-41.bölüm-
Sessiz bir şekilde yürüyüp Senem’in evinin önüne geldiğimizde dördümüzün de ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyordu. Senem, bu konuyu evde konuşalım diyerek bizi Koca Mustafa Paşa’dan çıkartıp evine getirdiğinde kapıyı açmadan önce durup düşündü ve bize dönerek “Karşıya geçelim” dedi. Bir eli Ayşegül’ün elinde diğer eli cebinde Nefeslerin evine doğru yürüyordu. İçeriden gelen sesler giderek artınca istemeden de olsa gülümsedim ve yan gözle Didem’e baktım. Ayşegül, başı önünde kurbanlık koyun gibi davranmaya devam ederken dişlerimi gıcırdatmaktan kendimi alamadım.
Bahçe kapısından içeri girip Senem elindeki anahtarla kapıyı açıp bizi içeriye davet ettiğinde hepimiz ona şaşırarak baktık. Gülümseyerek omuz silkince dediğini yapıp içeri geçtik. Duyduğumuz sesler de böylelikle azalmış oldu tabi. Televizyonun sesi kısılıp gülüşmeler havada asılı kalırken koltukta yan yana oturmuş başlarını geriye doğru atıp bizi görmeye çalışanlara gülümseyerek selam verdik. Terliklerimizi giyinip içeri girdiğimizde üçünün de-Poyraz, Doruk ve Anıl’ın- önce birbirlerine baktıklarını ardından da yeniden bize baktığını görüp iç geçirdik. Sonuçta hepimiz tuhaf bir şekilde gergindik ve bunu yansıtıyorduk. “Hoş geldiniz” diyerek ayağa kalkan Anıl yanımıza doğru gelince bize gülümsedi ve ardından başını Ayşegül’e doğru eğerek hafifçe yana yatırdı. Onların yanından ayrılıp Doruk ve Poyraz’ın yanına doğru gittiğimizde dönüp onlara baktık yeniden. Poyraz,neler olduğunu anlamak ister gibi Senem’in gözlerinin içine bakarken Doruk sinsi bakışlarını üzerimizde dolaştırıyordu.
****
Ayşegül,ellerini birleştirmiş başı önüne eğilmiş bir vaziyette dururken içi içini yiyor ve dudaklarını kemiriyordu. Anıl’ın yakın markajında olduğunu çok net hissediyordu. Genç adamdan gelen parfüm kokusu ve sıcaklık onun başını kaldırıp ona bakma isteğini kamçılarken Ayşegül ağlamaktan korkarak geri kaçmaya çalışıyordu.
“Küs müyüz?”
Başını hafifçe yana eğen Anıl,kaşlarını kaldırıp yüzünde tebessümle kızın yüzünü incelerken onun ağladığını az çok anlamıştı. Kaşlarını çatmamaya özen göstererek sesindeki pozitifliği bozmayan genç adam uzanıp kızın çenesine dokundu ve kendisine bakması için yavaşça yukarıya kaldırdı. Ayşegül,her ne kadar içinden ona direnmek istiyorsa da Anıl’ın yumuşak parmaklarını teninde hissedince bu isteği yerle bir oldu ve onun kendisini yönlendirmesine izin verdi. Gözlerini kırpıştırarak genç adamın mavi gözlerine bakan genç kız,Anıl’ın “Sanırım küsüz” demesi üzerine “Hayır!” diye bağırdı birden. Salonun ortasında gergin bir şekilde oturmakta olan arkadaşları dönüp ona bakınca yutkunan Ayşegül derin bir nefes aldı. Ardından başını sallayıp “Hayır,küs değiliz. Küsmemiz için bir sebep yok ki” deyiverdi. Anıl’ın kendisine gülümsemesi ile nefesi kesilen genç kız,buz gibi parmakları ile onun sıcak eline dokundu ve “Küs değiliz” dedi yeniden.
Anıl,onun korktuğunu ya da bir şeylerden çekindiğini anlamıştı. Bu her neyse ucunda yine Ali denen o çocuk vardı bunu da anlamıştı. Sinirini belli etmemeye çalışarak kıza öyle güzel gülümsedi ki “Bunu duyduğuma sevindim” dedi sımsıcak bakışlar eşliğinde. Ayşegül,ağlamıştı ve bunun nedenini ona sorup kızı daha fazla içine kapatmak ya da kaçmasını sağlamak istemiyordu. Yeniden başını sallayıp kaşlarını kaldırırken kızın,boynundaki berelere dikkat kesildi. Ayşegül,onun nereye baktığını anlayınca otomatik olarak eli boynuna gitti. Bir açıklama yapma gereği duyarak dudaklarını araladığında Anıl’ın birden arkasını dönmesi ile neye uğradığını şaşırdı. Belki de fark etmemiş sadece kısa bir an dalıp gitmişti,diye düşünürken Anıl kızlara gülümseyerek yeniden yerine geçmişti. Gülümseyen maskesinin altında kızın boynundaki izlerin kime ait olduğunu çok iyi biliyordu ama buna rağmen sinirlendiğini belli etmiyordu. Sonuçta hiç kimse onun sinirlendiğini anlayamazdı. Çünkü,Anıl çok soğukkanlı ve sakin bir yapıya sahipti. Sessiz hareket eder avını öyle avlardı ve yarın yeniden avlanmak için saatleri saymaya başlamıştı.
****
Doruk’un “Nasılsınız kızlar?” diye sorması ile hepimiz TRT çocuk korosu gibi aynı anda konuşmuştuk. Senem “Annemler yok mu?” diye sorduğunda Poyraz “Alışverişe çıktılar. Aç mısınız?” dedi. Senem başını iki yana salladı ve “Hayır,yedik” diyerek merdivenlere baktı.
“Kolej hayatı nasıl gidiyor?” diye soran Poyraz’a bakan Didem yaşadığı kısa süreli şaşkınlık ardından kendisini topladı ve “Berbat” dedi gülümseyerek.
“O duyguyu bilirim” diyen Poyraz oturduğu yerden kalkıp “Size ne ikram edelim?” diye sordu.
Senem “Sen otur. Biz canımız bir şey isterse kendimiz alırız” diyerek onun yeniden yerine oturmasını sağladığında ikisinin arasında çakan elektrikten kendimi alamıyordum. İnsanı içine çeken bir enerji vardı bunların arasında. Bakışlarım ikisinin arasında gidip gelirken merdivenlerin başında durmuş bizi izleyen Nefes’i görmemle ıslık çalmam bir oldu.
İfadesiz bir yüzle merdivenlerden aşağıya inip bize doğru gelirken “Kimse sana abilerin yanında böyle durulmayacağını öğretmedi mi?” diye söylendim. Omzunun üzerinden bana bakıp Senem’in yanına ilerledi ve onun elini tutup kısa bir an göz göze geldiler. Üzerindeki atlet ve altındaki boxer’ıyla gidip Anıl’ın oturduğu yerin koluna yaslandığında “edepsiz” diye söylendim. Ve buna rağmen yine tek kelime etmedi.
“Yukarı çıkalım mı?” diye sorduğunda Senem “İyi olur” diyerek bizi yanına alıp yukarı çıkardı. Merdivenlerin tepesinden aşağıda bizi izlemekte olan yeşil gözlü kıza döndüğümde dudaklarının hafifçe yukarı kıvrılmış olduğunu gördüm. Ne yalan söyleyeyim Nefes’i seviyordum ancak yüzündeki o soğuk ve ölü ifade beni bazen ürkütüyordu.
****
“Dökül!” dedi Doruk uzanıp Nefes’in elini ellerinin arasına alırken. Genç kız,bakışlarını merdivenlerden çekip iç geçirdiğinde kaşlarını çatarak kendisine bakmakta olan Doruk’a döndü ve “Dökülecek bir şey yok” dedi.
“Yapma Nefes” diyen Doruk kızı daha çok kendisine çekerken Nefes tek kaşını kaldırıp abisine baktı ve Doruk’a dönerek “Yukarı çıkmam lazım” dedi.
“Önce neler olduğunu anlat” diyen Doruk onu sıkıştırmaya devam ederken Nefes yüzünde tatlı bir ifade ile ayağa kalkıp ona doğru ilerledi ve “Bak Doruk,abim olduğun için seni çok seviyorum ama bana emir vermeye devam edecek olursan sana dökeceğim tek şey dişlerin olur ona göre!”dedi. Doruk “Sen beni tehdit mi ediyorsun küçük?” diyerek tek kaşını havaya kaldırırken Nefes dağınık olan saçlarını tutup iç geçirdi ve boşta olan eliyle abisinin kulağına yapışıp “Düşündüm de belki işe kulaktan başlamalıyım. Ne dersiniz?” diyerek Poyraz abisine döndüğünde Poyraz “Anıl,açsana şu kanalı” dedi onlarla ilgilenmiyormuş gibi yaparak.
Doruk,kıpkırmızı kesilip “Pes” derken Nefes gülerek geriye sıçradı ve “Ben de öyle düşünmüştüm zaten” dedi. Önünden geçip merdivenleri çıkmaya başlarken Doruk’un “Senden nefret ediyorum” dediğini duydu. Durup,omzunun üzerinden Doruk’a bakan Nefes “Sahi mi?” diye söylendi ardından gülümseyerek önüne döndü ve son basamağı çıkarken “Ben de” dedi.
Doruk,başını ellerinin arasına alıp kahkahalarla gülerken “Seni küçük baş belası. Canıma ot tıkadın gene” diyerek kızaran kulağını eline aldı ve Poyraz’a dönerek “Sana diyorum Poyraz,bu kızı böyle sert yetiştirerek asrın hatasını yaptın. Of,bana yine KBB yolu gözüktü” dedi arkasına yaslanıp.
****
Nefes,kapıyı açıp içeri girdiğinde hepimiz bir köşeye oturmuş Bade’ye bakıyorduk. Nefesin yatağının üzerinde oturmuş o da bizi izlerken durumdan sıkılan Nefes içini çekip pencerelere doğru yürüdü ve “Ona bakmaktan vagzgeçin” diye söylendi. Dediğini yapıp bakışlarımızı birbirimizin üzerinde dolaştırırken Nefes gelip Ayşegül’ün elinden tuttu ve onu yatağın ortasına oturtarak bizi de etrafına oturttu. Onu çember içine alıp etrafını sardığımızda çenemi açamadan edemedim.
“Neden ikiniz de yarı çıplaksınız?” diye sordum bakışlarımı Nefes ve Bade’nin üzerinde dolaştırarak. Bade,açıklama yapmak için ağzını açtığı sırada “Ona bir şey açıklamak zorunda değilsin” diyen Nefes’e döndüm gözlerimi kısarak. Sinir bir şekilde gülümseyip ona bakarken “Neden arkadaşının sorunlarıyla ilgilenmiyorsun” dedi.
“Sorunları olan insanlardan hoşlanmam” dedim.
“Ben de sorun yaratan insanlardan hoşlanmam” dedi. İkimizde birbirimize öylece bakarken Nefes yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirip Ayşegül’e baktı ve “Önce gözlüğünü çıkart istersen” diyerek onu hazırlamaya başladı. Ayşegül,çok geçmeden “Ben,Ali ile birlikte oldum” diyince hepimiz yeniden birbirimize bakarken olduğu yerde durmuş kıpırdamadan Ayşegül’e bakan tek kişi Nefes’ti. Sanki söylediğinden hiç etkilenmemiş gibiydi.
“Ve?” diye konuşmaya başladığında Didem “Ailesi onu evlendirmek istiyormuş. Amcasının oğluyla” dedi.
Senem “Ya bu sapıklık değil de nedir? Siz kardeş sayılırsınız ya” dediğinde başımı salladım ve “Kızlar haklı” dedim. Ayşegül “Haklı olmanız başıma gelecekleri engellemeyecek ama?” diyerek başını kaldırıp bakışlarını üzerimizde dolaştırdığında Bade “Ali,bunu biliyor mu?” diye sordu. hayır,anlamında başını sallayan Ayşegül yeniden başını önüne eğip ağlamaya başladığında Nefes “Başını kaldır” dedi.
Ayşegül “Yapamam” diyerek ağlamaya devam ederken Nefes yeniden “Kaldır şu başını!” diye diretti yeniden. Sesindeki öfke yüzüne yansımıştı. Oturduğu yerden ayağa kalkıp Senemle aramıza gelip oturdu ve ellerimizi tutarak “Ali ile birlikte olduysan ne olmuş? Tamam,cinsel yaşantı için oldukça erken bir dönem ama sonuçta olmuş değil mi? kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin. Senin aklın,senin kalbin ve senin bedenin. Biriyle birlikte olmak için bir başkasının onayına ihtiyacın yok. açıklama yapmana da gerek yok. biz arkadaşız,sorgulamak bize düşmez. Dinler ve çözüm üretiriz. Beni anlıyor musun?” diyerek Ayşegül ile göz göze geldiklerinde boğazımdaki yumruyu gönderip “Seni öpebilir miyim?” diye söylendim.
Tek kaşını havaya kaldırıp bana baktı ve “Arkadaşız dedim,lezbiyen değil” dedi alayla. Somurtarak homurdanacağım sırada gülümseyerek yanağını uzattı. Onu öptükten sonra Senem “Babama bu durumu anlatabiliriz” dedi.
Ayşegül hemen “Olmaz. Yapamazsın” dediğinde Senem “Ali meselesini değil ya. Şu evlilik meselesini. Belki bir koruma programı falan çıkartır. Sonuçta on altı yaşındasın kızım,böyle bir şey duyulursa aileden alınıp çocuk esirgemeye verilirsin” dedi. Ayşegül “Belki de en iyisi bu olur” diyerek omuz silktiğinde Didem “Ya bir baba nasıl böyle bir şeye izin verebilir ya?” diye söylendi nemli gözlerini kırpıştırarak. Ayşegül sesini çıkarmayınca Didem “Teyzeni öldürmek istiyorum. Sofradan bir tabak eksilsin ne demek ya? O mu sana bakıyor!” diye bağırdı.
Ona bakıp “Sakin ol” dediğimde derin bir iç çekip ağlamakta olan Bade’ye baktı. Nefes,Senem’e bakıp “Doruk’tan hoşlanıyor” dediğinde hepimiz birden dönüp Bade’ye baktık ve “İyi de bunu bilmeyen yok ki” dedik.
Nefes “Öyle değil. Gerçekten hoşlanıyor” dedi ve Bade’ye bakarak “Gerçekten” dedi.
Hepimizin ağzı bir karış açık kalmış bir halde Bade’nin güzel yüzüne bakarken o kıpkırmızı olmuş bir halde başını önüne eğmişti. Nefes “Al işte. Geldiğinden beri başı sürekli önünde! Sinir etmeyin beni ya! Hissettiklerinizden ya da yaşadıklarınızdan dolayı niye suçluluk hissediyorsunuz ki?!” diye bağırdı. Senem de ona katılarak bir şeyler söylediğinde yeniden Ayşegül’e döndük ve “Her şey düzelecek” dedik.
“Umarım” diyen Ayşegül’e sarılıp gözlerimi sımsıkı kapattığımda diğerleri de kollarını bize dolamıştı. Senem “Sarılalım sıkı sıkı” diye bağırıp kollarımızı ısırırken Ayşegül belki birkaç gündür ilk defa bu kadar güzel gülümsüyordu. Dertleşme seanslarımızın ardından Nefesin bize dans etmesi ve taklit yapması ile daralan günümüz az da olsa hafiflemişti. Hepimiz gülerek birbirimizle bir şeyler paylaşırken Nefes’in ya da Senem’in dediği gibi olduğunu düşündüm her şeyin. Evet, biz arkadaştık ama bu birbirimizi yargılayacağımız anlamına gelmiyordu. Biz dinleyen ve sonrasında çözüm üretendik. Yeri geldiğinde doğruları söyleyip can sıkan yeri geldiği zamanda durup düşünendik. Biz Esmer’dik ya da serseri’ydik. Bu bir sıfat ya da başka bir şey değildi. Bu bir zincirdi. İçinde kocaman bir sevgi barındıran zincir, sadece özel olanların kabul edildiği bir ailenin olduğu zincir…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)
Teen FictionBiz imrenilendik... Parmakla gösterilen ve çoğu zaman nefret edilen ve ettirendik... Biz aileydik... Biz birdik... Birimiz leb diyorsa diğerimiz lebi diyendik... Sorun olduğunda neden diye sormayan hemen geliyorum diyendik... Ağladığında ağlama deme...