Zhan görüntülü görüşme için çok heyecanlıydı, sabırla bekliyordu ama dakikalar geçti. Üç kez üst üste aramasına rağmen telefonu açan olmamıştı. Dakikalar, ona asırlar kadar uzak geldikçe endişe seviyesi yükselmeye başlıyordu. Yibo neden açmıyordu, neden geri dönmüyordu?
"Anne, Lu Jin teyzeyi arar mısın lütfen?"
"Zhan oğlum ne oldu, neden Lu Jin'i aramamı istiyorsun?"
"Baba, anne, Yibo'yu arıyorum cevap vermiyor. Neredeyse on beş dakika oldu. O da aramıyor, kesin bir şey oldu, lütfen Lu Jin teyzeyi arayın."
Yue ve Liang, sen kötü bir şey olsa hissederdin, diyemiyorlardı.
"Tamam oğlum sen sakin ol, annen arıyor bak. Sen tehlike filan mı hissettin yoksa?"
"Tehlike gibi değil. Sadece endişeleniyorum bir terslik mi var diye?"
"Lu merhaba, iyiyiz bir şey yok, Zhan Yibo ile görüşecekti, bilginiz vardır. Evet evet, Yibo telefonuna cevap vermiyormuş Zhan çok endişelendi, kötü bir şey mi var diyor? Ben de o nedenle seni aradım."
"Yue biz iyiyiz. Yibo telefonu bekliyordu zaten, odasındaydı. Sabaha kadar uyuyamamış, sabah beş de çoktan ayaktaydı. Kesin uykuya daldı ben hemen bakıyorum, bekle biraz."
"Zhan, Yibo uyuya kalmıştır diyor Lu teyzen, bakmaya gitti şimdi. Sabaha kadar uyuyamamış heyecandan, kesin sızıp kaldı. Gördün mü endişelenme? Şimdi haber verecek Lu, telefonu kapatmadı bak dinle sen de."
"Yibo, Yibo oğlum, uyan hadi. Zhan seni arıyormuş, telefona cevap vermedin diye endişelenmiş."
"Neee? Anne saat kaç aghhh, Zhan ölmüştür meraktan. Annnee yarım saat olmuş neredeyse, cevapsız aramalar aghhhh ölmek... Yok istemiyorum, hemen arıyorum anne."
"Duydunuz değil mi Yue, Zhan'ı arıyor Yibo."
"Duyduk Lu. Zhan çoktan odasına koştu bile. Ah bu çocuklar. Birazdan bizleri de görüştürecekler. Zhao, yani Naixin, cidden senin kardeşin mi?"
"Yok hayır Lan Fûren'in kardeşi. Senin gibi ben de unutmuştum onu. Yibo'nun kime benzediği de çıkmış oldu, anne ve dayı karışımı kesinlikle. Naixin çok genç Tanrı olduğu için, aralarında ki yaş farkı da çok yok. Hahaaaa, tabi Naixin bir kaç asır kadar yaşlı sadece. Şimdilik kesiyorum Yue, birazdan bağırmaya başlarlar. Önce bizi alacaklar sonra başbaşa kalacaklar."
Acaba, aşıklar konuşmaya dalınca, onları ne zaman akıllarına getireceklerdi?
"Çok seviniyorum onlar adına, görüşürüz birazdan."
~~~~~~
"Zhan'ım canım, çok özür dilerim, seni endişelendirdim. Nasıl uykuya dalmışım anlayamadım. Aaah, saçım başım dağılmış, üzgünüm sabah beşden beri hazırdım oysa. Seni görmek, aghh hiç iyi değilim Zhan, yanında olmak istiyorum, sana sımsıkı sarılmalıyım. Yine de bununla yetinmeliyim."
"Yibo'm çok korktum sana bir şey oldu diye. Seni duydum, şimdi de gördüm ya, ohh Tanrıya şükür. Hem hiç öyle dağınık da değilsin çok yakışıklısın. Biraz daha mı vücut yaptın sen yaaa? Az dur da, ben sana yetişeyim."
"Canıım, sen bu azimle, beni bile geçersin. Şu anda seni görüyorum ya, mutluluğumu anlatamam. Sanki değişmişsin, kilo almışsın biraz. Çok fazla yakışıklı olmuşsun. Zhan çok kıskanıyorum seni, hele yanında değilim ya. Böyle kırmızılar giyip mi gidiyorsun yoksa işe? Offf, of yanıyorum burada ben farkında mısın? Sen sadece benimsin değil mi? Şey yani beni seviyorsun, hep de seveceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...