39.Bölüm: Şah Mat

422 32 8
                                    

Bölümleri belirlediğim tarihlerde yayınlayacağım. Normalde finali yazdım ancak final ikiye ayrıldı. Final'in ikinci bölümü 20 Ekim'de yayınlanacak. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar dilerim.

 İyi okumalar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

39.Bölüm: Şah Mat

Ensemde şüphenin nefesi, ruhumda oluşan huzursuzluk hissi. Hiçbir yere sığamıyormuşum gibi, sanki içim içime sığmıyor gibi. Kafamda onlarca düşünce dönüp dolaşıyordu. Durduramıyordum. Kafamın içinde dolananlar ruhumu ele geçiriyordu. Belki de sadece derin bir nefes almalıydım. 

Kendime gelebildiğim vakit oturduğum yatakta hareketlendim. Efnan Pars'ın kucağında uyuya kalınca tekrar onu beşiğine yatırdı. Pars'ın dediğine göre muhtemelen diş çıkarma dönemindeydi. Sanırım bunu da araştırmalıydım.

Pars'ın uzun uğraşları sonucu yatmıştım tekrar. Kafam yastıkta gözlerim odanın boş duvarlarında öylece bakınıyordum. Gözlerimin önüne geçmişten gelen birkaç sahne belirip yok oluyordu, yine deliriyordum. Galiba bunu söyleyerek kendime en büyük zulmü çektiriyordum. Gözümden süzülen birkaç damla yaş bunları kaldıramadığımın bir kanıtıydı. 

Nefesim kesiliyormuş gibi hissettim. Boğazıma sanki bir bıçak dayalıydı, o bıçağın şah damarıma gelmesi an meselesiydi. Ve değdiği anda her yeri kan gölüne döndüreceğini biliyordum. O bıçağın metali boğazıma girdiğinde nefesim tükenecekti, zaten uzun zamandır içime çektiğim oksijen beni öldüren bir zehir gibiydi. 

"Hiç umut yok Pars, hiçbir çıkış yolu yok. Kayboluyorum ben, her geçen gün daha kötüye gidiyorum." Saçlarımdan daha sıkı tuttu. Sanki onu bırakacaktım ve o bunu hissetmiş gibiydi. Elleri daha sıkı tuttu beni, sardı sarmaladı. Bir süre sustu ama hemen ardından da kulağıma benimle aynı tonda fısıldadı. 

"Sönmüş ışıkların altında yakacak tek bir kibrit çöpü bile varsa elinde, umut var demektir. O da kalmamışsa, kendin bul ateşini. Karanlığın peşinden git o seni aydınlığa çıkaracak, ummadığın anda biri karşına çıkacak." Kendinden bahsediyordu.

"Ya o ateş bensem, ya kendimi yakarsam?" Kısık sesim kulaklarımı tırmaladığında onun yutkunduğunu işittim.

"Gelir bulurum seni, yakmazsın sen yakarsın. Kendini değil geçmişini yakarsın." Dediği cümle ağlayışımı durdurdu ve burnumu çekmemi sağladı. Birden aklımda beliren kelimeleri birleştirdim.

SESSİZLİĞİN VAVEYLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin