15

7.6K 630 265
                                    

Bölüm sonu sürprizim var. (Bitirince bakın şimdi degil kmzmzsk)
-

05**: kafeteryaya gel.

05**: seni bekliyorum.

05**: bu kez yüz yüze konuşacağız.

Attığı mesajlarla dersten çıkış saatim eş zamanlı olurken hızla asansöre basıp indikten sonra okulun kafeteryasına doğru ilerlemeye başladım.

Kafeteryaya ulaştığımda duraksadım ve etrafa bakınmaya başladım. Baya kalabalık görünüyordu ve bu kalabalıkta onu seçebilmem imkansızdı.

Masal: nerdesin?

05**: ben seni görüyorum.

Masal: ben seni göremiyorum?

"Masal," ve duyduğum sesle arkamı döner dönmez kendisiyle karşılaştım. Hafiften boyalı ombreli saçlarını arkaya doğru savurup genişçe gülümsedi. "Sonunda karşılaştık. Merhaba Masal."

Tereddüt içinde başımı salladım. "Merhaba, Ayşegül."

"Hadi, gel." Dedi ve hemen arkasını döndü. "Sana bir kahve ısmarlayayım."

Tam itiraz edecektim ki çoktan yola koyulmuştu bile. Kasaya ilerleyip kahve siparişi verdikten sonra bana doğru döndü ve üstünkörü süzdü. Bu bakışının sebebini anlayamadığımdan bir anlık duraksama ihtiyacı hissetmiştim fakat o hemen gülümseyerek bu ifadesini hızlıca sildi.

"Dersin bitti mi?"

"Evet, bitti. Senin?"

"Bitti." Dedi ve sipariş edilen kahvelerimizi bir tepsiye yerleştirip eline aldı. "Hadi, gel bir yere oturalım."

Ayşegül yola koyulurken onu takip etmeye başladım. Sonunda bir masaya tepsiyi bıraktı ve sandalyesini çekerek oturdu. Ben de hemen onun karşısındaki yerimi almıştım.

Ayşegül kahvesini önüne alırken oldukça sessizdi. Arada sırada bana doğru bakıyordu fakat anında gözlerimiz kesiştiği gibi sanki buna zorunluymuş gibi gülümsüyordu. Bu durum bana her ne kadar tuhaf gelse de sesiz kalmayı tercih ederek kahvemden bir yudum alıp gülümsedim.

"Ee?" Dedim tereddütlü bir şekilde. "Nasılsın? Nasıl geçti günün?"

"Hı?" O kadar dalgın görünüyordu ki sorduğum soruyu bile duymamış olabilirdi. "Ders biraz yorucu geçti de," dedi sorumu duymuş olduğunu kanıtlarken. "O yüzden biraz... biraz yorgunum işte. Ondan."

Ardından hızla bakışlarını kaçırdı ve kahvesinden hızlı bir yudum aldı. Ne olduğunu anlayamaz bir şekilde onu seyrederken en sonunda "Masal," dedi ve bana doğru ciddi bir bakış attı.

Bu ciddiyetin sebebini merak ederken birden duraksadı ve güldü. "Geçen günkü hareketim için özür dilerim." Yüzündeki gülümsemesini tekrardan hızlıca sildi ve kahvesinden yine hızlı bir yudum alıp masaya geri bıraktı. "Seni gerçekten de tanıyamamıştım."

"Sorun değil." Dudaklarımdan direkt bu dökülürken avucumda tutmuş olduğum kahvenin sıcaklığını yeni hissedip ben de bir yudum aldım. "Sonuçta herkesin bir hayatı var ve bir anlığına dalgınlığına gelmiş olabilir."

Dün fazlaca tepki vermiş olduğumu anında unutuyoruz.

"Haklısın."

Derken dakikalar geçti ve biz öylece sessiz kaldık. Ve onun sessizliği nedense beni bir yerden sonra rahatsız etmeye başlamıştı çünkü yüz ifadesinden sanki buraya zorla gelmiş gibi bir his uyandırıyordu. Kısa cevaplar veriyor ve sanki benimle muhabbete girmekten kaçınıyor gibiydi. Ee haliyle kendimi daha fazla tutamayarak sordum, "bir sorun mu var?"

İlk şaşırırmış gibi olurken ardından yine tuhaf bir şekilde gülümsedi. "Ne sorunu?"

Sorduğu sorunun ve hareketlerinin tezatlatğına istinaden "Bilmiyorum," diye mırıldandım. "Tavırlarından ve duruşundan sanki bir sorun varmış gibi hissettim."

"Hiç olur mu öyle şey be kanka?" Dedi ve küçük bir kahkaha attı. "Bugünkü dersimiz beni epey yordu biraz, ondan."

Gülümsedim. "Anladım. Eğer bir sorunun varsa benimle paylaşmaktan çekinme diyecektim."

"İyi ki sana mesaj atmışım," dedi birden ve bakışlarımız denk geldiğinde gülümsedi. "Seni ilk görüşümde ne kadar sempatik bir kız olarak geldiğini bir bilsen. Pek arkadaşım da yoktu, iyi oldu sana mesaj attığım."

"Evet, iyi ki tanışmışız." Diye onayladım onu. "Sana önceden de dediğim gibi, pek arkadaşım yoktu zaten."

"Aynen," dedi ve tekrardan defalarca yaptığımız gibi gülümsedi. "Ee sanırım senin canın bir şeye sıkılmış gibiydi. Anlat bakalım, dinliyorum seni."

Mahcupça ellerimi salladım. "Önemli bir şey değil ya. Unuttum bile. Umarım benimki de seninki gibi küçük bir hoşlantıydı." Bunu dememle kaşlarının çatılması bir oldu.

"Ben mi?" Diye sordu şaşkınlıkla. "Kime?"

Bu ani tepkisi sonrası birkaç saniye duraksama ihtiyacımı yaşarken "kime mi?" diye sordum ben de ona doğru. "Barış'tan hoşlanmıştın ya bir anlığına. Sırf eski sevgilini unutmak için. Hatta eski sevgilinle de barıştığınızı söylemiştin."

Durdu, durdu ve "haaa," dedi gülerek. "Ay, o kadar gereksiz bir detay ki unutmuşum."

Avucumun arasındaki kahvem soğumaya yüz tutmuşken "aranız nasıl?" diye sordum merakla. "İyidir inşallah?"

"Melih'e inişli çıkışlıyız ama sonuç olarak yine dönüp dolaşıp birbirimizi buluyoruz."

Bu söylediği şeyle bir anlığına afallayıp sorma gereği duydum, "Melih mi? Burak değil miydi onun ismi?"

Sanki bir öcü görmüş gibi boş gözlerle bana bakarken koca bir kahkaha attı. "İsmi Melih Burak be kanka. Allah seni ne etmesin kız!"

Ben de güldüm ve bir süre daha havadan sudan konuştuktan sonra telefonumun saatine bakıp telaşla söze girdim, "sana esnaf lokantamızdan bahsetmiştim ya. Babam namaza gitmeden lokantaya yetişmem gerekiyor."

"Öyle mi?" Diye sordu ve sanki son anda aklına bir şey gelmişçesine, gözleri yuvasından fırlayacakmış gibi olup "neredeyse unutuyordum!" Diye haykırdı. "Ben hattımı değiştirdim de. Sana yeni numaramı vereyim de kaydet."

"Numaranı mı değiştirdin?" Bu meraklı sorum sonrası kafasını direkt sallamıştı. "Evet, kanka. Hadi durma da yaz."

Telefonumu elime aldım ve rehbere girip onun söylediği rakamları tek tek girmeye başladım. En sonunda onu adıyla kaydederek genişçe gülümsedim. "Tamamdır."

"Güzel," ardından "eski numaramı silebilirsin." Dedi ve omuz silkti. "Artık onu kullanmayacağım."

"Neden değiştirdin peki?" Diye sordum merakla.

Ellerini 'önemsiz' dermiş gibi salladı ve gözlerini devirdi. "Ah, telefon sapıkları. M... Burak da baya kıskanıyor. Anlarsın işte."

Her ne kadar bu durum bana biraz garip gelse de kafamı sallayarak onayladım ve tekrardan onun sesini işittim. "Neyse Masal. Şimdi benim gitmem lazım. Evde sohbetimize, yeni numaramla devam ederiz o halde. Seni dinleyeceğim. Eğer seni her ne üzüyorsa bir daha üzemeyecek hatta emin olabilirsin."

Gülümsedim. "Olur, konuşuruz."

-
***Ve yine bir ters köşe... Toygar'in kendisini göstereceğini sandınız. Ama olaylar bambaska ilerleyecek. birazdan bir sonraki bölümü de salacağımmmm cunku neden olmasın?

Ama bunu oylamadan gelirseniz bozusuruz.

CANSIZ YILDIZLAR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin