47-1. Oda; Dìxià chéng ~ Zindan

52 9 38
                                    

     Wei düşünceleri ile ejderini çağırdı. Bu karanlığa rağmen onu görüyordu Wei'nin dili tutuldu. Karşısında muazzam güzellikte bir ejder duruyordu. Bu bir anlık duraksaması, onu tehlikeye sürükledi.

     "Weiii dikkat eeet."

     Karanlıkta bir şeyin ona doğru saldırıya geçtiğini gördü Huolong. Wei'yi kanatları ile korumaya çalışırken, acıyla bağırdı. Bir şey onu ısırmıştı, bacağı acıyordu, kanadığından emindi. Önce burayı aydınlatmalı, Wei'nin tüm duygularının harekete geçmesini sağlamalıydı.

     "Huolong, üzgünüm dikkatsizliğim yüzünden yaralandın sanırım. Yara nerede, neden bu kadar karanlık hala, yarana bakmamız gerekiyor."

     Wei o sırada kendi bacağının da kanadığını fark etmemişti. Sadece acıyı hissedince, ruh ikizi yüzünden olduğunu anladı.

     "Wei, sakın bir yere kıpırdama, kanatlarım seni koruyacak. Önce alevlerimizi çıkaralım. Sonra ne yapacağımıza karar veririz, sen şu an yaralanmaları düşünme. Bana bir şey olmaz, iyileşme gücüm hızlıdır."

     Wei ve Huolong alevlerini ortaya çıkardıkların da şokla gerilediler arkaları duvardı ama üç yanları keskin dişleri olan yaratıklarla doluydu. Ateşi gördüklerin de geri çekildiler. Her yırtıcı gibi ateşten korkuyorlardı.

     "Huolong, bunların hepsini nasıl öldüreceğiz. Benim dayanıklılık gücüm çok fazla olamaz. Ya sen ne durumdasın. Ateşinle ne kadarını yakabilirsin?"

     "Henüz bilmiyorum, çünkü ben de ilk formumdayım, gücümü çok bilmiyorum. Kısaca yeni doğdum diyebiliriz. Ateşimin nereye uzanacağını bilemiyorum. Üstelik çok da yorulacağız, uyuduğumuz an işimizi bitirirler. Bu şaka değil, sınav değil. Hayatta kalırsak bir üste çıkacağız sanıyorum."

     "Ya diğerleri, onlarda mı şu an bir savaşın içindeler? Kendimize yardım edemiyoruz onları nasıl kurtaracağız? Zhushen, nasıl bizi uyarmazsın?"

     "Wei, artık yakınmayı bırakmalısın. Zhushen uyarsa bile ne olacaktı? Buraya girmeyecek miydik? Evreninde ki insanlar ve ailen aklına gelince, yine girecektik. Bu savaşı kazanacağımızı, diğerlerinin de başaracağını aklımızda tutmalıyız. Belki onlar, çoktan bölgeyi geçip eve inmişlerdir. Hadi başlayalım, fark ettiysen hava giderek ağırlaşıyor. Sanırım konuşmamız oksijeni tüketiyor. Demek ki kapalı bir yerdeyiz. Çıkışı bulmalıyız. Karşıda bir kapı var oraya ulaşmalıyız. Nefesimizi savaşa harcayalım."

     Wei gücünü ortaya çıkardığında çevresindeki yırtıcılar biraz daha geriledi. Wei ateş gücünü kullanıyordu. Toprak gücü için çok fazla efor sarfetmesi gerekiyordu. Denese de olmuyordu. Yırtıcalar aniden ikisine de saldırmaya başladı.

     Wei ve ejderinin alevleriyle yanan yırtıcılar, diğerlerini biraz tereddüte düşürse de, az bir zaman diliminde sonra yeniden saldırıyorlardı. Huolong hem ateş gücü, hemde kanatları ve kuyruğu ile yaklaşmaya çalışanları savuruyordu. Yırtıcılar azalmak yerine giderek çoğalıyor gibiydi. Şimdiden yorulmaya başlamışlardı. Zaman kavramını kaybedeli çok olmuştu. Sanki hiç zaman geçmemiş gibi hissediyorlardı. Oysa aralıksızsız neredeyse bir gündür savaşıyorlardı. Ama uzun yıllardır savaşıyor gibi Wei'nin saçları uzamış, sakallarına karışmıştı. Bunu fark edemeyecek kadar kendini savaşa veren Wei, düşmek üzereydi.

Two Universes~İki Evren~Wangxian~YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin