Yibo, öfke kontrolü için kitap okurken yine Zhan düştü aklına. Yanında olsaydı kim bilir ne akıllar verirdi ona? İki yıl, koskoca bir ömür karşısında ufacık gibi görünse de yüreği sevda ateşi ile yanan, ayrı düşmüş aşıklara, yıllar asırlar gibi gelirdi. Zhan öfkeli olduğu için, bu süreyi farklı geçirecekti ama Yibo için cehennem azabı demekti. Sonun da, Zhan'a kavuşmak gibi bir ödül olması onu rahatlatıyordu. Acaba Zhan ne yapıyordu şimdi? Onu nereye götürmüşlerdi? Bu bilgilerin verilmemesi, onu rahatsız ediyordu. Avunduğu tek şey, Zhan'ın daha huzurlu olduğunu hissetmesiydi.
Elli iki gün sonra
"Zhan bugün seninle farklı bir terapi yapacağız, hazır mısın?"
"Evet Doktor Riyun hazırım, nasıl bir şey olacak merak ediyorum."
"Şimdi, gözlerini kapat, zihnini tamamen boşalt, hiç bir şey düşünme."
"Meditasyon mu yapacağız?"
"Zhan, evet meditasyon gibi düşünebilirsin. Bu biraz daha farklı. Şimdi rahatla, sessiz ol, tamamen uykuda gibi düşün. Şimdi bir rüya alemine gireceksin, karşında bir kapı var. Aç onu ve etrafına bak, yalnızsın. Sadece çiçekler, ağaçlar var. Burada her yer, rengarenk çiçeklerle dolu ve yemyeşil ağaçlar, gökyüzüne uzanıyor. Hiç insan, hayvan, canlı yok, yalnızca çiçekler, ağaçlar ve gökyüzü. İstersen bu yerde asırlar boyu kalabilirsin. Seni artık kimse rahatsız edemez, kıramaz, ağlatamaz, öfkelendiremez. Hiç bir duygun yok. Sadece rahatlık var, sessizliğin rahatlığı. Ama birden gök kararıyor. Bulutlar göğü gizliyor, yağmur başlıyor. Ardından şimşek çakıyor ve göğün çığlığını duyuyorsun. Üzülüyorsun. Aydınlık, çiçekli günü özlüyorsun. Dileğin kabul olmuş gibi, her yer yeniden aydınlanıyor. Ama burada bir güneş olmadığını fark ediyorsun, baştan beri de yoktu. Neden? Güneş nereye gitti? Birisi yaklaşıyor sana ve soruyor."
*Mutlu musun, şimdi? Hep aydınlık mı olsun, yoksa arada yağmur yağıp gök bağırsın mı? Seçim senin olacak.*
"Düşünüyorsun. Konuş kendinle."
*Hep çiçekler ve ağaçlarla yaşamak beni mutlu eder mi? Ya bu çiçek ve ağaçlar su istemez mi? Yağmur yağmazsa su olmaz, su olmazsa çiçekler ölür, ağaçlar kurur, bunun için doğada bir düzen yok mu? Bu düzeni bozarsam, ne kadar mutlu olurum? Hep gülersem, hiç ağlamazsam, bir gün gülmenin değerini kaybetmez miyim? Arada ağlamam gerekmez mi? Hep mutlu olabilirim ama acı da çekersem, mutluluğun değerini daha iyi bilmez miyim? Az önce o fırtına olmasaydı, çiçekleri, ağaçları, mavi gökyüzünü özleyeceğimi bilemezdim. Neden sadece birini seçmeliyim? Hayatta her şey, zıtlarıyla güzel değil mi?
"Eğer bu soruları cevaplayamazsan bir yerde sıkışacaksın Zhan. Ya iki yoldan birini seçeceksin ya da iki yolu birleştireceksin. Her şeye sahipsin, bir ailen var. Bunları, bir öfke ile silip attın. Ve bir gün, onların artık hayatta olmadığını anladın. Yapayalnızsın şimdi. Nefretin, öfken, hepsi sana kaldı ama değil mi? İyi oldu, beni üzdüler, kırdılar diye sevinebilir misin? Üzülüyorsun tabi ki ama onları kaybettin artık, pişman olman, üzülmen, onları geri getirmeyecek.
*Keşke hayatta olsalardı, daha çok vakit geçirseydim onlarla. Neden ailem yanımdayken anlamadım bunları? İlla ki yalnız mı kalmalıydım, onları mı kaybetmeliydim? Şimdi geri de dönemiyorum. Keşke ve eğer için çok geç kaldım.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...