BU BÖLÜM CANIM KARDEŞİM MUSTAFA ÜLGERE İTHFEN YAZILMIŞTIR. İYİKİ VARSIN CANIM KARDEŞİM.
BERFU’NUN AĞZINDAN
Asel, sonunda geri çekilmişti gözyaşları yanaklarından çenesine süzülüyor oradan da aşağı akıyor yere damlıyordu. Evet, o ikimiz için ağlıyordu ama ben aptal kaderim için ağlıyordum. Hayat belki bana acımamıştı ama görüyordum da hayat hangimize acımıştı ki. Azıcık mutlu olduğumuzda, bir annenin şımaran çocuğuna attığı tokat gibi, kaçımıza o tokatı atmamıştı sanki.
Hayat, bana acımamıştı belki ama görüyordum ki hayat hem kalbimdeki hem de karşımdaki şu iki adamada acımamıştı.Biz; Umay, ben ve Asel hayattan tokatımızı yemiştik ancak hayat bize acımasızca vurmaya devam ediyordu.
Asel, gözyaşlarını bile silmiyordu damlayan her bir gözyaşının yerini yenisi çabucak kapatıyordu. Karşımda ki yıkılmaz gibi görünen adam devrilmişti. CEHENNEMİM KENDİ ATEŞİNDE YANIYORDU.-Asel dedim bana döndü hala ağlıyordu o erken büyümek zorunda bırakılmış bir çocuktu, şu an da sadece gözlerine baktım ve konuştum
-Asel üzgünüm, kalbimi senin avuçlarına bırakamayacağım için üzgünüm, beni sevmene izin veremeyeceğim için üzgünüm, seni sevemeyeceğim ve senin için eriyen bir kar tanesi olamayacağım için üzgünüm, döktüğün her bir göz yaşı ve her gün kırılacak bir parçan için inan ki çok üzgünüm dedim.Göz yaşları daha hızlı akıyordu hıçkırmaya başladığında anladım ki o yalnız kendi için ağlamıyordu. O BİZİM İÇİN AĞLIYORDU, HİÇ GERÇEKLEŞMEYECEK HAYALLERİ İÇİN AĞLIYORDU,OLMAYACAK BİZ İÇİN AĞLIYORDU. CEHENNEMİM ŞU AN, KALBİMİ DAĞLIYORDU.
Onun yanına gittim gözyaşlarını yanaklarından sildim, bu yakışıklı çocuk kanıyordu ve vicdanım beni yarı yolda bırakmıştı.
BEN ŞU AN GÜNEŞE YÖNELMİŞ BİR AYÇİCEĞİNE BENZİYORDUM. AYÇİCEĞİNİN GÜNEŞE YÖNELMESİ GİBİ BENDE UMAY’A YÖNELMİŞTİM. DUYGULARIM, VİCDANIM, AŞKIM VE KALBİM SADECE VE SADECE ONA DÖNÜKTÜ BENİM.’Asel ayağa kalktı ve bana sıkıca sarıldı şaşırmıştım sarılışı anlam yüklüydü o beni seviyordu ve bunu sarılması ile belli ediyordu.
-Elveda demek istemiyorum kar tanesi dedi kafasını geriye yatırdı ve gözlerime baktı
-Lütfen Berfu seni sevmeme izin ver, yaşamak için tek sebebim olmana izin ver, avuçlarında erimeme izin ver kar tanesi dedi Asel de hak ediyordu birini sevmeye ihtiyacı olmalıydı ona baktım
-Asel seni üzmek istemiyorum anlasana dedim
-Üzmeyeceksin aksine mutlu edeceksin senden başka bir şey istemem yalnızca sevmeme izin versen olmaz mı? Dedi masumca, vicdanım ağır basıca cevap verdim
-Tamam o zaman mutlu olacaksan, bir yarana merhem olmayı başaracaksam eğer beni sevmene izin veriyorum dedim ve deponun çıkışına doğru yürüdüm. Asel’in teşekkür ederim gibi bir şey söylediğini duymuştum ama geri dönmedim.Çıkışa geldiğimde beni getiren siyah arabaya bindim ve tekrar Umay ile gittiğimiz şirkete arabayla döndük. Loş depoda fark etmemiştim ama üzerim baya tozlanmış ve bileğim mosmor olmuştu. Umay yokluğumu bile fark etmemişti kesin. Bileğimi kapatırdım ve üzerimin de düştüğüm için battığını söylerdim. Eğer Asel ile buluştuğumu öğrenirse neler olacağını tahmin bile edemiyordum. Otelden içeri girince yanıldığımı anladım
-Nerde lan bu kadın diye bağıran kişi Umay’dı
-Nerde olacak gelir birazdan diye bağıran kişi ise Dalya olmalıydı, Umay’ın çalışanlara ve korumalara bağırdığını duydum
-Bir kadını koruyamadınız öyle mi? Siyah camlı bir araca binip gittiğini gördünüz ve bir şey yapmadınız öyle mi. Diye bağırınca odaya girme zorunluluğu hissettim sanki herkes Umay’ın yakıcı öfkesinden kaçmıştı da etrafta kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK
ChickLitKim olduğumu bilmiyorum, kim olduğunu bilmiyorum. Nerdeyiz, ne yapıyoruz bilmiyorum. Artık bunun ne kadar oyun ne kadar gerçek olduğunu bilmiyorum. "Bu oyunu oynayacağız ikimizde kârlı çıkacağız" demişti. Sahte bir nişan gerçek...