22. Bölüm

126 26 1
                                    

-22.BÖLÜM-

Kaçmak, korkaklara özgü bir davranıştır. Ben hiçbir zaman korkmamıştım. Korktuğum zamanlarda bile kaçmamıştım. Belki de kaçacak bir yerim olmadığındandı bilmiyorum. Ama korkum bana hep kalmamı ve eğer kalırsam başıma geleceklerin azalacağını öğretmişti.

Şimdiyse tam tersi oluyordu. Sanki her şey bir zincirin halkasıymış gibi ardı ardına yıkılıyor ve beni altına çekiyordu. Volkan’ı ilk gördüğümde hissettiğim o kıpırtı şimdi yerini büyük kocaman bir deliğe bırakmıştı. Kendime bile itiraf etmekten korktuğum o duyguyu ondan ayrılırken böylesine şiddetli bir gerçeklikle karşılayacağımı tahmin etmemiştim. Uyuyamıyor ve yemek yiyemiyordum. Ona söylediğim o sözlerden sonra vicdanım beni rahat bırakmıyor ve etrafımdakilerin adına aşk dedikleri o mahkeme salonunda ben ve kalbim sanık ve tanık olarak yargılanıyorduk.

Onun iki ayda hayatımda var olma nedenini tartışan aklım kalbime inatla karşı gelmeye çalışıyordu ama olmuyordu. O kısacık iki ayda küçücük kalbime o kadar çok şey sığdırmıştı ki değil onu umursamamak unutamıyordum bile. Ne için ağlıyordum? Onu orada piç gibi bıraktığım için mi? yoksa sırf başkalarına rezil olmayayım diye kendime karşı koyamadığıma mı?
Yastığın içine biraz daha gömülüp birkaç dakika sonra çalacak olan alarmı beklemeye başladım. Sentello çalmaya başlayıp koridorun ışığı yakıldığında evin ilk uyananları da belli olmaya başlamıştı. Hemen yanı başımda yatan Didem gözlerini aralayıp açık olan gözlerime baktığında “Uyumadın gene değil mi?”diye sordu.

Hakkını yiyemezdim. Benimle birlikte günlerdir sabahlıyordu. Ve tekrar tekrar yaptıklarımı anlatırken bir kez olsun sesini çıkarmıyordu. Kızların arada uğrayıp durumuma bakmalarından sonra bile yanımdan ayrılmamış ve odama kamp kurmuştu. Cayır cayır yanan gözlerimi kapatıp, hızla açtım ve içimi çekerek “Hadi okul zamanı!”diyerek yataktan dışarı çıktım. Rüzgârın uğultusu kulaklarımı tırmalarken Didem’in bir şey demeden odadan çıkışını umarsız gözlerle izledim. Yeni kalkan teyzemle karşılaşan ve birbirlerine bir şeyler söylemelerini dinledikten sonra müdürün ikazlarına inat daralttırdığım gri kumaş pantolonumu ince kısa bacaklarıma geçirmeye başladım. Beyaz, belden oturtmalı gömleğimin üzerine kravatımı bıraktığımda gri bir kurdele ile saçlarımı topladım ve koyulaşan gözaltlarımı kapatıcım ile kapattım. Didem, içeriye girip bana baktığında “Kahvaltıda ne yemek istersin diye soruyor teyzen?”dedi.

Ona bakmadan üzerimi düzeltirken “Bir şey istemiyorum. Aç değilim zaten!”dediğimde bir adımda yanıma geldi ve kaşlarını çatarak “Sinirlerimi geriyorsun Şahin! Beni zorlama! Bir haftadır etrafta ruh gibi dolaşıyorsun!”dediğinde ona bakıp “Neden işine bakmıyorsun?”dedim ve önünden geçerek yere bırakmış olduğum postacı çantasını elime alıp odadan dışarı çıktım. Süper starlarımı ayaklarıma geçirirken teyzem arkamdan uykunun daha açmayı başaramadığı sesiyle “Nereye?”diye sordu.

Ona bakmadan “Okula.”dediğimde hızla yanıma gelip beni omuzlarımdan tuttu ve kendisine bakmamı sağlayarak “Şu haline bir bak! Ne hale geldiğine bir bak! Hadi bize acımıyorsun kendine de mi acımıyorsun? Soldun bebeğim… Hasta olmandan korkuyorum…”dediğinde dudaklarını büzmüş sulu bir gözle bana bakıyordu. Sabah sabah hiç çekilmiyordu ama bu dünyada beni umursayan tek insana yaşattıklarım için kendimden nefret etme derecesine gelmiştim. Uzanıp üşüyen burnumu sıcak boynuna gömdüm ve kokusunu içime çekerek “Ben iyiyim teyzem, üzülme.”dedim burnumu çekerek.

Başını yana eğip bana baktığında “Serap…”diye fısıldadı. Cılız bir gülümseme ile ona bakıp göz kırptım ve “Kötülere bir şey olmaz”dedim ve kapıyı ardına kadar açıp dışarı çıktım.

Didem,koşturarak peşimden gelirken teyzeme “Merak etme teyzesi ben onu doyururum!”dedi ve elini omzuma atarak beni kendisine çekti. Hızlı adımlarla metronun oraya geldiğimizde Bade’yi gördük ve ikimizde aynı anda Doruk’un tabiri ile “Kızıl!”diye bağırdık.

Şaşkınlıkla bize dönen Bade,bir an gülümsese de sonradan yüzünü astı. Yanına vardığımızda ikimizde günaydın dedik ama hanımefendi hiç oralı olmadı! Sinirle “Hayırdır? Allah’ın selamını da almıyoruz artık?”dediğimde Didem koluyla beni dürttü. Ona bakarak “Ne?”diye somurttuğumda Bade bana baktı ve “Hayır,herkesin selamını alıyorum ancak seninkinde kararsız kalıyorum.”dedi.

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdığımda “Affedersin? Anlayamadım?”dedim. kaşlarını çatmış bana bakan Bade “Belli oluyor!”diye tısladı. Üzerine atlamama ramak kalmıştı. Didem “Hadi Serano’ya gidelim.”diyerek beni çekiştirdiği sırada “Sen git ne zıkkım alıyorsan al! Ben yiyeceğimi buldum!”diyerek hızlı bir şekilde Bade’nin peşinden karşıya geçtim ve yanında yürümeye başlayarak “Bana baksana sen?”dedim.
Didem peşimden “Serap,Allah aşkına kendine gel!”diye bağırdığında Bade birden durdu ve bana bakarak “Onun aklının başına gelmesi için daha çok şey yaşaması gerekiyor”dedi.

“Ne diyorsun kızım sen?”diyerek onu iteklediğimde “Tek yapabildiğin bu değil mi? kabadayılık taslamak! Senden güçsüz olanlara? Peki sen nesin söyler misin?”diye bağırdığında yokuştan aşağı inenler ve çıkanlar bize bakmaya başlamışlardı.

Didem “Kızlar yapmayın. Bade, bak Volkan ile aynı sınıftasınız anlıyorum ama…”

Bade “Bir halt anladığınız yok sizin! Volkan ile o kızın arasında olanlar onları ilgilendirir! Sizi değil!”dedi ve bana bakarak “Seni değil! O senden gerçekten hoşlandı ama sen onun duygularıyla oynadın! Kendinden utanmalısın!”diyerek beni itti ve hızlı bir şekilde okula girdi. Ağzım açık kalmış bir halde ona bakarken yanımızdan rüzgâr gibi geçen Doruk’u çok sonra fark ettim. Anıl ve Poyraz, arkamızdan yavaş yavaş gelirken kızların hangi cehennemde olduklarını tahmin etmeye çalışıyordum…

-BADE-

Hangisi daha kötüydü bilmiyorum… Olmayan geçmişime dair görüntüler mi? yoksa kendime bile fazla gelen öz güvenim mi? şiddetli bir baş ağrısı ile okula girmiş sınıf arkadaşlarımı ararken kolumun acısı ile yüzümü buruşturdum ve acı ile bağırarak arkamı döndüm.

Kaşlarını çatmış,bana deli gibi bakmakta olan çocuğa baktığımda nefesimi tutmak zorunda kaldım. Ne diye sinirlenmişti ki? Kaşlarımı çatarak “Neye sinirlendin?”diye sordum.

Hiç duraksamadan “Sana!”diye tısladı. Sonrasındaysa beni sürüklemeye başladı. Söz konusu Doruk’sa ondan korkuyordum. Çünkü,duyguları çok çabuk değişiyordu ve bu beni ona karşı her anlamda savunmasız bırakıyordu…

Boş sınıflardan birine girdiğimizde sıraların arasına girdim. En azından ondan uzakta olursam kendimi ondan koruyabilirdim. Sanırım…

“Senin Volkan ile aranda ne var?”diye sorduğunda gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Bunun anlamı neydi? Ne amaçla sormuştu ki şimdi? Başımı hafifçe yana eğdim ve “Ne demek istediğini anlayamadım?”dedim.

“Salak mısın? Yoksa numara mı yapıyorsun Bade?” diye söylendiğinde iri iri açılan gözlerimle ona baktım. Gerçekten sinirliydi. Ellerim karıncalanmaya başladığında içimdeki o ateş yeniden canlanmaya başladı ve beni içine hapsedip yeniden kendisini dışa vurdu.

“Sen kimsin?”diye sorduğumda yarım ağızla hafifçe güldü ve “NE?”diye tısladı kararan bakışlarıyla. Bedenimin gerisinde kalan ben korkudan titrerken beni ele geçiren ateş bedenimi içine hapsettiğim sıralardan çıkardı ve ok misali Doruk’un önüne fırlattı.
Şimdi gözlerimiz aynı hizadaydı.

Bu ben değilim!

Bu ben değilim!

Bu kadar öz güven beni korkutuyordu! Bu ben değildim! Olamazdım!

“Beni duydun!”dedim ve ona bakarak “Senin için hep senin etrafındakiler haklı öyle değil mi? Serap’ın,Volkan’ı nasıl üzdüğünü biliyor musun?”dediğimde “Büyüyünce unutur acısını”dedi alayla.

Sinirlenerek “senin için bu bir oyun olabilir. Ama bazıları için özellikle de Volkan gibi biri için bu oyun değil. Serap,onun duyguları ile oynadı ve şimdi o acı çekiyor. Niye? Serap’ın aptal egosu yüzünden!”diye bağırdığımda geri çekilip bana bir yabancıya bakıyormuş gibi bakmaya başladı.

Ağzımı açmama fırsat vermeden,tek eliyle çenemi yakaladı ve fıldır fıldır oynamakta olan gözleri ile bana bakarak “Aptal numarasını çok iyi oynuyorsun kızıl! Ama gözüm üzerinde haberin olsun!”dedi ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Nefes nefese kalan bedenimle baş başa kalırken o lanet baş ağrısı ve dönme geri gelmeye başladı. Ellerim soğumaya başladığında acı bütün bedenime ama en çokta sırtımda toplanmaya başladı. Dişlerimi sıkarak güç bela sınıftan dışarı çıktığımda merdivenlere yöneldim. Bizim sınıfın olduğu kata geldiğimde kapının önüne kamp kuran Ali ile Oğuzhan’ı gördüm ve terleyen elimle duvara tutundum.

Yanıyordum!

“Su…”diye mırıldanmaya başladığımda bir el gelip beni belimden tuttu. “Tatlım?”diyen kişi Didem hoca’dan başkası değildi. Ona bakarak ağlamaya başladım ve “Su…”diye fısıldadım. Nereden geldiğimi biliyordum ama öncesi yoktu! Gözlerim kayar başım geriye düşerken Ali’nin sert bir şekilde beni kucağına alıp sınıfa götürdüğünü hissettim. Didem Hoca,’Su’ diye bağırırken tamamen kendimi kaybetmiştim…

-VOLKAN-

Okula gelmek tam bir işkenceydi. Tüm insanların gözü üzerimdeydi. Bana olan bakışları, kendi aralarında gülüp fısıldaşmaları sinirimi bozuyordu. Serap’ın bana söylemiş olduğu sözlerden sonra olanları hazmetmek giderek zorlaşıyordu.

Ebu Bekir,gelip elini omzuma atmasa kavga edecektim. Çok sinirliydim. Ne hale gelmiştim anlayamıyordum. Biri şaka falan yapıyor olmalıydı!

Tam bir haftadır nerede hata yaptığımı düşünen ben onu her kahkaha atarken görüşümde daha da çileden çıkıyor ve kandırılışımın ezikliği altında ezildikçe eziliyordum. Ebu Bekir “ Boş ver ağabey” diyerek beni teskin ederken kaşlarımı çatıp okula girdim ve merdiven başlarında konuşmakta olan insanları es geçerek sınıfa doğru yürümeye başladım. Ebu Bekir,Didem’i görünce “Sen git ben geliyorum.”diyerek yanımdan ayrıldığında sınıfın olduğu tarafa döndüm ve onu gördüm. Merdivenin başında Doruk ile bir şeyler konuşuyor ve kahkaha atıyordu. İkisinin de beynini patlatmak istiyordum. Çantamı sırtımdan alıp onlara doğru yürüdüğüm sırada “Yanlış yön”diyen Özkan’a baktım. Küfür ederek önüme döndürüldüğümde “Daha fazla durduramazsınız beni!”diye tısladım.

Özkan bana bakmadı ama gülen bir yüzle “Kızı sen döv erkeği ben.”dedi. Tebessümle acı iç içeydi “Ona vuramam ki…”dedim ve sınıfa girdim. Sıraya oturup camdan dışarıya baktığımda birkaç ay öncesine kadar yapraklarıyla dans eden ağaçlar şimdi benim gibi kökünden kopmaya yüz tutmuş boynu bükük sallanıyordu…

******

Ebu Bekir,Didem’i durdurup sessiz bir yere çektiğinde “Hiç konuşamadık”dedi gözlerinin içine bakarak. Genç kız,yutkunarak başını salladığında Ebu Bekir “Oğuz ile aranda bir şey mi var?”diye sordu. İkinci sınıflardan Oğuz adında bir çocuğun Didem’den hoşlandığını duymuştu ve Volkan’ın olayından beri Didem ile görüşemediğinden içi içini yiyordu.

Didem “Hayır yok”dedi.

Ebu Bekir ona dikkatle baktıktan sonra genç kız huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdandı ve “Sınıfa gitmeliyim.”dedi

Ebu onu kolundan tutup durdurduğunda didem ona baktı ve “Bir şey mi oldu?”diye sordu.

Ebu “Biliyor muydun? Yani,Serap’ın bunu Volkan’a yapacağını… Biliyor muydun?”diye sordu.

Didem hiç düşünmeden “ Evet”dediğinde Ebu “Neden ona izin verdin? Neden bana söylemedin?”diye kızdı. Genç kız,kaşlarını çatarak “O benim arkadaşım! Sana söylememi gerektirecek bir neden yoktu ortada. Sonuçta hiçbir şeyim değilsin!”dediğinde dişiyle dilini ısırdı. Ebu’nun eli,usulca bileklerinden aşağıya kayarken Didem “Öyle demek istemedim”dedi.

Ebu “doğru söyledin. Aslında biliyor musun yürümezdi de zaten. Yani arkadaşın yalancı ve oyunbazın teki. Sen sır saklayacaktın ve ben bunu öğrendiğimde daha kötü olacaktı. Bence en iyisi bu olmuş.”dedi ve Didem’in önünden geçerek yürümeye başladı.

Gözleri dolarak elleri ceplerinde yürümeye devam ederken birden durdu ve gidişini izlemekte olan kıza dönerek “Umarım Oğuz teklif ederde onun teklifini kabul edersin. Ne de olsa onun egosu sizin istediğiniz gibi. Büyük!” dedi ve bir eliyle boynunu sıkarak hızla yürümeye devam etti. Sınıfa girip kapıyı büyük bir gürültü ile çarptığında Didem yüzüne tokat yemiş gibi oldu ve dudaklarını büzerek alt kata inmeye başladı. Sınıfın önüne geldiğinde Banu hocanın elinde yoklama kağıdı ile gülerek kızlara bir şeyler söylediğini gördü ve tüm sınıfın ortasında durarak onları izlemeye başladı.

Herkes ona dönüp “Didem?”diye söylendiğinde genç kızın dudakları titremeye başladı. Serap ve Senem sıradan çıkıp ona doğru koştuklarında Didem hıçkırarak ağlamaya başladı. Diğerleri ona ne olduğunu sorarken Didem kendinden geçercesine ağlamaya devam ediyordu. Banu Hoca,onu nasıl susturacağını düşünürken Senem’in,Ayşegül’ün ve Serap’ın da Didem’e katılıp ağlaması ile susmuş ve kızların diğer sınıf arkadaşları ile birlikte rahatlayana kadar ağlamasına izin vermişti

SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin