Zhan mutluluktan uçuyordu, Doktor'un bir şey daha söyleyeceği aklına geldi. Şunu yapmasalar olmaz mıydı? Şimdi ona takılacaktı. Bir an doktoru aramayı düşündü. Sonra vazgeçti. Şimdi bu mutluluğun tadını çıkarmalıydı. Üç gün onların olacaktı.
Naixin odasından, Zhan ile Doktor Minghao olarak konuşup haberi verdikten sonra Yibo'yu aradı. Salondaydı, elinde telefon, gözleri ekranda, Zhan arayacak diye heyecanla bekliyordu. Bugün de görüntülü görüşeceklerdi, düne göre biraz daha özenliydi. Dün uyuya kaldığı için, kendini dağınık hissetmişti.
"Yibo, aramadı mı daha Zhan?"
"Ayy, dayı korkuttun beni."
"Çok dalma sen de. Fazla heyecanlı değil misin?"
"Dün onu telaşlandırdım ya şimdi bunu telafi etmeliyim. Hem, o kadar uzun zamandır ayrıyız ki, yüz yıllar boyunca, bu heyecanım geçmez. Zaten savaş bitince onu alıp kaçıracağım. Kimse aramıza girmeden, sadece onu izleyeceğim."
"Hımm, sadece bakacak mısın öyle?"
"Naixin, sence de başkalarının özel hayatına fazla meraklı değil misin? Hem senin hayatında kimse yok mu? Ruh eşini mi bulamadın yoksa?"
"Her aslanın gönlünde, bir ceylan vardır elbet. Benim ceylanım çok uzak galiba. Bir türlü karşıma çıkmadı."
"Bak şimdi üzüldüm. Umarım bir gün o ceylan, gözlerinin önünde beliriverir. Ahh, Zhan arıyor, izninle dayıcığım."
Yibo kibarca kovuyordu, ama Naixin anlamazdan gelmeyi tercih etti. O sahneyi ölse kaçırmazdı.
"Sen bana bakma, az sonra çıkarım. Belki Zhan beni sorar, merhaba deyip çıkacağım."
Yibo, sıkıntılı gözlerle dayısına baktı ve telefonu açtı.
"Zhan, canım, iyi misin? Dinlenebildin mi? Ne oldu sanki üzgün gibisin?"
"Yibo, hem iyiyim hem değilim. Seni gördüm iyiyim ama doğum günümüzde beraber olamayacağız diye de iyi değilim, üzgünüm."
"Ahh, Doktor izin vermedi demek, sebebi neymiş?"
Yibo'nun aklından başka intikam planları geçmeye başlamıştı. Yarım saat bile olsa izin verebilirlerdi. Onları bir asır buz kütlesinde tutacaktı, karar vermişti.
"Zhan'ım, üzülme ne olur, daha önümüzde uzun yıllar var. Bir kere kavuşalım ondan sonra, hiç bir doğum günümüz ayrı geçmeyecek, inan bana."
"Yibo, sen fazla üzülmedin sanırım? Yoksa, beni teselli etmek için mi sakin kalıyorsun? Gözlerin biraz tehlikeli bakıyor, yanılıyor muyum? Biliyordum, kesin doktorlara bir şey yapacaksın?"
"Ah aşkım, sen merak etme sözümü tutacağım, şimdilik. Sonrasını bilemem artık, bizi neden böyle ayırıyorlar çözemiyorum. Yani bir saat, yarım saat, ona bile razıydım ben."
Yibo, tehlikenin henüz, yakınlaşmadığını bildiği için, Doktorların bu tavrını anlayamıyordu gerçekten.
"Aiyo aşkıma bak. Neredeyse, on dakika bile yeter diyeceksin."
"Yetmez, dünyanın 365 gününün, 8766 saatinde ki tüm on dakikalar bile yetmez. Artık yılla hesap edersek 366 günün 8784 saati de yetmez. Ama yine de buna razı olurdum."
*Zhan fena süründürüyor Yibo'yu, bu bana da sürpriz oldu. İşte şimdi sevinci görülmeye değer olacak. Üzüntüden burada olduğumu bile unuttu.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...