Jenna seyis atları getirirken bir an için bile bırakmamıştı Callie'in elini. Gitmelerini istemiyordu. Yine yalnız kalmaktan korkuyordu genç kadın. Robert dün gece yanına gelmemişti. Hoş Jenna onu çağırmamıştı. Aslında girdikleri iddia için kullanmayı düşünmüştü bu kozu lakin bir anda çıkmıştı kelimeler ağzından. Sanırım onu sevdiğini söylemesini istemişti o an. Bunu hangi dilde söylerse söylesin anlayabilirdi lakin Robert her zamanki gibi bildiğini okumuştu. Şimdi ise neredeydi tanrı bilir. Seyis atları getirdiğinde Callie harekete geçti lakin Jenna kımıldamadığında kız ona doğru dönerek gülümsedi.
"Şimdi gitmemiz gerekiyor Jenna. Çok kısa zamanda yeniden görüşeceğiz." Callie gülümsedi. "Öyle güzel vakit geçirdim ki."
Ian atların eyerlerini kontrol ettikten sonra karısı ve kız kardeşinin yanına gidip Jennaya sıkıca sarıldı. Bu kez bir veda olmadığını ve gözü arkada kalmayacağını bildiğinden keyfi oldukça yerindeydi. Callie'e bakıp gülümserken Jennanın saçlarından ve alnından öptü. Ardından kale kapısına ve etrafına bakındı genç adam. Robert'e de hoşçakal diyebilmekti niyeti. Tıpkı geçmişte olduğu gibi arkadaşlığından oldukça keyif almıştı Ian ve sanıyordu ki yalnızlığını paylaşabileceği bir dostu da vardı artık. Hoş dün gece onu alıkoyduğu için belli etmese de kendisine çokça sinirlenmişti. Genç adam gülümseyerek Jennanın aniden baktığı yöne döndüğünde Robertin eyerlediği atı ile aheste aheste kendilerine gelmekte olduğunu fark etti. Karısını vedalaşmak için bıraktıktan sonra adama doğru yürüdü.
"Yolculuk nereye Lord Rorot?"
"Sizi köye kadar geçirme niyetindeyim." Robert başını kaldırıp kendisine bakan karısına gülümsedi. "Öyle mutluyum ki neredeyse sağ salim eve girdiğine emin olmak zorunda hissediyorum kendimi."
Ian güldü. "O kadar seviyorsun yani beni... Merak etme Rorot öyle memnun kaldım ki ev sahipliğinden, doyamadım... Düğünün ardından yeniden gelmek için sabırsızlanıyorum."
"Atına da bindireyim mi Fenix yoksa kendin binebiliyor musun?" Robert adamı kucaklamak için eğilir gibi yaptığında Ian bir iki adım geri zıpladı. Kadınların gülüşmesi üzerine genç adam ciddileşerek Ian'a elini uzattı.
Jenna ağabeyi ve Robertin parmaklarını kenetleyerek ellerini kavuşturup birbirlerinin omuzlarına vurması karşısında gülümseyerek yanlarına ilerledi. "Öyleyse biraz daha bekleyin gidip üzerimi değiştireyim." Genç kadın gözlerini kocasına çevirdi. "Bende gelmek istiyorum."
"O kadar vaktimiz yok senora... İki dakika daha beklesek bu herif başımıza çöreklenecek." Robert Jennanın söyledikleri üzerine tedirginlikle ağabeyine baktığını gördüğünde güldü. "Şimdi gitmek zorundayız."
"Pekala Jenna da sizinle at sürebilir." Callie kocası ona yardımcı olurken Roberte seslendi. Ian baldırını çimdiklediğinde ise omuz silkti.
Robert kuruyan dudaklarını ıslatıp kadına baktı. Öte yandan bir şeyler içmek zorundaydı çünkü matarası boşalmıştı ve kahvaltının ardından aldığı bir yudum ona fayda etmemişti. Robert ziyadesiyle gerildiğini hissediyordu.
Jenna adamın yüzündeki tereddüttü gördüğünde hayal kırıklığı ile Caledonianın atına yaklaşarak kızın dizini sıvazladı ve gülümsedi.
"Hoşçakal Callie... Kendine dikkat et olur mu? Öğün atlama."
Robert bir müddet dudaklarını kemirdikten sonra atına atladı. Lakin Leydi Sinclair'in ardından gözlerini indirmiş yavaşça yürüyen karısını gördüğünde çok az bir süre daha bekleyebileceğini var saydı ve karısının yanına yaklaşıp eğilip kollarını göğsünün altından geçirerek kadını kucağına çekti. Jennanın attığı minik şaşkınlık çığlığı üzerine önde duran ikili onlara doğru baktı Robert kendisine kaş çatan Ian'a elinin tersini savurarak "Git... Devam et!" diye söylendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ.. (M)
Historical FictionRobert Mcdonald boşvermiş bir adamdı. Hayatında en son tamamen ayık olduğu gün ne zamandı hafızasını zorlasa dahi hatırlayamıyordu çünkü geçmişi anımsamak için yine ayık olmak gerekiyordu. Yanlış, adamın bedeninde vuku bulmuştu. Gelinini kendi yatağ...