Ian sarayın içinde bulunan mabedin kapısından girerken titrek bir nefes verdi. Mabedin önünde oldukça yüksek bir kürsü kürsünün altında ayaklı bir yazı masası ve hazırda bekleyen bir katip bulunmaktaydı. Sağ tarafta uzun bir masa vardı. Ian Lordların o masada oturduklarını fark ettiğinde ayaklarını o tarafa yönlendirmişti. gözlerini kürsünün yukarısına diktiğinde ise mabede bakan bir balkon olduğunu fark etti. O balkonda Kral Anderson oturmaktaydı. Aşağıdaki kürsünün ardında ki kırmızı perdenin önünde ise bolca genç yaşlı rahip sıralanmıştı. Ian beylerin ortasındaki yerini alırken kendine hakim olmak zorunda olduğunu biliyordu. Lanet olası Brian neredeydi hiçbir fikri yoktu. Sabahtan beri Connor da ortalarda görünmemişti. Sakin nefesler alıp vermeye gayret ederek gidip Liamh'ın yanında bulunan McNeil'in iki sıra yanına tam ortaya yerleşti. Liamh önüne bakıyor lakin konuşmuyordu. Ian bakışlarını diğer beyler üzerinde gezdirmeye devam etti. Odada derin bir uğultu hakimdi ve tüm o uğultu şu dakika genç adamın beyninde yankılanmaktaydı. Gözlerini kapıya çevirip beklemeye koyuldu.
William ve Brian kapıya geldiklerinde birbirlerine baktılar. Brian ikisinin kolları arasında duran adamı olabildiğince normalmiş gibi tutarak içeri girdi. Cory'nin kafasına kahverengi bir peruk takmışlar ve onu soylu bir lord gibi giydirmişlerdi. Brian Ian ile göz göze geldiklerinde adamın siz ne yapıyorsunuz dermişçesine kendisine bakmasına aldırış etmedi. Cory'i büyük bir çaba ile yürütmeye çalışmaya devam etti. Meraklı bakışlar üzerlerine çevrilmiş herkes kollarındaki adamın kim olduğunu görmek için eğilmişti. Lakin konuşmalarına fırsat olmadan arkalarından saray baş rahibi kırmızı cüppesi ile yanında iki ardında dört rahiple daha salona yavaşça girdi. Brian göz ucuyla kolu altında tuttuğu adama baktı. Noah adamın ağzına birkaç saat önce bir ot tıkayıp zorla çiğnettirmiş ot adamın dilini şişirmiş konuşamaz hale getirtmişti. Aynı otu dün gece kendisi hiç çekinmeden çiğnemiş ve dört saatlik bir konuşamamanın ardından dili inip çözülmüştü. görünen o ki oldukça kısa bir süre içinde herifin dili de çözülecekti kaldı ki salondan içeri girmeden önce yarım ağızla konuşmayacağını söylemesi gerçekten çözüldüğünü gösteriyordu. Cory kendisine yöneltilecek bazı sorular olacağının farkındaydı ve zeki piç onu şu an öldüremeyeceklerini anladığı vakit ziyadesi ile rahatlamış Robert ölmeden kendisinin de ölmeyeceğini dile getirerek yeminler etmişti. Lakin ağrısını dindirebilmek adına verdikleri ilaçların yapmış olduğu kafa hoşluğu ile gece boyu ziyadesi ile konuşmuştu. O konuştukça Will yazmış konuştuğu her şeyi Liamh'a yollamıştı. Şimdi umuyordu ki Will haklı olsundu...
---
Robert kapı açılıp içeri altı kadar askerin girmesi ile derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve sessizce adamlara baktı. Askerler onu soyup ellerindeki beyaz mahkum cüppesini üzerine geçirdiler Genç adam yumruk yaptığı eli içindeki mendili sıkıp dudaklarını dişledi. Son olarak adamlar boynuna demir bir kelepçe ellerini önünde birleştirecek şekilde ahşap bir levhayı bileklerine oturttular. Robert kollarını açıp ahşabı çıkartamasın diye levhanın içine yerleştirilmiş çivileri hissedebiliyordu. Bunun güzel bir önlem olduğunu düşündü.Zindandan çıkıp saray koridoruna açılan kapıdan geçtiklerinde ise gözüne günler sonra giren gün ışığı ile kör olabileceğini varsaydı. Temiz havayı içine çekip kuruyan dudaklarını ıslattı genç adam. Aynı sahne ikinci kez... Kendi kendine artık alışkanlık yaptığını hatırlattığında ise sırıttı. Uzun koridoru hızlı adımlar ile yürümeye devam ettiklerinde koridor sonunda Anna McNeil'in kulak tırmalayan çığlıklarını bir müddet işitmek zorunda kaldı. Robert başını önünden kaldırıp kadına bakmaya cesaret edemedi diyecek birşeyi yoktu lakin tanıdık bir başka sesin çığlığı yankılandığında genç adam başını kaldırıp hafifçe yana çevirdi.
"Oğlum tanrı seni korusun! Korkma!"
Robert Rebecca ile göz göze geldiğinde gözlerini kırpıştırmak durumunda kaldı. Lakin cevap veremeden birkaç asker Anna ve Rebeccayı sürükleyip başka yere taşıdılar. Robert kapalı kapı ardında önde duran beyaz peruklunun az gerisinde dikilmeye başladıklarında kadının yine hangi dümen içerisinde olduğunu düşünmeden edemedi. O buradaysa Karen de buradaydı Ian buradaysa Jenna'da buradaydı. Robert heyecanla başını sağa sola çevirdi lakin kimseyi göremediğinde ve içeriden seslenilen adını duyduğunda nefesini tutmak zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ.. (M)
Historical FictionRobert Mcdonald boşvermiş bir adamdı. Hayatında en son tamamen ayık olduğu gün ne zamandı hafızasını zorlasa dahi hatırlayamıyordu çünkü geçmişi anımsamak için yine ayık olmak gerekiyordu. Yanlış, adamın bedeninde vuku bulmuştu. Gelinini kendi yatağ...