"Zhan, pişman olacağın şeyler söyleme istersen. Tamam, gidin konuşun ama ben de kapıda bekliyorum. Bakalım görelim ne olacak?"
Yibo ve Zhan odalarına girip kapıyı kapattılar. Zhan arkası dönük şekilde konuştu.
"Anlat Yibo, dinliyorum seni."
"Zhan, bana bakmayacak mısın? Bu kadar mı öfkelisin bana? Ben, isteyerek bir şey saklamam senden. Şartlar öyle gelişti."
"Sakladığın ne, şartlar ne? Bu benim de hayatım değil mi? Benim de doğum günüm değil mi?"
Yibo anlık şaşkınlığa düştü. Zhan ne diyordu?
"Anlayamadım, ne demek istiyorsun?"
"Hala mı? Neden Zhao'nun odasına gittin aniden? Benden gizli ne konuştun?"
"Zhan bana bak, gözlerime bak lütfen. Senin acı çektiğini görünce çıldırdım. Başka bir yol yok muydu sorusunu sormaya gittim. Ki prezervatif bir seçenekti."
"Eee, Zhao ne dedi sana?"
"Zhan hala bana bakmıyorsun, bu kadar mı seviyorsun beni? Gözlerime baksan yalan söylemediğimi anlarsın."
"Yani sadece bunu mu konuştun, başka bir şey yok mu?"
Yibo giderek endişeleniyordu. Bir şey mi duymuştu?
"Daha ne konuşabilirim ki? Lütfen şüphelerine bir son ver. Gerçekten kırılıyorum. Hele bana bakmayışın, kalbimi parçalıyor."
"Çok mu kırıldın aşkım?"
Aşkım mı dedi o? Yanlış duymadı değil mi? Giderek endişesi yükseliyordu. Acaba bir kinaye mi vardı söyleyişinde?
"Evet Zhan, çok kırıldım."
"Peki, bana söyleyeceğin şey neydi? Hani o bildiğimi kimsenin bilmemesi gereken konu."
"Bunu ancak gözlerime bakarsan söyleyeceğim. Yoksa istersen odadan at ağzımı açmayacağım."
"Yani, beni, odamızı terk edeceksin öyle mi? Sana bakmam bu kadar önemli mi?"
"Evet Zhan, çok önemli. Senin yüzünü, gözlerini görmek istiyorum. Ancak o zaman anlatırım."
"Peki Yibo, fazla kızmayacağını umarım."
Yibo iyice şaşırmıştı. Zhan bilmece gibi konuşuyordu. Yoksa gözleri öfkeden kırmızı olmuştu da ondan mı bakmıyordu? Zhan yavaşça döndü gözleri kapalıydı, yüzünden hiç bir şey anlaşılmıyordu. Gözlerini açtı ve Yibo'ya doğru adımladı, aralarında çok mesafe yoktu zaten. Yibo şoktaydı. Zhan onu kollarına almıştı, ona sıkıca sarılıyordu.
"Aşkım üzgünüm, sana oyun oynamak istedim. Zhao gelince bozamadım. Aslında doğum günümüz için sürpriz hazırlandığının farkındayım. Böyle yaparsam itiraf edersin diye düşündüm. Sanırım çizgiyi aştım. Özür dilerim."
"Zhan, lütfen bir daha böyle yapma, kalbim duracaktı. Son kavgamız aklıma geldi. Yine sana bir şey olacak diye korktum hem de çok korktum. Senin öfkelenmemen için odayı terk etmeye bile hazırdım."
Yibo'nun gözlerinden bir kaç damla yanaklarına indi. Zhan onları öperek, Yibo'nun sakinleşmesini sağlamaya çalıştı.
"Hişşş sakin ol, sanki gitmene izin verir miydim? Benim için ne kadar değerlisin bilemezsin. Sadece sürprizi öğrenmek istedim. Sen Zhao'dan kesin öğrenmiştin. Kapıya yaklaşırken Zhan'ın şu anda haberi olmasın cümlesini duyunca, hemen geri döndüm. Yeni geliyormuş gibi yapıp, böyle bir oyuna başvurdum ve çok pişmanım. Tamam açıklama istemiyorum artık. Sen iyi ol, bana yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...