21. Bölüm

127 26 1
                                    

-21.bölüm-

Bazen yalnız kalmak ister ama buna asla ulaşamazsınız. Berbat geçen bir hafta sonundan sonra yeniden okula dönmek hiç hoşuma gitmiyordu. Bu sinirle her şeyi yapabilirdim. Teyzem bütün bir hafta sonum boyunca neyim olduğunu sorup durmuş ama ona gülümsemekten ve her şeyin yolunda olduğunu söylemekten başka bir şey yapamamıştım!

Pantolonumun kemerini çözüp elime aldım. Aklımdan geçen o kadar çok komplo teorisi vardı ki dostum dediğim insanı bu kemerle öldürene kadar dövebilirdim. Okulun önüne geldiğimde omuz atarak içeri girmeye çalıştım ama at kuyruğu yapmış olduğum saçımın tutulup, çekilmesi ile küfür ederek bağırdım.

"Sakin ol Sarı! Bu sinirle içeri girersen okulu yıkarsın!" diyen kişi Doruk'tan başkası değildi. O kadar sinirliydim ki onu bile fark etmemiştim. Tıslayarak "Saçlarıma dokunulmasından hoşlanmam!"dediğimde bana bakıp güldü ve saçlarımı bırakarak elini omzuma attı. Gözleri ile yüzümü inceleyip boşta kalan eli kemeri tutan elime kaydığında gülümsedim ve "Akıllı çocuk. Ama ben bakışlarınla kandırabileceğin o salaklardan değilim."dediğimde o da gülümsedi ve dudaklarını ısırıp yanağıma küçük bir öpücük bıraktı.

"Hımm,"dedi "Biliyorum"

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım ve "O halde benden ne istiyorsun?"diye sordum.

Boşta kalan eliyle saçlarını karıştırdı ve nefesini dışarı vererek "Okulda kavga istemiyorum. En azından ben saha içindeyken."

"Neden? Kavga iyidir?"

Kaşlarını çatıp bana baktı ve "Benim için değil. Her ne olduysa git konuşarak çöz."dedi ve hızla yanımdan uzaklaşıp birkaç metre önümden yürümekte olan Bade'nin yanına koştu. Yakışıyorlardı gerçekten!

Aynı boydalardı ve Bade'nin Allah’ı var gerçekten güzel kızdı. Sadece... Biraz sersemdi...

İçimi çekerek elimdeki kemeri çantama sıkıştırdım ve koşarak okuldan içeriye girdim. İlk ders beden olduğundan Haydar Hoca, bizi serbest bırakmış ve erkekleri yanına alarak spor salonunu temizlemeye götürmüştü. Sıcacık sınıfımızda, cam kenarında otururken Tuğçe ve Zübeyde, ellerinde çay tepsileri ile içeri girdiler ve her birimize çaylarımızı verip kendi yerlerine oturdular. Şekerden nefret ediyordum. Küp şekeri avucumun içine alıp toz hale gelene kadar sıkıp durdum. Senem'in yanında oturmakta olan Didem kaşlarını çatmış bana bakarken Nefes herkesten uzakta dışarıyı izliyordu. Bazen diyordum... Bazen keşke Nefes gibi davranabilseydim... Ezgi konusunda o kadar katı ve dikkatliydi ki benim yaptığım hataları yapmıyordu...

Ona bakmış olduğumu hissetmiş olacak ki o sulu yeşil gözlerini birden bana çevirdi ve kaşlarını kaldırarak "Aklından geçen ben miyim yoksa bir başkası mı?"dedi.

Gülerek ona bir öpücük attım. O ise bunun üzerine "Sapık" dedi gülerek.

Çok tatlıydı ya.

Başımı önüme çevirmiş çayımla uğraşırken "Senin neyin var?"diyen Didem'in sesi ile irkildim. Sinirlerim yeniden hücrelerime yerleşip elektrik verir gibi titremeye başladığımda dişlerimi sıktım ve başımı başka yöne çevirdim.

"Sana diyorum!"

Didem,öyle hiddetli bağırmıştı ki Senem "Sakin olun ya!"diyerek Didem'i kolundan tutup yerine oturtmuştu. Didem,Senem'e bakarak "Ya görmüyor musun ne yaptığını? Hafta sonu bana attığı mesajları bir okusan var ya!"dedi. Ona bakmadan "Zoruna mı gitti? Kıyamam."dedim ve bacaklarımı ayırıp ona yandan bir bakış attım.

Ayağa kalkıp önüme geldiğinde "Serap,bak arkadaşımsın ama senin ağzını burnunu kırarım. Akıllı ol."dedi kaşlarını kaldırıp bana işaret parmağını sallayarak. Ona bakıp gülümsedim ve elimdeki çay bardağını yere atıp "Yap hadi!"diye bağırdım.

Ellerini yumruk yapıp gözlerini kapadı. Senem yerinden kalkmış aramıza girerken "İkinizde sakin olun ya. Ne oluyor size allah aşkına."dediğinde Nefes "Onları rahat bırak."dedi.

Senem ile aynı anda başımızı çevirip camdan dışarıyı izlemekte olan Nefese baktığımızda Nefes bize döndü ve "Senem,onları rahat bırak. Kozlarını paylaşsınlar"dedi.

Didem,iki eliyle birden beni ittiğinde belim sıranın sivri yerine geldi ve öyle hiddetle Didem'in gırtlağına yapıştım ki Senem çığlık atmak zorunda kaldı. Ben onun boğazını tutmuş sıkarken o benim saçımı çekiyordu. Dişlerimin arasından "Yalancısın kızım sen!"diye tısladığım vakit "Ya niye aynı şeyi söyleyip duruyorsun? Ne yaptım yalancı olmaya lan!"diye bağırıp saçımı öyle bir çekti ki bütün kanım damarlarımdan çekilip gitti. Nefesim kesildi anasını satayım!

Uzun tırnaklarımla boğazını boydan boya çizip kanattığımda "Hani lan sen Ebu Bekir ile çıkıyordun? Çıkmıyormuşsun!"diye bağırdığımda şaşkınlıkla bana baktı bir an.

Senem "Ne?"

Ayşegül "Serap!"

Nefes "..."

Ellerini saçlarımdan çekip başını hafifçe yana kırdı ve “Tüm sorun bu mu?”diye sordu. Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda gülmeye başladı ve parmağının ucuyla alnıma vurarak “Salak! Bir de akıllıyım diye geçiniyorsun?”dediğinde “Ne?”dedim.

Önümden geçerek gidip Nefes’in yanına oturdu ve “Ben Ebu Bekir ile çıkmıyorum. Evet,teklif etti ama sadece hoş biri olduğu için teklifini kabul edemezdim ki… Birbirimizi tanıyalım dedik,eğer olursa teklifini kabul ederim dedim.”dediğinde ona baktım ve kaşlarımı çatarak “Allah bir yastıkta kocatsın. Sanki evleneceksiniz de!”dediğimde Didem büyük bir iç çekti ve bana bakarak “Ben yalancı değilim Serap! Ben sen de değilim. Hoşlanmadığım halde birinin gelip teklifini kabul edemem. Bunu yapmam demek kendime olan saygımı yitirmem anlamına geliyor”dediğinde sustum.

Arkamı dönerek gidip sıranın üzerine yüzüm cam tarafına gelecek şekilde oturdum ve düşünmeye başladım. Çok geçmeden omzumda hissettiğim el üzerine dönüp yanımda duran kişiye baktığımda Didem’in dudaklarını büzüp yanaklarıma öpücük attığını gördüm. Tebessüm ederek “Özür dilerim”dediğimde o da gülümsedi ve “Arkadaşlar arasında olur öyle şeyler”dedi ve kızlarında yanımıza gelmesi ile malum konu bir kez daha gündeme geldi. Ayşegül, elindeki telefonu cebine koyup yanımıza geldiğinde hepimiz dönüp ona baktık. O ise “Ali ile her şey çok iyi gidiyor. Sanki bir sihirli değnek dokunmuş gibi…”dediğinde hepimiz yüksek sesli bir kahkaha attık.

Didem,bana dönüp “Volkan ile nasıldı?”diye sordu. İçimi çekerek “Nihan hakkında düşündüklerini söyleyinceye kadar pamuk prensesten ibarettim ama düşündüklerini söyledikten sonra ben kül kedisine içimdeki iyilik böcekleri de yerini kötü üvey anneye bıraktı.”dedim.

Senem “Yani?”

Gülerek “Yanisi canım,saat on ikiyi geçeli çok oldu. Ben bildiğimi yapacağım!”

Nefes “ona kendisini anlatma hakkı vermeden mi?”

Başımı salladım ve “Aynen öyle.”

Ayşegül “Ama mutsuz olacaksın…” dediğinde dönüp ona baktım. Hayatımın hemen hemen her döneminde yüzümde yalancı gülümsemelerimle dolaşmıştım. İnsanlara fırlattığım delici bakışlar ve şuh kahkahalar… Omuz silkerek “Sence umurumda mı?” diye söylendim ve sustum…

Sahi… Umurumda mıydı? Gözlerimi gri bulutlarla kaplı gökyüzüne çevirdiğimde içimi çektim ve bana bakmakta olan arkadaşlarıma bakarak “Hadi ama ben iyiyim. Domuz gibiyim kızım.”diyerek sıradan çıkıp yere indim. Kızların bakışları altında sırama geçip otururken bayiden almış olduğum ‘Blue Jean’ dergisini açıp göz gezdirmeye başladım. Ne kadar inkar edersem edeyim bu Fransızca sözlüsüne çalışmaktan daha zor olacaktı!

Off!

****
Bir Hafta Sonra

Bütün bir haftanın sonunda ondan kaçabilmiştim. Kızların,bağırmalarına aldırmayarak onu kızdırmış ve kendi üzerime salmak için uğraşmıştım. Doruk ile konuştuktan sonra onu görmüş ve bizi kıskançlıkla izlediğini fark etmiştim. Doruk,gülümseyerek yanağıma küçük bir öpücük bıraktığında koridorun öbür ucunda “Serap!”diye kükremiş ve Doruk’un “İyi şanslar”demesi üzerine derin bir nefes alıp Volkan’ın yanına doğru yürümeye başlamıştım…
Göz göze geldiğimiz süre boyunca,Didem koşarak yanıma gelmiş ve Volkan’a bakarak “Kusura bakma onu senden almam gerekiyor.”dedi. ama Volkan’ın delici bakışları buna izin vermemişti.

Arkamı dönüp giderken “Bekle!”dediğini duydum ama onu duymazlıktan gelerek yoluma devam ettim. İki adımda bana yetişip “Sana bekle dedim!”diye bağırınca koridorda bir sessizlik oluştu.

Kolumu öyle bir tutmuştu ki ağzımdan kaçan küçük çığlığımın çıkmasını engelleyememiştim. Okulun içinde tüm sınıfların koridorda olduğu anda geri zekalı beni kolumdan yakalayıp karşısında çocuk varmış gibi azarlıyordu. Elinden kurtularak onu ittim ve "Ne?"dedim gülerek. İşaret parmağını bana doğrultarak "Bu ne demek oluyor? Benimle olduğun günden beridir seni göremiyorum, beni görmezlikten geliyorsun!"dediğinde Didem "Volkan..."dedi. Didemi elimle durdurdum ve "Bir dakika kızım adam senden değil benden hoşlanıyor yaa!"dediğimde Volkan'ın yüzü bembeyaz oldu. Başını hafifçe yana çevirerek "Ne demek bu?"diye söylendiğinde sesindeki titremeyi duyabiliyordum. Başımı dikleştirip ona doğru bir adım attım ve "Doğru duydun Anka kuş!"dedim. İki kolumdan da sıkıca tutup beni sarsmaya başladığı an öfke nöbeti geçiriyor gibiydi "Ne demek bu dedim!"diye öyle bir bağırdı ki tüm koridor öldüren bir sessizliğe büründü. Gittikçe kollarında küçüldüğümü hissediyordum ama pes etmedim ve bir kez daha gözlerine bakarak "Seni kendi oyununda sobeledim çocuk!"dedim.

"Bir daha bir kızın gururu ile oynanmayacağını da öğrenmiş bulundun!"dedim ve kollarından kurtularak arkamı döndüm. Öyle hızlı yürüyordum ki ve öyle sinirliydim ki gözümden akan yaşların bile farkında değildim.

Giriş kata indiğimde duyduğum tek ses Volkan'ın kapıları tekmelerken ki çıkardığı sesler ve ettiği küfürlerdi. Didem yanıma geldi ve eliyle yüzümü kuruladı. "Neden ağlıyorsun?"diye sorduğunda dudaklarımı büzdüm ve "Kızım, köpek gibi pişman olacağım bir şey yaptım lan!"dedim boynuna sarılarak...

"Ne diyordu yazar; Bir gün herkes köpek öldürenden içeçek!"

-bölüm sonu-

SERSERİ AŞIK (ESMER SERİSİ -2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin