*Ming ne kadar tatlılar değil mi? Sen de özlemişsindir oraları. Belki bir gün ziyaret edebilirsin kim bilir?*
*Doğru tahmin ettin Tian. Görebilmeyi çok isterdim. Belki bir gün Zhushen yardımcı olur. Bunu sonraya bırakalım artık. Bugün önemli bir aşama kaydettiler. Kendi başlarına sorunu çözdüler. Bu çok iyiydi hadi biz de gidelim. Yarın erkenden burada olmalıyız.*
~~~~~~
"Günaydın aşkım, bugün burada son günümüz. Zaman yaklaşıyor ve ben giderek daha heyecanlı oluyorum."
"Sana da günaydın sevgilim, heyecanlı olduğun belli."
"Bu kadar mı? Heyecanlı olduğun belli. Hayal kırıklığı yaşıyorum."
"Neden Wei? Söylediğine karşılık verdim sadece. Neresi hayal kırıklığı?"
"Tamam Wangji, bugün yine anlamama modundasın. Boş ver gitsin ben duş alıp çıkıyorum sonra sen gelirsin."
"Wei hayal kırıklığı yaşadığını söylüyorsun ama karşında ki kişiyi düşünmüyorsun. Sen bunu ister düşün, ister düşünme, ben duşumu almıştım erken uyanıp. Bunun bile farkında değilsin. Heyecanından kaynaklanıyor sanırım. Ben dışarıdayım hadi sen duşunu alıp gel."
Wei koşup Wangji'ye sarıldı, anladı sonunda. Haklıydı. Gözünü açar açmaz miss gibi kokan aşkına sarılıp güzel duygularını aktarmak yerine sıradan konuşmalar yapmış gibiydi.
"Aşkım, mis kokulum, sevdiğim, güzel yüzlüm, yakışıklı prensim, özür dilerim. Seni ihmal ettim. Hiç bahanem yok. Ne desem boş. Haklısın önce sevgilimle ilgilenmeliydim. Aşkım benim için hazır bekliyorken, üzgünüm. Telafi etmeliyim izin ver beş dakika bekle, hemen geliyorum."
Duş almaya koşan Wei'nin arkasından gülerek baktı Wangji. Ona elbette kırılmadı. Sorun etmezdi hiç bir şeyi. Ufak tefek takılmalar hayatlarını renklendiriyordu. Beş dakika sonra Wei kollarında, dudakları kavuşmuş evrenin en iyi günaydınını yaşıyorlardı.
~~~~~~
"Hepinize günaydın çocuklar, hazır olmanız harika. Öncelikle sizlerle konuşacağız. Rahatça oturun uzun bir sohbet olabilir. Aklınıza gelen soruları da cevaplamaya çalışacağız. Bizden başlarsak. Buranın var oluşundan hemen sonra buraya getirildik. İsimlerimizi de kendimiz seçtik. Tian ne yazık ki eski hayatından bir şey hatırlamıyor. O nedenle nereden geldiğini bilmiyor. Zhushen de aynı şekilde Tian'ın nereden geldiğini bilmeyenlerden. Çünkü bu oda sonradan yaratıldı. Bizden bile haberi yok sanıyorduk, yani buraya eğitime geldiğinde onun hafızasını silmiştik. Sildiğimizi sanmışız demek daha doğru olur. Ben Tentai evreninden geldim. Kökenim, soyum orada. İlk klan ailelerinden birisiyim. O zamanlar henüz klan evlilikleri bu kadar birbiri ile olmadığı için tek güce sahiptik. Su klanındanım. Xue ve Wangji gibi. Tabi klanlar arası evlilikler çoğaldıkça güç dengeleri değişti. Büyücülerin de evrenimize gelip, bu evliliklere dahil olmasıyla daha da fazla güce sahip çocuklar doğdu. Sanırım bir şey soracaksın Xue. "
"Evet efendim..."
"Bir saniye bize adımızla hitap et lütfen, şimdi devam edebilirsin."
"Ben sizi gördüm daha önceden aile resimlerimiz arasında. Kaç kuşak öncesinden ailem bile hatırlamıyor ama bir tablonuz vardı. Yani benim büyük büyük annelerimden birisiniz. Sadece eşinizin yani büyük büyük babamın resmi yoktu. Sorduğumda kaybolduğunu söylediler. Sanırım ki, hatta eminim onu siz aldınız. Sormak istediğim bunlar. Yanılmadığımı sizden duymak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...