-16.bÖLÜM-
Kaçarcasına okuldan çıkıp yokuşu tırmanmaya başlamıştım... Kimseyi ama hiç kimseyi özellikle de Volkan'ı görmek istemiyordum... Kaş yaparken göz çıkarmıştım ve bu durumun tek sorumlusu bendim... Aklım çorba gibiydi... Patlamak istiyor ama yapamıyordum...
"Serap!"
Arkamdan bağıran Didem'e dönmeden "Beni rahat bırak!"diye bağırdım. Ama sporcu olduğu için o kadar hızlı koşuyordu ki iki adımda bana yetişmişti. Yokuşun oradaki markete girip,reyonların arasında kaybolduğumda "Neden böyle yapıyorsun?"dedi.
"Bir şey yapmıyorum..."dedim titreyen sesimle...
Sesim titriyordu ve içim acıyordu... Ben yapmıştım tüm bunları ve başıma gelecekleri sonuna kadar hak ediyordum... Acı çekmek istemiyordum çektirmek istiyordum ama sanırım çeken taraf ben olacaktım... İki kutu ağda paketini elime alıp kasiyere doğru ilerledim. Tek kaşını havaya kaldırmış bana bakan Didem'e baktığımda "Ne?"diye söylendim.
Didem "Onlarla ne yapacaksın?"diye sorduğunda "Ağda ile ne yapılırsa onu!"dedim.
Parasını ödeyip marketten çıktığımda "Serap?"dedi yeniden. Sıkılan ruhum daha fazla ismimin söylenmesine katlanamamıştı. sinirle bana bakmakta olan arkadaşıma bakıp "Beni rahat bırak tamam mı? Ne diyeceğini biliyorum. Tüm bunlar senin suçun diyeceksin. Neşelen dido,iddiayı kaybettim."dedim.
Omuz atıp onu arkamda bıraktığımda yüksek sesle "Umrumda olan sensin! İddia değil. Volkan,iyi çocuk ve senden hoşlanıyor. Bence bu fırsatı değerlendirmelisin!"dedi.
Elimi havaya kaldırıp işaret yaptığımda kaşlarımı çattım ve metronun önünden geçerek parkın olduğu caddeye doğru ilerledim. Pastaneye girip kendime şekerli börek aldığımda o kadar hızlı yürüyordum ki sanki biri beni kovalıyormuş gibi hissediyordum.
Eve gelip anahtarla kapıyı açtığımda evde kimsenin olmadığını fark ettim. Ayakkabılarımı çıkarıp,çantamı kapının yanına koyduğumda kapıyı kapayıp mutfağa gittim. Buzdolabının üzerine iliştirilen nota baktığımda sinirle söylendim.
"Yavru kuş,biz sinemaya gidiyoruz. Okulun ve yapman gereken ev ödevlerin olmasaydı seni de götürebilirdik. Lütfen,kızma. Dominostan pizza aldım sana. Mikrodalgaya koy ve tadını çıkar."
Dolabı açıp büyük mavi kutuyu dışarı çıkardığımda küçük kutu kolayı da yanına bıraktım. Elimdeki poşeti tezgahın üzerine koyup,içindekileri elime aldığımda hızla yatak odama doğru ilerledim ve toplamadığım yatağımın üzerine oturarak üzerimi çıkardım. İnce kısa bacaklarımı uzatarak elime ilk ağdayı aldığımda sinirle yapıştırıp hızla çekmeye başladım. Kendime olan öfkemi bacaklarımdan çıkartmak ister gibiydim. İyi uyuyamıyordum ve hayatımda iyi gitmiyordu.
Herşeyin sorumlusu bendim. Bir oyun oynamak istemiştim ama sobelenen ben olmuştum. Gözlerim bağlı nereye gitmem,ne konuşmam gerektiğini bilmiyordum. Karanlığı ve belirsizliği sevmiyordum.
"Aferin sana Serap!"diye söylendim kendi kendime bacağıma yapıştıdığım ikinci ağda bandını da çekerek. O kadar kızarmıştı aynı yeri defalarca yolduğumun farkında bile değildim. Volkan'a yaklaşmak,onu kandırmak o kadar baskın hale gelmişti ki,onun varlığının ben de yarattığı psikolojik baskıyı hep göz ardı etmiştim.
Gözümün önünü göremeyip acıdan bayılacak hale geldiğimde ciyaklamaya benzer bir ses duydum.
"Serap!"
Başımı çevirip kapıya baktığımda teyzemin dehşete düşen yüzünü gördüm. BAğırarak yanıma geldiğinde elleriyle yüzümü avuçladı. Tanrım,ne kadar sıcaktı elleri...
"Bana bak Serap! Lanet olsun,ne yapıyorsun böyle?!"diyerek elimdeki ağda bandını aldığında Marco'ya seslendi ve hemen küveti hazırlamasını istedi. Kendisi de mutfağa gidip elinde sıvı yağ tabağı ile döndü ve beni yağlamaya başladı. Canımın yanması ile yüzümü buruşturup gözlerimi bacağıma diktiğimde kanayan baldırımı gördüm.
"Saat kaç?"diye sorduğumda "Çok geç"diye cevap verdi. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda göz göze geldik "Ne yapıyordun sen?"diye sorunca ağlamaya başladım. Ağlamaktan nefret ediyordum,ben asla ağlamazdım. Çünkü ben güçlüydüm. Halam,telefon kablosunu ardı ardına sırtıma indirirken de ağlamazdım inadına gözlerine bakar ona olan öfkemi gösterirdim. Ama bu onu durdurmazdı ve daha çok vurmasına neden olurdu. Acıyan bacağımı kendime çekerek "Ben bir hata yaptım"dedim.
Halime üzülen teyzem bana baktı ve "Sonra anlat "dedi.
Ama şimdi anlatmalıydım. Çünkü şimdi zayıftım. Tüm duvarlarım yıkılmıştı. Ağlamam durup,kendime geldiğimde asla konuşmayacaktım o yüzden şimdi anlatmalıydım.
"Volkan Kuş. Onun adını iki ay önce tuvalette hüngür hüngür ağlayan bir kızın adından öğrendim. Kıza teklif edip gününde ayrıldı hem de o piç arkadaşlarının yanında. Çok öfkelendim,hırs yaptım. Onu kendime bağlayıp ben de onun yaptığının aynısını ona yapacaktım. Sonra aradan iki ay geçti ve ben hergün bugün yapacağım dediğim şeyi bir türlü yapamadım. Ondan hoşlandım. Etrafımda olmasından. Bana öyle bakmasından. Sonra beni öptü ve bir anda tüm dünyam onunla doldu. Geriye atıp unuttuğum ne varsa gün yüzüne çıkardı. Bugün beni yine öptü ve ben bunu defalarca yapmasını istedim. Avcıyken av oldum analayacağın"dedim gözyaşlarımın arasından.
"Tatlım..."diyerek bana dokunmaya çalıştığında kendiimi geri çektim ve"Beni sevmesini istemiyorum! İnsanlar beni sevmez çünkü! Kendi annem bile beni sevmedi!"dedim.
"Serap..." diye fısıldadığında dişlerimi sıkarak ona baktım ve "Volkan,içimde hissetmeyi yasakladığım ne kadar duygu varsa onu harekete geçiriyor. Kabuslarım yeniden canlanıyor,uyuyamıyorum,sürekli tetikteyim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. BEn ondan hoşlanmak istemiyorum. Sonra onu sevmek de istemiyorum"dediğimde teyzem "Sevilmek güzeldir"dedi.
Acıyan bacağımı yataktan aşağı ittim ve ayağa kalkarak "Ben sevilmek istemiyorum."dedim ve banyoya gittim.
Bir saat sonra üzerimi giyinip,yemek için sofraya oturduğumda teyzemin pizzamı ısıttığını gördüm. Tabağıma koyduğu büyük dilimlerden birini ağzıma atacakken o küçük bilyelere benzeyen iğrenç yeşil topları gördüm. "Ben bunu yemem!"diye tabağı ittiğimde teyzem bana baktı ve "Tatlım bunlar bezelye. Hadi ye artık"dedi.
Ona bakıp yeniden önüme döndüm ve ilk dilimi ağzıma attığımda onun sesini duydum.
"Ben bezelye yemek istemiyorum. Teyzem böyle yapmıyor çünkü!"
"Eğer o bezelyeleri yemezsen,mutfakta kaynamakta olan reçel tenceresini tependen aşağı boşaltırım senin!"
"Yemeyeceğim!"diye bağırıp ellerimle kulaklarımı kapadığımda Marco uzanıp beni kucağına aldı. Teyzem,endişe ile bana bakarken yerle bir olan psikolojim kırılan bir vazoymuşum gibi gün yüzüne çıkıyordu. Teyzem uzanıp bana dokunmak istediğinde "Ben bezelye sevmiyorum! Çünkü onlar çiy! Sen onları pişiyordun ama... Ama o pişirmeden yediriyordu bana!"diye hıçkırmaya başladığımda teyzem de ağlamaya başlamıştı.
Marco'nun kucağında bir ileri bir geri sallanıp küçük bir bebek gibi uyutulmaya çalışılırken teyzemin sıcacık ellerini yüzümde hissediyordum. Bilincim yavaş yavaş kapanır ve uykuya merhaba derken Marco'nun "Güvendesin."diyen sesini duydum...
Ama inanmamıştım... Bu hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da hiçbir şeye güvenilmeyeceğiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)
Teen FictionBiz imrenilendik... Parmakla gösterilen ve çoğu zaman nefret edilen ve ettirendik... Biz aileydik... Biz birdik... Birimiz leb diyorsa diğerimiz lebi diyendik... Sorun olduğunda neden diye sormayan hemen geliyorum diyendik... Ağladığında ağlama deme...