"Tabi ki Yibo, ne zaman isterseniz ben hazırım. Duruun yoksa, birlikte mi oldunuz? Yandık deseniz ya."
"Aferim dayı, büyüklere duyurabildin sesini. Asıl şimdi biz yandık."
"Heey çocuklar, ne oluyor orda, içeri gelmiyecek misiniz?"
"Dayı, elimden çekeceğin var."
Yibo ve Zhan kapıdan içeri girmiyordu bilerek. Yorgundular elbette, şu saatte bir kelime etmeye güçleri yoktu.
"Anne, çok yorgunuz, ne olur yarın konuşalım, hemen yatmak istiyoruz."
"İyi misiniz, eğlendiniz mi Zhan?"
"Evet babacığım çok güzel bir gündü, çok mutluyuz şu an ama gerçekten yorgunuz, yarın anlatalım size olur mu?"
"Çocuklar, bize anlatmanıza gerek yok. İyi vakit geçirdiyseniz ve mutluysanız bize yeter, iyi geceler, güzelce dinlenin hadi."
"Bir saniye Juan, Yibo dayınla ne konuşacaksınız, bizden gizli mi?"
"Lu, çocukları sıkmayalım, belli ki özel bir konu."
"Yue anne teşekkürler anlayışınız için evet biraz özel. Bir şey danışmamız gerekiyor."
"Hımm, çocuklarımız bizden, utanıyor galiba? Öyle olsun bakalım."
"Liang sen de çok fenasın. Hadi çocuklar yatın siz. Biz büyükler fazla meraklıyız. İyi geceler, iyi uykular."
Yibo, Zhan ile odalarına doğru giderken Zhao'ya dişlerinin arasından konuşuyordu.
"Dayıcığım, bunu unutmayacağım. Çok iyisin, bizi çok düşünüyorsun. İyi geceler sana da."
Yibo'nun ne demek istediğini anladı Zhao.
'Her şeyi bildiğini biliyorum, bildiğin halde bizi zor duruma sokuyorsun. İntikamımı alacağım.' Tamı tamamı buydu.
Yepyeni bir güne başlayacaklarının heyecanı ile geceyi kısa bir öpücük ve iyi geceler dilekleriyle noktaladı Yibo ve Zhan.
Sabah, kimse kimseyi uyandırma ziyaretinde bulunamadı. Bir çözüm önerilene kadar, yalnız kalmama sözüne uyuyordu iki sevgili. Telefon mesajı ile haberleşip alt katta çalışma odasına gittiler. Zhao orada onları bekliyordu. Sonuçta o bir Tanrıydı. Her şeyi biliyor, duyuyor, görüyordu. Tabi istediği zaman.
"Oturun çocuklar, anladığım kadarı ile ciddi bir konuda yardımımı istiyorsunuz."
Yibo şaşırdı. Sesinde bir alay, takılma yoktu. O soğuk duruşu ile ciddiyet içinde onlara bakıyordu. İçi rahatladı. Söyleyecekleri öyle kolayca anlatılacak bir konu değildi çünkü. Söze nasıl başlayacaklarını bile şaşırıyorlardı.
"Eee, kim anlatacak, ne derdiniz olduğunu? Yoksa ben mi tahmin edeyim."
"Tahmin edebilir misin ki dayı?"
"Zhan, dün gece ki telaşınızdan tahmin yürütebilirim. Gerçekten beraber oldunuz da, başımız dert de mi yoksa?"
Yibo anladı açık açık sorarsa Zhan şüphelenirdi. Kapılarının dinlendiğini bile düşünürdü. Çok kurnazca bir strateji uyguluyordu.
"Ah, hayır dayı, düşündüğün gibi değil. Bu konu da biraz utanıyoruz ikimiz de. Nasıl anlatabiliriz bilemiyoruz."
"Durun, bir saniye, yoksa, söz verdiğiniz için pişman olabilir misiniz? Birbirinize dayanamıyorsunuz değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...