---4 Gün sonra---
---McDonald Kalesi---
Karen kale yolunda inip yürümeye koyuldu. Ne diyeceğini bilmiyordu genç kız. Yol boyu düşünmüştü. Annesinin ağabeyine karşı olan nefretini ve öfkesini bildiğinden -ki bunu asla anlamlandıramamıştı- bu işin altında parmağı olabileceğinden deliler gibi korkuyordu. Öte yandan eğer birşey yapmazsa ağabeyi idam tahtasına çıkarılacaktı. Genç kız yüzünü ovalayarak atı üzerinde kale girişine doğru ilerlemeye koyuldu. Kapıda durduğunda ise derin bir nefes alıp merdivenleri tırmanmaya başladı.
"Karen, güzel kızım." Rebecca etrafına bakındı. "O lanet olası seni bırakmaya tenezzül etmedi mi yoksa?"
"H-hayır anne... Ağabeyim beni girişte bıraktı. "Biliyorsun buraya girmez." Genç kız annesine sarıldı.
"İyi. Girsin de istemeyiz zaten..." Rebecca kızının koluna girdi. "Hadi içeri geçelim bana tüm dedikoduları tek tek anlat."
Karen tedirgin bir ifade ile annesinin peşinden oturma odasına geçti ve kanepeye oturdu. Annesi de vakit kaybetmeden yanına oturup ellerinden tuttu. "Bir lord ile dans ettin mi Karen? Bu işin sonunda senin için güzel bir evlilik umut ediyorum"
Genç kız derin bir nefes aldı. "Ettim elbet. Ağabeyimin çevresi çok geniş. Highlands'ın tüm önemli Lordları ile derin bir muhabbet içinde. Robert çok değişmiş anne. O- o çok düzgün bir adam olmuş"
Rebecca tek kaşını kaldırdı. "Eğer düzgün bir adam olduysa o vakit her düzgün adam gibi kardeşinin güzel bir evlilik gerçekleştirmesini sağlasın."
"Bunu yapacağından şüphem yok. Üstelik Jenna beni hiç yalnız bırakmadı ve biliyor musun McAodha Ferguson hanımları ve lordları ile devasa bir sofrada yemek yedik. Sanırım Jennadan hoşlanmaya başladım"
"Bana o ikisinin gerçek bir evlilik sürdürdüğünü mü söylüyorsun? B-bu imkansız?" Rebecca yüzünü buruşturdu.
"Kesinlikle gerçek bir evlilikleri var ve Robert karısına aşık. Gördüğüm kadarıyla Jenna da ağabeyimi seviyor. Birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar. Robert sürekli Jenna'yı öpüyor." Karen kıkırdadı. "Lord Ferguson ve Lord McAodha babamın silah arkadaşıymış o yüzden ağabeyime çok yakın davrandılar."
"Bu güzel. Sonunda bir işe yarıyacak demek ki." Kadın elini havada savuşturdu.
"Ama anne Robert ve Jennayı o halde gördükten sonra aklıma birşey takılmadı değil?" Karen dudağını dişledi.
"Nedir kızım?"
"A-ağabeyim... Yani gençken... Yani... Şuan bu denli sevecen bir adamsa Florence'i nasıl öldürmüş olabilir? Bunu anlamıyorum..."
"Nereden geliyor böyle konular aklına Karen..." Rebecca kaşlarını çattı. "Ağzına alma o skandalı yeniden itibarımız zedelenmesin!"
Karen gözlerini kırpıştırdı. Şu dakika itibarları yerle bir olmuştu. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti. "Ağabeyim gerçekten o kadını öldürdü mü anne?"
"Öldürdü ya da öldürmedi... Bu konunun üzeri kapandı Karen! Bir genç kıza uygun şeyler değil bunlar." Rebecca sağa sola baktı.
"Öldürmek ile öldürmemek arasında çok büyük bir fark var anne. Robert'i seviyorum ve bilmek istiyorum."
"Bu konu konuşulmayacak dedim Karen sus bir duyan olacak yeniden alevlenecek! Tam her şey yoluna girdi adı temize çıktı derken adımız mı lekensin istiyorsun? Bir katilin kız kardeşi olarak hiçkimse ile izdivacın mümkün olmaz. Üstelik çok sevdiğin ağabeyciğini bu defa yağlı urgandan alacak Ewan da yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ.. (M)
Historical FictionRobert Mcdonald boşvermiş bir adamdı. Hayatında en son tamamen ayık olduğu gün ne zamandı hafızasını zorlasa dahi hatırlayamıyordu çünkü geçmişi anımsamak için yine ayık olmak gerekiyordu. Yanlış, adamın bedeninde vuku bulmuştu. Gelinini kendi yatağ...