36. Bölüm

122 26 0
                                    

-36.bölüm-

Oğuz olayının yaşanmasının ardından okul hayatı normale dönmüştü herkes için. Didem,ani bir kararla okuldan ayrılmış ve yeni hayatına giden yolda ilk adımını atmıştı. Yeni geldiği okuluna adapte olması kendisi için oldukça zor görünen olabildiğince insanlardan kendisini soyutlamaya çalışıyor ama ne kadar bunu yapmaya çalışırsa çalışsın bir türlü başaramıyordu. Şimdiden birkaç kişinin dikkatini çekmiş ve bunun getireceği sonuçlar kendisi için hiçte iyi olmayacaktı. Üst sınıflardan bir kız kendisi ile aynı spor klubünde oynuyordu. Notları yüzünden ve basketboldaki başarısı yüzünden okula geldiğini öğrendiğinden beri kız gün yüzü göstermemişti kendisine. Ayrıca takımda da kaptandı ve bu durum Didem'in içinde bulunduğu durumu daha da zorlaştırıyordu. Diğerlerinden iki kat çalışıyor ve iki kat yoruluyordu. Dersleri bile o kadar ağırdı ki artık eskisi kadar sosyalleşemiyordu. Yemeğini hızlı bir şekilde yiyip,ders çalışmak için odasına çekiliyor sabah erken saatte kalkıp basketbol antrenmanlarına katılıyordu. Dilinin ucuna gelen her sitem dolu sözü bir bir yutan genç kız,bazen ablasının serzenişlerine katlanmak zorunda kalıyordu.


Kimseyle konuşmak istemiyordu. Konuşmak istedikleriyse hep iki yüzlüydü. Bir haftada o kadar çok şey yaşamıştı ki atık patlama noktasına gelmişti. Okulun sahasına girip boş seyirci standına çıktığında annesinin yapmış olduğu ekmek arasını çantasından çıkardı ve aşağıda antrenman yapmakta olan çocukları izlemeye başladı. O kadar disiplinli çalışıyorlardı ki bazen içinden hepsinin üzerine kusmak geliyordu. Kız takım grubunun as kaptanının içeriye girdiğini gördüğünde gözlerini yuman genç kız başını önüne eğdi ve kadının yanına doğru gelmesini bekledi.


"Her yerde seni arıyordum tatlım." diyen kadına baktığında içini çekerek başını salladı ve "Belki de bulunmak istemiyorumdur."dedi. Ceren Hanım,Didem'in sıkıntılı yüzüne baktığında "Okulu sevmedin mi?"diye sordu.

Didem,kadına bakıp "Japonlar gibi hepsi. Yani demek istediğim robot gibiler. Tek birşeye odaklanmışlar gidiyorlar."dedi sıkıntıyla.

Ceren Hanım "Didem?" diyerek kızın sırtına elini koyduğunda Didem gülümseyerek başını salladı ve içini çekip "Önemli değil,gerçekten. Okulumu bitirmeye ve basketbolda ilerlemeye bakacağım."dedi. Ceren Hanım "Önce arkadaşlarınla kaynaşmayı denesen?" diye sorunca genç kız hızla başını çevirip kadına baktı ve "Niye ben deniyorum? Niye sürekli benden bekleniyor? Okula yeni ve sonradan geldiğim için mi? Kusura bakmayın ama bunu yapmak zorunda olduğumu hissetmiyorum. Kaldı ki onların da benimle kaynaşma derdinde olduklarını da sanmıyorum. Benden nefret ediyorlar,ellerinde olsa bir kaşık suda boğarlar beni. Niye teneffüs aralarında gizlice buraya geldiğimi sanıyorsunuz? Sizin o 'arkadaş' diye tabir ettiğiniz insanlar birer canavardan ibaret. Hele o kız yok mu neydi adı? Ela! Beyinsizin önde gideni. Basketbol mu oynuyor yoksa podyumda formamı sergiliyor belli değil!"dediğinde dişlerini sıkıp küçük bir çığlık attı.

Ceren Hanım,kaşlarını çatıp Didem'e baktı ve "Senin için izin almamı ister misin?"diye sordu. Didem,bunun üzerine kadına bakıp güldü ve ayağa kalkıp "Herkes kendi işine baksın bence Ceren Hanım."dedi ve çantasını alıp gitti.


Sahadan çıkıp okulun içine girerken kendisine ait olan dolabın önüne gitti ve alnını dayayarak gözlerini kapadı. Burnunu çekmeye başladığında Ela denen kızın sesini duydu. "Ah,kızlar yeni arkadaşımız ağlıyor mu yoksa?"diye söylendiğinde sinirle gözlerini açan Didem başını kaldırıp buz gibi bir ifade kendisine gülen kız grubuna baktı ve "Neden gidip akan göz makyajınızı düzeltmiyorsunuz siz?"dedi.

Gülümsemesi yüzünde donan Ela,Didem'in kendisine gülümsemesi üzerine iki parmağını gösterdi ve "Sana buradan gitmen için iki neden sunacağım güzelim. Birincisi burada sana yer yok. İkincisi ise yerinde olsam bacaklarıma biraz dikkat ederdim,allah korusun,liflerin yırtılabilir ya da ne bileyim merdivenlerden aşağı düşüp kırabilirsin."dediğinde Didem kahkaha attı ve "O boyalı beyninle beni tehdit edebileceğini mi sanıyorsun sen? Yerinde olsam kimi tehdit ettiğime dikkat ederdim çünkü bir daha benimle böyle konuşacak olursan o elinde tutmuş olduğun basketbol topunu ağzının içine sokarım ve inan bana bunu yaparken bir taraflarının acıdan yırtılmasına aldırış bile etmem!"diyerek dolabına döndü ve bir kitap alıp kapattı. Onları arkasında bırakıp yürürken gülümseyen yüzü sinirle asıldı. O kız bir konuda haklıydı burada daha fazla kalamazdı ama gidecek de bu onun yüzünden değil kendisi istediği için olmalıydı!




******************



"43'mü! Gitsin o büyük ayaklarına ayakkabı alsın bu notla! Manyak karı!"

"Biraz sakin olur musun?"

Allah'ım,benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmezdi. Yemin ediyorum,gidip Didem Hoca'nın saçını başını yolmak istiyordum. O kadar çalıştığım dönem ödevi notuma 43 vermişti! Şuan o kadar sinirliydim ki değil konuşmak direkt gidip kadının kafasını koparmak istiyordum. Yanımda elinde defterle bana hava yapıp beni sakinleştirmeye çalışan Tuğçe bir yandan da 'sakin olmamı' söyleyip duruyordu. "Çekil şuradan!"diyerek elimle kızı iteledim ve oturmakta olduğum sıradan hızla çıktım. Saçımdan tutan Senem "Nereye be?"diyerek kulağımın zarını patlatırcasına bağırınca ona dönüp iki elimle vurmaya başladım. Gözüm dönmüştü resmen. Ama yediğim tokatla neye uğradığımı şaşırdım. Kız,at kuyruğu yaptığı saçıyla yüzüme bir vurmuştu yemin ediyorum hayatımda böyle acı hissetmemiştim. "Hayvan mısın lan sen?!'"diye bağırıp kızın saçlarına yapışmaya çalıştım ama kızda manken gibi boy vardı ve bir o kadarda güçlüydü. İki elimi tutup büktü ve beni sıraya itip "Otur şuraya"diye tembihledi. gözlerim Nefes'e kayıp bana yardım etmesini beklerken adi olduğu yerde durmuş gülerek bizii izliyordu.



Benim yerimde Senem olsaydı ama ortalığı yakardı adi! "Bırak!"diyerek ellerinden kurtulduğumda çizilen bileklerime baktım sıkıntıyla. "Bunu hiç affetmeyeceğim lan!"diye tısladım. Senem,bana bakıp "Biraz sakin ol. didem hocayı bilmiyor musun? Uyuzluğuna yapıyor. bana kaç verdiğini biliyor musun?"diye sorduğunda ona döndüm ve "Aç şeyinle dalga geç Senem. YEmin ediyorum bütün hırsımı senden alırım bak!"diye tıslayınca "Kes sesini salak! Sen beni dövemezsin gücün yetmez bir kere! Hem neyse ne diyordum ,heh ben kırk aldım."dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktım ama yalan söyler gibi bir hali yoktu. Nefes'e döndüğümdeyse "Ben 100 aldım. O sınıfta kaldı. Büt'e girecek."dediğinde "Hadi be!"dedim.


Senem "Odaklanamıyorum napayım. Ama bunun içinde gidip o kadının seviyesine düşemem ki. Bak ne diyeceğim,çıkışta gel bize gidelim. Hem eğleniriz de."dediğinde Nefes "Bence bize senem bize katılır."dedi.

senem "O niyeymiş?"diye sorduğunda Nefes yumiyumundan bir ısırık aldı ve "Çünkü bizim ev daha eğlenceli. Bir kere ağabeyim var bizim evde."dedi bilmiş bilmiş. Ona bakarken gülümsemeden edemedim. "Nefes?"diyerek ona baktığımda gözlerini kısıp bana baktı ve "Isıramazsın."dedi. Senem de bana bakıp gülmeye başladığında yerinde huzursuzca kıpırdanmakta olan Nefes'in yanına doğru yürümeye başladık beraber. Nefes "Isırmak yok! Ya hayır!"diye bağırırken bile ben bir kolunu Senem bir kolunu ısırıyordu. Gözleri yaşaran Nefes acı içinde kıvranırken bile bizi tehdit etmekle meşguldü. "Gıcık oluyorum size! Gidin başkasını ısırın ya! Hayvan mısınız siz! İmdattttt!" diye bağırdığında Volkan'ın sesini duymamızla olduğumuz yerde durmak zorunda kaldık.

Volkan "Serap?"

"Aşkım?"

Nefes "Aşkın batsın gerizekalı! of"

"Sen sus yoksa bir daha ısırırım."

Volkan "Bu ne hal?"diye sorarak sınıfa girdiğinde Nefes ikimizi de itip Volkan'ın kucağına atladı. Bildiğiniz atladı ama. Bacaklarını beline dolayıp,çocuğun sırtına tırmandı ve arkasından bize bakıp "Senin sevgilin seni ısıramadığı için beni ısırıyor"dedi. Volkan,yan gözle ona bakıp gülümsedi ve "Yaaa."diyerek Nefes'in bacaklarından tuttu. Nefes "Hı hı."dediğinde kıskançlıktan gözüm dönmek üzereydi. Dişlerimin arasından "Nefes,in çocuğun sırtından."diye tısladığımda başını hayır anlamında salladı ve "Ben senden daha zayıfım"dedi. Doğruydu kırk dört kiloydu Nefes ve giderek kilo kaybediyordu...

Volkan,bulunduğu durumdan o kadar memnun gözüküyordu ki o gülümseyen yüzünü tırnaklarımla işaretlemek istiyordum. "Volkan,kızı bırak."diye söylendiğimde gülümsememek için dudaklarını dişlediğini gördüm. Nefes,iç çekip yere atladığında tutup Volkan'ın yakasından tuttu ve sevgilimin yanağından öyle bir öptü ki çığlık atarak Nefes'in üzerine doğru atlamak istedim ama yapamadım.  Volkan,kahkaha atarak Nefes'i arkasına sakladığında Senem beni saçlarımdan tutmuş sıraya mıhlamıştı. Sinirden gözlerim dönmüştü resmen. Volkan,Nefes'i bırakıp yanıma geldiğinde iki elimle gırtlağına yapışıp "Sen benimsin oğlum! gebertirim seni bir daha başkasını öperken görürsem!"dediğimde sıcak dudakları alnıma değdi. Sinirim buhar olup giderken o halen gülmekle meşguldü. "Bak gülme diyorum sana!"diye söylendiğimde kollarımın altından tutup beni kucağına aldı. Öyle bir sahiplenme duygusu vardı ki benle onu kimseyle paylaşmak istemiyordum.

Sımsıkı sarılıp boynundan öptüğümde içini çekip beni sıranın üzerine oturttu "sakinleş biraz. şu haline bak sinirden yüzün kabarmış."dedi parmakları ile yüzüme dokunup.

Ona bakıp "Ben kıskanç bir insanım tamam mı? Sakın damarıma basma Anka Kuş! Seni yakar yok ederim! Küllerinle de tüylerimi alırım!"dediğimde kahkahalarla gülüp beni göğsüne bastırdı. O kadar sıktı ki orada boğulacağımı sandım. Dudakları ile saçlarımı,alnımı,yanaklarımı,burnumun ucunu öptüğünde kulağıma "Ben seni seviyorum sence senden başkasına bakar mıyım?"diye sordu. İçimi çekip ona baktığımda başımı omzuna dayadım ve "Bakamazsın zaten oğlum."diye söylendim.

Elleriyle sırtımı sıvazlayıp beni öperken kulağıma doğru "Evde durumlar nasıl?"diye sordu. Omuz silktim ve "Aynı"dedim.

"Serap?"diyerek beni doğrultup kendisine bakmamı zorladı "Ne?"diye söylendiğimde "Çıkışta ben de size gelmek istiyorum."dedi. "sen kafayı mı yedin? annem seni görürse seni mezara beni de manastıra kapatır."dedim. Omuz silkti,gözleri öyle bir ifade ile bana bakıyordu ki ne anlatmak istediğini anlayamıyordum.

"Seninle geleceğim,tamam mı?"dedi.

Ona bakıp,dudağımı dişledim ve "Şey,okuldan sonra biraz Nefes'lere gideceğim. Oradan çıktığımda buluşşak olur mu?"diye sordum. Başını salladı ve "Olur."dedi. Ben de başımı sallayıp ona baktığımda gülümseyerek alnıma bir öpücük kondurdu ve "Sonra görüşürüz"diyerek yanımdan ayrıldı. Lanet olsun,ona onu sevdiğimi söylemek istediğim zaman kendimi ishal olacakmış gibi hissediyordum. Demek ki aşk,her insanın bünyesinden farklı çalışıyordu.


************


Ayşegül ise bir haftadır yaşamış olduğu gerçekliğin mutluluğunu doyasıya yaşamakla meşguldü. Anıl ile birlikte doktora gidip gözlüklerinden ve dişlerindeki tellerden kurtulacağını öğrendiği zamandan beridir genç kız için hayat daha güzel grünmeye başlamıştı gözüne. Üstelik Ali ile o kadar mutluydu ki sanki biri onun sesini duymuşta bu senin akıttığın gözyaşının mükafatı dermişçesine ödüllendiriyordu onu.


"Allah'ım sana şükürler olsun yarabbim."diyerek ellerini kalbinin üzerinde birleştirdiğinde Ali'nin sesini duyması ile ona döndü. Genç adam,gülümseyerek kızı kollarının arasına aldığında "Hayırdır? Bu mutluluğunun nedeni nedir?"diye sordu. Ayşegül,ona süpriz yapmak istiyordu bu yüzden ona neler olduğunu söylemedi ama sadece "Dış görünüşümde yakın bir zamanda büyük bir değişiklik olacak ve ben de böylelikle senin yanına yakışan bir sevgili olabileceğim."dedi. Ali,kızın bunu söylemesi ile birlikte kaşlarını çatarken kızı omuzlarından tutup kendisinden uzaklaştırdı ve "Neden böyle söyledin?"dedi. Ayşegül,Ali'nin yüzünün asılmasına üzülüp "Özür dilerim. Niyetim seni üzmek değildi ama ben böyle hissediyorum."dedi.


Ali,başını aşağı eğen kızın çenesinden tutup yukarı kaldırdığında gözlerinin içine bakıp burnunun ucuna bir öpücük bıraktı. Ayşegül,heyecanlanıp kendisini geri çekmek istediğinde Ali elinde tuttuğu defterle ikisini göremesinler diye barikat kurup dudaklarını dudakları ile buluşturdu. Heyecandan titremeye başlayan kızın belinden yakalayıp kendisine çektiğinde dudaklarına doğru güldü ve "Gördün mü? Hissettin mi?"diye sordu. Ayşegül "Nefes alamıyorum sandım. Bana bu kadar yakın davrandığın zaman ölecekmişim gibi hissediyorum."dedi.

Ali,gözlerinin içine bakıp gülümsediğinde "Benim gibi bir serseriyi dize getirdin sen."dedi. Defteri aşağı indirip etrafını kolaçan ettiğinde kızın ayaklarına takıldı gözleri. Ayşegül,neler olduğunu anlamak için ona baktığında Ali'nin ayakkabısının bağcıklarını bağladığını gördü. Genç adam,başını kaldırıp ona baktığında "Düşmeni istemem."dedi.

Ayşegül,elleri ile yüzünü kapatıp "Yaaaa,çok utanıyorum."diye sızlanmaya başladığında Ali başını sallayarak gülmeye başladı. Genç kız,ellerini açıp kahkahalarla gülmekte olan sevgilisine bakarken "Sana öyle gülme demedim mi ben? Baksana kalbim nasıl atıyor?"diyerek genç çocuğun elini alıp göğsünün üzerine koydu. Ali'nin gülümsemesi kızın gözlerinin içinden kalbine doğru yol alırken genç kızın saf sevgisi ruhuna doğru akıyordu genç adamın. Elinin altında atmakta olan kalbi hissetmekten başka,başka bir hisle daha tanıştığında ikisi de irkilerek geri çekildiler birbirlerinden. Ali,Ayşegül'ün kalbinin atışını hissettikten sonra kızın yumuşak göğsünü elinin altında hissetmiş ve bu tuhaf bir şekilde kaçmasına neden olmuştu. O kadar etkilenmişti ki ilk defa utandığını hissetmişti. Ayşegül ise bir eli dudaklarında diğeri aşağıda az önce olanları düşünmeye zorluyordu kendisi. Bedeni tuhaf bir şekilde titremiş tüyleri diken diken olmuştu ve o kadar utanmıştı ki değil Ali'ye bakmak başını bile kaldıramıyordu yerden.

Ali'nin elini yanağında hissetmesi ile ona bakan genç kız kendisine gülümsemekte olan adama baktı ve kızaran yüzünü saklamak ister gibi yüzünü adamın boynuna sakladı. Ali,kollarının arasında saklanan kızın bedenini okşarken aklına doluşan fikirlerle savaşıyordu. ama bu o kadar güzel hissettiriyordu ki kendisine hayat ilk defa bu kadar canını yakmıyordu. Ayşegül,onu inandırmış ve temizlemişti. İçindeki şeytanı hapsetmiş ve elinden tutmuştu. Ayşegül,sevgisiyle onun gibi bir serseriyi gerçekten dize getirmişti...

SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin