öfkelenmeye başladı. Teyzem “Ben onaylıyorum!” diyerek başını sallarken Volkan bir kez olsun dönüp bana bakmamıştı.

Gözümden akan yaşları umursamadan elimi yeniden elinin içinden çekmek istedim ama buna izin vermedi! Ne zamandır bu konuşmanın planını yaptığını merak ediyordum doğrusu? Gayet iyi oynamıştı. Babam “Bunu düşüneceğim”diyerek annemle beraber ayağa kalkarken “Teyzem yemeğe kalın” diyerek onları yeniden oturttu. Volkan ise “Ben kalkayım o zaman. sizinle tanıştığıma çok memnun oldum” dedi ve elimi bırakmadan beni dış kapıya doğru sürükledi. Ayakkabılarını giyerken hızlı bir şekilde pançomu üzerime geçirip kapıyı açtım ve kollarımı belime dolayıp hızlı hızlı yürümeye başladım.

“Serap?”

Peşimden geldiğini biliyordum. Adımlarını kısa bir süre sonra bana yetiştireceğinin de farkındaydım ama onu dinlemedim. Duymak bile istemiyordum. Kolumdan tutup beni durdurmak istediğinde “İşine git kuş!” diye hırladım. Genzinden gelen homurtuyla önüme geçti ve geri geri yürüyerek “Bana kızma!” dedi. Ona bakmadım “Bana tuzak kurdun! Lanet olsun sana bana tuzak kurdun!” diye bağırdım.

“Hayır kurmadım!” dedi.

Yürümeyi bırakıp olduğu yerde durunca hızımı kesmeyip onunla çarpıştım. Sokağın ortasında onu itip “Oradan bakılınca savunmasız,korunmaya muhtaç biri gibi mi duruyorum?” diye bağırdım.

Başını hayır anlamında salladı ve “Hayır” dedi.

“Öyleyse?” diye bağırdım. İsteri geçiriyordum. Yumruk yaptığım ellerimden birini serbest bırakıp onu göğsünden iteledim ve “Tüm o içe dönüklüğün ve üzgünmüş gibi durman bahaneydi değil mi? aslında içten içe bize gelirken babamlara karşı ne söyleyeceğini planlıyordun değil mi?!” diye bağırdım.

Başını salladı ve “Öyle olmuş bile olsa planlanan hiçbir şey yok. orada söylediklerimin hepsi doğruydu!” diye bağırdı. Gözlerindeki kızgın ifade geri gitmeme neden olmuştu. “Bana tuzak kurdun” diye söylendim yeniden. Hızlı hızlı başını kaldırıp bana baktı ve “Eğer böyle düşünmek istiyorsan seni asla engellemeyeceğim Serap ama yaptığımdan zerre kadar pişmanlık duymuyorum. Seni orada tek başına yaşamaktan kurtardım” dediğinde hızlı bir tokat atıp onu var gücümle ittim ve çenesinden tutarak “Sana ihtiyacım olduğunu mu sanıyorsun Anka Kuş? Sen olmadan bir bok yapamayacağımı mı? elimi tutmana beni öpmene izin veriyorsam bu ben istediğim için beni anladın mı? karşıma geçip benden aciz bir kızmışım gibi bahsedemezsin! Buna asla izin vermem. On altı yaşımdayım ama aptal değilim!” diye hırladığımda tokat attığım yanağını ovuşturup bana baktı “Asla aptal olduğunu söylemedim” dedi.

Yutkunarak ona bakmayı sürdürünce “Ama Serap seni öpmeme ya da elini tutmama izin veriyorsun ya hani? Bu sadece sen istediğin için olan bir şey değil. Zaten böyle bir şey istemekle de olmaz. Buna izin vermenin tek sebebi benim seni sevdiğim gibi senin de beni sevmen” dedi buz gibi bir ses tonuyla.

Kaşlarımı çatıp ona baktım ve arkamı dönmeden önce “Dikkat et Volkan. Paramparça edilen hayatımın içine doğru adım atmaktasın ve ben izin vermediğim sürece ya da,seni seviyor olsam bile ben istemediğim sürece o yaraların üzerine hiçbir şey olmamış gibi basamazsın. Niye biliyor musun? Çünkü sen,eski yaraları iyileştiremezsin!” dedim.

Kaşlarımı çatıp ona arkamı döndüğümde ağzımdan çıkanları hatırlamak dahi istemiyordum. Gözlerimden akan yaşları elimin tersi ile silip apartmanın önüne geldiğimde yukarı çıkacak gücü kendimde bulamamıştım. Merdivenlere oturup dizlerimi kendime çektim ve alnımı dizlerime yaslayıp kaldığım yerden en nefret ettiğim şekilde ağlamaya devam ettim…

SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin