BERFU'DANNefret nasıl bir kelime, nasıl bir insani içgüdü. Birinden nefret etmeyi becerebilecek kadar sevemeyebilir mi bir insan diğerini? Ben nasıl nefret edeyim ki senden, seni severken. Sen böyle masum bakarken gözlerime, pişman söylediklerinden. Nasıl nefret edeyim sen bana bir anne vermişken. Nasıl kızayım ki ben sana söyle bana. Ne yaptın sen bana böyle? Kimsin ki sen be adam, kimsin ki böyle bağladın beni kendine. Bir kar tanesini nasıl böylesine bir çığa dönüştürdün, nasıl bir kar tanesini böylesine güçsüzleştirebildin?
-Etmiyor musun dedi sesi sanki soğukta kalmışcasına titredi, yenilmez Umay Arat'ın sesi karşımda titredi.
-Etmiyor musun kar tanesi diye tekrarladı güçlü bir sesle
-Etmiyorum diye cevap verdim hayatımda gördüğüm en alaylı gülüşü sundu bana
-Nasıl bir pislik olduğumu biliyor musun diye sordu
-Bilmiyorum diye cevap verdim
-Kimim ben biliyor musun diye sordu
-Bilmiyorum diyebildim başını evet anlamında salladı ve konuşmamız boyunca ilk kez bana tamamen döndü
-Hayatıma bir çok kadın girdi, bir çok basit hatıra, bir kaç tuhaf anı olarak kaldı hepsi de. Yolda görsem tanımayacağım, konuşmaya tenzzül bile etmeyeceğim kişilerdi.
Derin bir nefes aldım. Boğuluyordum, Tanrım bu adamın karanlığında boğuluyordum
-Bir çok kötü anı yaşadım, mafyaya bile karıştım
Dosyada okumaya cesaret edemediğim şeyleri şimdi öylesine basit bir şekilde söylüyordu ki
-Seni üzdüğüm ve üzmek zorunda kalacağım her gün için özür dilerim. Seni eritmek zorunda kalacağım için çok üzgünüm minik kar tanesi.
-Senden nefret etmiyorum diye fısıldadım yeniden. Cehenneme meydan okumaya cesaretim vardı peki ona, Nemrut'a meydan okumak. Sinirle elini direksiyona vurdu.
-Berfu dedi sinirle, lafını kestim
-Anlamıyorusun değil mi? Nasıl anlayabilirsin ki zaten beni? Nasıl biri olduğumu biliyor musun? Diye sordum ciddiyetle
-Bilmiyorum diye cevap verdi
-Ben kimim biliyor musun?
-Bilmiyorum
-İçimin ne kadar parçalanmış olduğunu, nasıl acı içinde olduğumu peki bunu, bunu biliyor musun? Durkaladı bir süre konuşmadı, sonunda
-Biliyorum, acını gözlerinde görebiliyorum dedi neredeyse fısıldayarak
-Sen bana bir anne vermişken, babaanemi böyle mutlu ederken, bana arkadaşlar verebilmişken, beni koruyabilecek tek kişi senken ve ben böyle çaresizken senden nasıl nefret edebilirim ki?Gülmeye çalıştı olmadı, konuşmaya çalıştı söyleyecek bir şey bulamadı. Sonunda buz gibi parmaklarını saçımın üzerine koydu. Parmakları kımıldamadı, ben kımıldamadım.
-Kaybedeceğim onca şey var ki. Nasıl yapacağımı bilmiyorum, nasıl böyle yaşanılır bilmiyorum. Kim olduğumu bilmiyorum, kim olduğunu bilmiyorum. Beni acıtmak için seni acıtacak birçok kişi var Berfu, sadece yemek için bekleyen aç çakallar gibi sıralarını bekliyorlar.Ne kadar dibe çekilmiştik böyle Umay. Neden çırpındıkça daha dibe batıyorduk sanki
-Sana yardım edebilirim dedim, yavaşça bana baktı ve
-nasıl dedi
-Bilmiyorum, sana nasıl yardım edilir bilmiyorum. Sana nasıl ulaşılır, seninle nasıl konuşulur bilmiyorum. Saçımdaki eli yavaşça hareket etti ve parmakları yanağıma hafifçe dokundu.
Tam gözlerimin içine baktı ona çekiliyordum sanki. Umay güzel gözleri yumuşacık içimi ısıtacak bir şekilde bakmaya devam ederek konuştu
-Sadece yanımda kalmaya devam et Berfu, en büyük yardımı yapmış olursun zaten.
Ona aynı sıcak ve içten bakışlarla cevap verdim
-git diyene kadar yanında kalacağım söz? Ben git desen ne kadar gidebilirim bilmiyorum, ben artık neyin ne olduğunu bilmiyorum. Sanki ezelden beri tanıyorum seni, sanki hep buradaydın, sanki ben hep seni bekledim.O an arabanın kapısını açtı gidiyor dedim kendime. Beni bırakıp gidiyor sandım ama yanıldığımı saniyeler içinde kapımın açılması Umay'ın elinin kolumdan tutması ve hızla arabadan çıkarılıp kendimi onun kolları arasında bulmamla anladım ki o şuan beni bırakmıyor hatta sımsıkı tutuyordu. Umay bana sarılınca ne yapacağımı şaşırmıştım ben nasıl sarılınır onu bile bilmiyordum. Ellerim boşlukta asılı kaldı. Onunla ilk defa bu kadar yakındık parfümü ciğerlerime doluyordu onun gibi kokusunda seviyordum. Onu tanımlayan kokusunu zihnime kazıdım. Gülümsedim kafam onun boyun boşluğuna denk geliyordu onunla gerçekten çok uyumlu bir çifttik.
-Bana sarılmayacak mısın diye sordu hafifçe geri çekilerek. Dudağının kenarında hafif bir gülümseme vardı
-Ben... Söyleyecek bir şeyim yoktu, ne diyebilirdim ki
-Ben ikimiz içinde sarılırım o zaman dedi gülümseyerek. Ah be adam nasıl böyle olabiliyorsun? Nasıl bir soğuk bir de böyle sımsıcaksın. Bana yeniden sımsıkı sarıldı
-Artık ne kadar oyun ne kadar gerçek bilmiyorum, bu bilinmezlik ödümü koparıyor diye saçlarıma doğru konuştu.
İlk defa böylesine netti, ilk defa ona ulaşmama engel olan duvarlar yoktu. Şeffaftı, açıktı. Umay bana sıkıca sarılmaya devam ederken bir telefon sesi benden ayrılmasına sebep oldu onunla böyle sonsuza kadar kalabilirdim ben hâlbuki.Umay telefonu açtı ve arabaya yürüdü ne konuştuğunu duymamıştım ama kısa kesmişti.
-Gitmeliyiz, uçak hazırmış dedi
Başımı okur analamında sallayıp arabaya bindim. Arabayı çalıştırdı ve havaalanına doğru sürmeye başladı. Yaklaşık 20 dakika sonra havaalanına varmıştık. Umay arabasını özel uçakların olduğu kısma doğru sürdü ve arabayı iyi bir yere park edip arabadan indi bende inmiştim küçük çantamı aldım ve yanına gittim. Bana yine okuldaki gibi elini uzatmıştı etraftaki gazeteciler fotoğrafımızı çekiyordu. Okuldan tek farkımız öğrenciler yerine gazetecilerin olmasıydı. Uzattığı elini tuttum ve yanında yürümeye başladım. Parmakları soğuktu, yüreği buz tutmuştu. O bir kartanesini koruyabilecek kadar soğuktu. Umay güzel bir gülümseme ile bana baktı, baya rüzgar yapan ve gürültü çıkaran küçük uçağa doğru yürüdü. Önden ben bindim arkamdan ise o binmişti. Hızlıca iki kişilik koltuğa oturduk.İlk kez uçağa biniyordum gerçekten çok gerilmiştim. Umay yanıma oturmuştu bana döndü sanırım gerildiğimi anlamıştı. Gülümsedi ve alayla konuştu
-Korkuyor musun kar tanesi deyince ona döndüm
-Yok canım ne alaka derken bile sesim titremişti. Umay kafasını geriye atıp sesli bir kahkaha attı o cidden çok yakışıklıydı. Kırmızı dudakları dolgundu, burnu biçimliydi. Gözleri, en çok gözleri güzeldi. Dudağının kenarında minik bir gamze vardı, şu gülünce ortaya çıkanlardan. Kaşları biçimliydi, kirpikleriyse kaşlarına değecek kadar uzun. Gülüşü bir masaldı sanki, öyle güzel gülüyordu ki. Kafasını geriye atınca adem elması ortaya çıkmıştı, saçları geriye kayınca kulağında ki minik metal küpeyi gördüm. Ensesinde minik beyaz bir yara izi vardı, parmaklarında genelde yara bantları olurdu. O her masalda olan beyaz atlı prensti. Onu bana kader getirmişti. Hayat ilk defa bana bir şey vermişti.Umay gülmeyi kesti ve iki koltuğun arasındaki kol koyma aletini kaldırdı şu an iki koltuk birleşmişti. Bir an Umay'ın kolunu belimde hissedince kalbim hızla atmaya başlamıştı beni bir an kendine çekti ve sırtımı kendi göğsüne yasladı kulağıma eğildi ve konuştu
-Korkma kar tanesi ben buradayım dedi sesi huzur vericiydi sanki şu an kalbim kulaklarımda atıyordu. Onun nefes alıp verirken inip kalkan güçlü göğsünü hissedebiliyordum. Onu hissedebiliyordum, benimleydi, yanımdaydı ve Tanrım ona güveniyordum.Etkili parfümü ciğerlerime doluyor ve büyülenmemi sağlıyordu. Ellerini, karnımın üzerine koymuştu. Beyaz ve biçimli parmaklarına baktım, yüzük parmağında ki altı sarısı halka onun benim olduğunu gösteriyordu tıpkı benim parmağımda ki halkanın da benim onun olduğumu gösterdiği gibi.
Elimi nereye koyacağımı bilmedim, kaskatı olmuştum. Parmaklarını ayırıp ellerimi tutu ve ikisini de karnımın üzerine koydu. Elleri ile ellerimin üzerini kapattı. İki soğuk halka birbirine çarptı. Konuşmadı, konuşmadım.Umay'ın güzel kokusu ve sıcaklığı ile uykumun geldiğini hissettim, Umay tam uyku ile uyanıklık arsındayken konuşmuştu sanırım duymadığımı sanmıştı ama onu çok net duymuştum
-Uyu minik kar tanesi, seni yormuş olmalıyım, ben senin için uyanık kalır korkarsan seni korurum. Uyu güzelim, sen ikimiz içinde uyu tıpkı ikimiz içinde sevdiğin gibi
BÖLÜM NASIL OLMUŞ BEĞENDİNİZ Mİ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK
ChickLitKim olduğumu bilmiyorum, kim olduğunu bilmiyorum. Nerdeyiz, ne yapıyoruz bilmiyorum. Artık bunun ne kadar oyun ne kadar gerçek olduğunu bilmiyorum. "Bu oyunu oynayacağız ikimizde kârlı çıkacağız" demişti. Sahte bir nişan gerçek...