"Yibo hala rüyada gibiyim, mesafeler kalktı aramızdan değil mi? Aghh, ben bayılmayacağım, uçacağım ben ayaklarım yerden kesildi resmen. Bu çoook güzel bir sürpriz, müthiş bir doğum günü hediyesi .... Yiboo gözlerin neler oluyor, bir şey var anneee koşun çabuk tehlike, tehlike yaklaşıyor."
Yue ve Liang diğer odada Lu ve Juan'la görüşüyorlardı. Zhan'ın bağırdığını duyup koştukların da, durumu hemen anladılar.
"Tanrılar neler oluyor böyle, Lu, Juan, çabuk kalkanları açın, Zhan'ı koru Liang."
Bir anda ne olduğunu kimse anlayamadı. Zhan'ın gözleri kıpkırmızıydı, yüzündeki öfke yeri titretiyordu. Riyun yetişmişti ama o bile Zhan'ı uyutamıyordu.
"Doktor, neler oluyor siz nasıl geldiniz buraya? Yibo tehlike de, ona ulaşamıyorum."
"Zhan, sakin olmalısın. Yibo güvende, ailesi onu gizledi. Şu an irtibat kuramayız. Ben de tesadüfen size geliyordum, kapıdaydım ki gücünü hissettim. O yüzden kapıyı kırarak içeri girdim. Ailen sanırım gücünden etkilendi, birazdan uyanırlar. Şu an lütfen sakin ol. Seni bulmalarını mı istiyorsun? Sana ulaşırlarsa, kesin Yibo'da tehlikede olacak. Lütfen Yibo'nun iyi olmasını istiyorsan sakinleş."
"Doktor, Yibo'nun iyi olduğunu görmeden sakinleşemem. Onun yanına gitmeliyim. Hem de hemen. O artık burada, sanırım sizin de haberiniz var. Onu gücünden bulacağıma eminim."
"Zhan, bir arada olursanız, kesin ikinizde yakalanırsınız, yalvarırım mantıklı düşün, beni seninle savaşmaya mecbur bırakma."
"Riyuuun, beni hiç kimse engelleyemez. Şu an sakın beni durdurmayın. Gerçekten her yeri yıkabilirim. O gücü içimde iliklerime kadar hissediyorum. Gerekirse tüm dünyayla savaşırım."
'Tanrı'm yardım edin, çok zor durumdayım. Minghao, Naixin, neredesiniz? Duyuyor musunuz beni? Cevap verin, neler oluyor, saldırıya mı uğradık?'
'Riyun, sakin ol ben Yibo ile birlikteyim, onu sakinleştirmeye uğraşıyoruz, burası tamamen fırtına, kasırga halinde, bariyer kurmasaydık, işler çok kötü olacaktı. İletişim kesildi, ne oluyor hiç bilmiyoruz. Minghao nerede? Neden cevap vermiyor?'
'Hiç bir bilgim yok. Zhan çok öfkeli, sadece toprağı sallıyor. Eğer biraz daha öfkelenirse her yeri yakacak. Aşırı güçlenmiş Zhan, hiç birimiz farkında bile olamadık. O, o tamamen savaş Tanrısı gibi görünüyor. Benimle bile savaşmaya hazır, elim, kolum bağlı, kimliğim ortaya çıkacak diye zor duruyorum.'
'Ben Baş Tanrı'ya ulaşmaya çalışacağım ama ikisi birbirinden haber alamazsa durum çok kötü. Buldum, Riyun buldum. Onların zihinlerini birbirine bağlayalım bizim aracılığımızla. Konuşurlarsa sakinleşebilirler.'
'Naixin, harikasın, ben şimdi ulaşıyorum Zhan'a. Başlayalım.'
'Zhan, beni duyuyor musun, ben Zhao, Yibo iyi bak, telepati aracılığı ile konuşacaksınız şimdi, sakinleş lütfen.'
'Zhao, sen misin gerçekten, Yibo'yla konuşmalıyım, hemen ona ver.'
'Zhan benim Yibo, aşkım, iyi misin? Yanına gelmek istiyorum, bırakmıyorlar beni. Ne olur iyi olduğunu söyle.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...