"Zhushen, Zhenshen teşekkür ediyoruz ama Wei'nin dediği gibi şimdi kaçıyoruz. Düğüne kadar da yokuz. Aşkım, hadi bebeğim itirazlarını evimizde dinleyeceğim söz. Xing.... Aaa onlar çoktan uçmuş. Hoşça kalın."
Nihayet aşıklar kavuşmuş ilk birlikteliği yaşamak üzere evlerine ışınlanmıştı.
Aşk dolu geçen gecenin ardından çiftler nihayet birbirlerinin olmanın rahatlığı içinde ulaştı sabaha. İki ev, dört aşık hala birbirlerinin kollarındaydı.
"Bu inanılmaz bir geceydi kelebeğim. Sen muhteşem bir varlıksın. Hala sana doyabilmiş değilim. Asırlar geçse de bu değişmeyecek."
"Asıl muhteşem olan sensin sevgilim. Vahşiliğin beni benden aldı. Sana sahip olabilmek, bana sahip olman offf yine bana ateş basıyor aşkım. Kelebeğin uçmak istiyor. Kanatlarım olur musun?"
"Değil kanat her şeyin olurum sevgilim, eşim. Ahh ne tatlı bir kelime bu böyle. Gel aşkım seni uçurayım. Bekle, bekle o da ne öyle?"
"Ne, ne oldu? Niye panikledin birden aaaa Xue yoksa...
Xingchen ve Xue çifti şaşkınlıktan küçük dillerini yutmak üzereyken. Diğer çift henüz ara vermişti sevişmeye. Kollar birbirinin bedenine sarılmış, gözler gözlere kilitlenmişti.
"Wei'm sen nasıl bir şeysin böyle aklım hala yerinde değil. Yedi kat gökte cennete gibiyim. Hiç oradan inmek istemiyorum."
Wei hafifçe eşinin kulağını ısırdı ve fısıldadı.
"İnme zaten, seni indirmeye hiç niyetim yok. Orada hep kollarımda kal. Yalnızca adımı fısılda. Dudakların aşkımla, sadece bana inlesin. Ahh Wangji, Wangji aşkım, bebeğim, herşeyim, eşim. Şu teninin kokusu beni deli ediyor. Ben kendimi tutamıyorum. Yine benim olmanı istiyorum. Benim aklımı yitirmemi istemiyorsan kendini acil bana vermelisin."
Wei'nin fısıltılı sesi Wangji'nin içini eritiyordu. Alev alev yanan bedeninin söndürülmeye ihtiyacı vardı. Dudaklar önce buluştu. Giderek daha aç oluyorlardı.
"Wei, Wangji, özür dileriz sizi bölmek zorundayız."
"Xue, ölüm dışında bir şey ise ben sizi öldürürüm. Ne oldu yine?"
"Giyinin yanınıza geliyoruz, evet çok acil."
Çiftler bir araya geldiğinde Wei ve Wangji hala bekliyordu. Konuşmamaları ikisini daha çok telaşlandırdı.
"Xue, Xing ne olduğunu anlatacak mısınız? Sabah seansımızı bölecek kadar önemli olan ne? Konuşsanız ya."
"Wei, Wangji farkında değil misiniz? Başımızın üstünde ışıklı bir hale var, hem de ikimizin. Ve aynısı siz de de var."
"Eee ne olmuş, yani niye ışık var? Siktir.... Aghhh anladım şimdi. Aiyoo Wangji hamileyim. Hepimiz hamileyiz. Owww böyle nasıl çıkacağız herkesin içine? Aww ağlamak istiyorum rezil olacağız."
Wei'nin sözleri üzerine dördü de ağlamaya başlamıştı. Bebekleri olacağını biliyorlardı ama bu kadar erken olması onları utandırmış, panikletmişti. Sevinçlerini yaşayamıyorlardı şu an. Yani herkes onların gece seviştiğini bilecekti. Özel hayatları deşifre olacaktı. Elbette bu normaldi bilmiyor değildi kimse. Ama bu durum, bu ışıklı haleler resmen bağıracaktı. Zhushen onları kahkahalarla izliyordu. Koskoca savaş Tanrıları utanmış ağlıyorlardı. Wei ve Wangji'yi anlayabilirdi, sonuçta evrenlerine henüz alışmamışlardı bile. Ama Xingchen ve Xue'nin ağlaması daha da komikti. Gülmesi geçince yardım etmeleri gerektiğini düşündü. Kimse onları yadırgamaz, yargılamaz aksine kutlama bile yaparlardı. Ama şu an bunu onlara anlatmak zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Universes~İki Evren~Wangxian~Yizhan
FanfictionYibo, Zhan'a doğru adımladı, bunları hiç bilmiyordu, her cümle de kalbine bir hançer inmişti. Zhan, kendinden daha fazla acı çekmişti. Ona sarılıp teselli etmek istedi. Onun sarılma niyetini anlayan Zhan ise geri geri gitti ve öfkeyle konuştu. ...