Bu bölüm canım arkadaşım Kübra Kayıkcıya ithafen yazılmıştır.
BERFU’DAN
Dalya’nın burada ne işi vardı diye düşünüyordum. Şirkette girince, onu görmüştüm, Dalya Amerika’da bile karşıma çıkmıştı. Dalya’yı görünce yine bir yıkılmışlık hissetmiştim. Siyah dar ve mini elbisesi, sıkı bir atkuyruğu ile toplanmış saçları ve gözlerini açığa çıkaran makyajı ile yine çok güzeldi. Yanında sönük kaldığımı biliyordum Dalya yine alayla yanımıza geldi
-Hoş geldin Berfucum seni beklemiyordum dedi bende gülümsedim
-İnsanları şaşırtmayı severim Dalyacığım dedim cadı yine yapacağını yapmış Umay’ı kolundan tutmuştu. Damarlarımdan şu an kan yerine kıskançlık aktığına yemin edebilirdim. Dalya’nın tuttuğu kolunu, Umay tek bir hareketle çekmiş ve toz bulaşmışcasına silkelemişti-Baban burada mı Dalya? dedi buz gibi bir sesle, Umay sanırım ben ve ailesi hariç herkese soğuktu aslında normalde bana da soğuktu ama şu aralar biraz aramız düzelmişti sanırım. Dalya Umay’ın elini tuttu ve onu çekmeye başladı sadece şok olmuştum, Umay onunla gidiyordu ve ben arkadan sadece bakıyordum. Umay elini onun elinden çekti, damarları belirginleşmişti. Yanıma bir çalışan gelip konuşunca ona baktım İngilizce konuşuyordu. Umay onunla gözden kaybolmuştu bile çalışan bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. İngilizce biliyorum dediğimde bana baktı ve rahatça İngilizce konuştu
-Buradan yürüryün Berfu Hanım Asel Bey sizi bekliyor dedi. Asel mi beni niye çağırtıyordu acaba, ne cesaretle Umay'ın şirketine adamını gönderiyordu, Umay’a kızsamda ona ihanet etmezdim anlaşma anlaşmayadır diye düşündüm.
-Kendisi ile görüşmeyeceğimi söyleyin dediğim anda adam bana iyice yaklaştı
-En değerlinizin Türkiye’de başına bazı kötü şeyler gelebilir Berfu Hanım dedi adam. En değerlim yani babaannemden bahsediyordu. Bu adam beni canımla tehdit ediyordu. Adama baktım korkuyordum ama
-tamam nerede dedim. Umay zaten ortalıkta olmadığı için adamın beni götürdüğü arabaya bindim, camlar siyahtı ve arabanın içerisi dışardan gözükmüyordu. Şu an yaptığım aptallıktı belki, ama en değerlimi korumak için şuradan kendini at dese atardım.
Yaklaşık yarım saat sonra araba bir deponun önünde durdu. Arabadan inince etrafta kimsenin olmadığını gördüm.Adam bana deponun kapısına kadar eşlik etti ve arkasına döndü
-Sen gelmiyor musun? dedim telaşla adam bana döndü ve
-Asel Bey içeride Berfu Hanım benim girmeye iznim yok dedi arkasına döndü ve gitti , bende deponun kapısına döndüm. Eski kapı, yarım aralıktı babaannemi düşünerek içeri doğru yürümeye başladım. Korkuyordum. Ben cehennemimden korkuyordum.Şahine karşı koymaya çalışan bir kelebektim ben, Asel beni pençelerinde paramparça edecek kanatlarımı koparıp uçup gitmeme engel olacaktı. Asel benim cehennemim olacaktı.
Topuklu ayakkabılarımın tıkırtıları ile loş depoda ilerlemeye başladım. Deponun tam iç kısmına gelmiştim ki onu bir masanın önünde bir sandalyede otururken gördüm.
Ayakkabılarımın sesini duyunca bana baktı gözleri kaçıp gitmek istememe sebep olabilecek kadar koyuydu Asel şu an sanki öfkesinde boğuluyordu. Yüzündeki ve alnındaki damarlar öfkesiyle şişmişti. Kasılan çenesini ve sıkılmış yumruğunu buradan bile görebiliyordum. Öfkeden kararmış gözleri gözlerimi bulunca titremeye başladığımı hissettim yavaşça ayağa kalktı ve konuştu
-Gelmişin saf kar tanesi. Şu an cehennemine kendi ayaklarınla geldin ve bağırarak devam etti
-o zaman, cehennemine hoş geldin
Korkuyordum şu an onu durdurabilmek için hiçbir şeye sahip değildim. Şu an onun da dediği gibi yalnızdım. Asel tam önüme hızlı adımlarla geldi siyah halelere bürünmüş koyu kahverengi gözleri, gözlerime bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK
ChickLitKim olduğumu bilmiyorum, kim olduğunu bilmiyorum. Nerdeyiz, ne yapıyoruz bilmiyorum. Artık bunun ne kadar oyun ne kadar gerçek olduğunu bilmiyorum. "Bu oyunu oynayacağız ikimizde kârlı çıkacağız" demişti. Sahte bir nişan gerçek...