21#Birlikte toparlanalım

880 88 4
                                    

Jenna dün tüm öğleden sonra ve akşamdan gece yarısına kadar olan vaktini çalışma odasında kitapları dizerek geçirdi. Bu durum onu iyiden iyiye bunaltmaya ve rahatsızlık vermeye başlamıştı ki Jenna bu zamana kadar halinden memnundu. Hoş ne ağabeyi ne Callie ona bu tarz yaptırımlarda bulunmamışlardı ya da özel alanlarına müdahale etmemişlerdi. Şimdi ne yazık ki özel bir alanı yoktu Jenna'nın saklandığı özel olarak bulduğu her yerdeydi adam ve içten içe biliyordu ki evliliğin büyük bir gerekliliğiydi bu. Yine de elinde değildi genç kadının. Ama kurtulmak istediğini düşündü. Boş verip rahatlamak, normal bir hayat yaşamak istediğini düşündü. Bunun için ne yapması gerektiğinden emin değildi ama bir yol bulacaktı. Bulmalıydı. Robert ile yaşamaya devam etmek istiyorsa -ki çok istiyordu- kendine hakim olmak zorundaydı. Jenna oturma odasında bulunan küçük çay masasında akşam yemeğini yerken tam olarak böyle düşünüyordu. Kaşık ve çatalını tabağının içine koyup ağız peçetesi ile üzerini kapattıktan sonra derin bir nefes alarak pencere kenarına doğru yürüdü ve avluya baktı genç kadın. O çocuk ruhlu koca adamı öylece kabul etmeye çalışıyordu. Bunun için çok büyük bir çaba sarf ediyordu keşke Robert de onu olduğu gibi kabul edebilseydi. Jenna başını iki yana sallayıp kendi içinde düştüğü çelişkiye lanetler yağdırdı. O saç ve sakallarıyla onu içinde bu kadar büyüte bilir miydi? 

Genç kadın kaş çatarak camın önünden çekilip hızla gidip kanepeye oturdu. "Evet!" dedi kendi kendine. Yapardı. Şu an karşısına hangi kılıkta çıkarsa çıksın kalbiyle gördüğü onu güldüren bir şekilde çok kızdırsa da mutlu eden iyi bir adamdı Robert. İçinde bir yerlerde biliyordu ki yapmak isteyip yapamadıklarıydı. Onu sürekli bırakıp gitmesi dışında bir zarar vermemişti kendisine. Bırakılıp gidilme mevzuu aklına geldiğinde daha bir somurttu çünkü adam dün onu son gördüğünden beri yine ortalıkta yoktu ve Jenna kalenin kapısını da kapattırmıyordu. Bu yüzdende sabah öfkeden ağabeyi ve Callie için oda hazırlatırken ortada gereksiz gördüğü ne kadar mobilya varsa hepsini adamın odasına koydurmuştu. Oda da hareket edilecek alan kalmamıştı. Kalmasındı da sanki gelip evinde yatıyordu... "Gitme" diyecek gücü yoktu Jenna'nın çünkü peşine koca bir "neden" gelecekti ve tüm cesaretini toplayıp onu sevdiğini söylese dahi inanacak mıydı Robert bilmiyordu. Kendisine bir gram güveni olmadığı için biraz daha lanet yağdırdıktan sonra Marrynin boş tabakları almaya gelmesi ile ona doğru döndü. 

"Lord McDonald geldi mi Marry?"

"Görmedim hanımım lakin derhal kontrol ederim." Marry hanımına tebessüm ederek elindeki tepsi ile kapıya yöneldi.

"Çıkmadan önce lütfen bana bir kadeh elma şarabı getirir misin Marry? Şuradaki dolapta olacaktı."

"Elbet hanımım." 

"Teşekkür ederim..." Jenna önüne dönerek kasnağını eline aldı ve çok da beceremediği yaprak desenini işlemeye geri döndü. 

"Siz çok iyi birisiniz Leydim... Lord Mcdonald için bulunmaz hazinesiniz bunu unutmayın."  Marry dayanamayarak konuştu. 

"Ben hazine falan değilim Marry lakin Şu bir gerçek ki Lord McDonald yanlış sandığa el atmış bir korsan..."

Marry cevap vermek için doğruldu lakin kapıda dikilen adamı görünce nefesini tuttu. Robert elinden kadehi ve şişeyi alıp çenesi ile ona odadan çıkmasını işaret ettiğinde ise hızla odadan çıktı.

Ah, Jenna... Çalışanların gözünde dahi umutsuzdu bunu hissedebiliyordu. Başını iki yana sallayarak işine devam etmeye koyuldu ve sehpaya konulan kadehi tam eline alıp ağzına götürecekken adamın kanepenin ardından atlayıp yanına oturuvermesiyle hatırı sayılır bir çığlık koparıp kadehi üzerine döktü. 

"Demek benim mahzenimi hiç edip burada keyif çatıyorsun leydi!" 

"Robert!" Jenna elini kalbine götürüp soluklandı ardından mavi elbisesi üzerinde oluşan koca lekeye baktı ve onu değiştirebilmek adına ayağa kalktı. "Geldiğini haber veremez miydin?"

LEYDİ.. (M) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin