21

8.7K 729 294
                                        

Jungkook - Still With You, resmen Cansız Yıldızlar'i anlatıyor :") sözleri ve kulağa gelişi o kadar hoş ki. Bu kitabın bir şarkısı var desem, bunu seçerdim.
-

Lise yılları ve piyano çalan o çocuk.

Kemanımla birlikte onun hemen arkasında duruyordum. Aynı müzik etkinliğinde, son anda cesaretimi toplayarak müzik öğretmenime etkinliğe katılmak istediğimi söylediğimde denk gelmişiz.

Müzik öğretmenim, katı biriydi fakat isteğimi çevirecek kadar değil. Etkinliğe çok sonradan katılmıştım ve bu konuda oldukça zorlanmıştım.

Herkes çoktan görev dağılımlarını almış, çalacakları parçaların notalarını kazıtmışlardı zihinlerine. Ben çalışmalara geciktiğim için derslerimiz bitse bile ekstradan zaman harcıyordum etkinliğe yeterli değeri ve önemi verebilmek için. Fakat yetersiz kalıyordum, ki zaten o zamanların baya baya acemisiydim. Temel bilgilerden öteye gidemezdim.

Bir gün kendi kendime çalışmalarıma devam etmek için konferans salonuna girdiğimde onu gördüm. Aynı parça, aynı notalar ve aynı kişi. Arkasına dönüktü. Çalma yetisi o kadar güzeldi ki, çalışı kulağa o kadar hoş geliyordu ki, neredeyse şimdiki duyduğum halinden hiçbir farkı yok gibiydi.

O zaman da arkasından gelen kişiyi, aynen biraz önce olduğu gibi fark etmişti. Dönmüş ve bana doğru bakmıştı şaşkınlıkla. Çalışmasını böldüğüm için hızla tam özür dilemeye başlıyordum ki, 'bana katılmak ister misin?' diye sormuştu.

"Yok art..." şaşkınlığımdan neredeyse konuşamayacak haldeydim. Karşımda, lisedeki o piyanist çocuk vardı. Büyümüş ve dimdikti. Aynen o yakışıklılığıyla karşımda duruyordu. Yıllar geçmiş ama o piyano notaları, bir çırpıda hatırlatmıştı bana unutulmaya yüz tutmuş anıları.

"Sen osun..." ona doğru birkaç adım attığımda "ben de seni ilk tanıyamamıştım," dedi dingin bir sesle. "Ama sonunda tanıdım ve..." devamını getiremeyip duraksadı ve yüzünü yere doğru eğdi.

"O gün de bu parçayı çalmıştın." Bu olay yüzünden buraya neden geldiğimi bile unutmuş gibiydim. "Etkinlik için yeteri kadar iyi değildim ve... ve o gün çalışmak için geldiğimde sen yardımcı olmuştun bana. O gün 'bana katılmak ister misin' diye sormuştun ve beraber çalışmıştık. Sonrasında ise-"

"Bir daha hiç denk gelmedik," diye devam etti benim yerime. "Bir daha birbirimizi hiç görmedik."

O piyanist çocuğun ismini bile bilmiyordum. Sadece piyano çaldığını biliyordum. Benim de müziğe ilgimin olmasından dolayı her ne kadar acemi de olsam o etkinliğe katılmak istemiştim. Teyzemin o zamanlar bana hediye ettiği orta düzeyde bir kemanım vardı. Bana verilen parçayı çalmakta zorlanıyordum. O gün, şans eseri çalışmak için konferans salonuna gittiğimde piyanist çocukla denk gelmiştim ve bana yardım etmişti. İsmini her ne kadar bilmesem de o gün, benim için çalışmasını bırakmış ve yardımcı olmuştu. Kısa bir anlığına bile olsa çok şey katmıştı bana.

"Ama..." deyip merakla onun yüzüne doğru bakmaya devam ettim. O ise gözlerini benden çevirmiş, dosdoğru önüne doğru bakmaktaydı. "Neden etkinlik günü gelip çattığında orada değildin?" Onu, çalışma günümüzden sonra bir daha hiç görmemiştim ve etkinlik günü de katılmamıştı gösteriye.

"Hani bana 'müzik senin için nedir?' diye sormuştun ya." Dediğinde duraksayıp dinlemeye koyuldum. "Sana, müzik benim için çok şeyi ifade etmeseydi ikinci üniversitemi okumuyor olurdum demiştim." Birden güldü ve gözleri beni buldu. "Şunu eklemeyi unutmuşum, müzik benim için çoğu şeyi ifade etmeseydi sınıfta kalmazdım. Seninle karşılaştığımızda on ikinci sınıfın tekrarını yapıyordum."

Bu verdiği yeni bilgiyle yine şoka uğrarken "neyse," dedi ve dudaklarını yalayıp derin bir nefes verdi. Gözleri elimde tuttuğum keman çantasına çarptığında ise duraksadı.

Benim de gözlerim istemsizce onun bakışlarını takip ederken sanki buraya ne için gelmiş olduğumu unutmuş gibiydim. Özür niyetine verdiği hediye!

"Şey..." diye mırıldandım ve yerimde kıpırdanmaya başladım. Nedendir bilinmez ama o lisedeki piyanist çocuğun Toygar olması, beni nedense hem mutlu etmiş hem de garip duyguların beraberinde gelmesine sebep olmuştu.

"Bu keman..." dedim ve tekrardan duraksadım. Gözleri bir an bile olsun gözlerimden ayrılmazken "sebebini merak ediyorum," diyebildim nihayetinde. "Gerçekten de bu özür hediyesinin sebebini çok merak ediyorum."

Söylemesini umuyordum ama bir yandan da beni üzecek bir şey olduğunu hissedebiliyordum. Ancak asla geri adım atmak istemiyordum. Merak eden tarafım o kadar büyüktü ki.

Fakat o sustu, sustu ve sustu.

Sessizliği artık sinirimi bozma düzeyine gelince "bunu kabul edemem," deyip kemanı hemen onun önünde, yere bıraktım. "Sana iyi çalışmalar." Tam arkamı dönmüş ve gidiyordum ki söylediği şeyle olduğum yerde kalakaldım.

"Sana yazan bendim."

Arkamı dönmüş olduğum için nasıl bir ifadeyle bunu söylemiş olduğunu bilmiyordum ama sesinden, oldukça pişman olduğunu anlayabiliyordum.

Neredeyse yavaş çekim denilebilecek bir şekilde ona doğru döndüğümde artık gözlerinin odağı bendim. Elleri cebinde, hâlâ arkasındaki piyanoya yaslanır bir biçimde duruyordu.

Anlayamaz bir şekilde gözlerimi kıstım. "Bana yazan derken?"

"Ayşegül diye biri yoktu aslında."

"Ayşegül?"

"O bendim. Kuzenim Ayşenur'u kullanarak sana yazan bendim." Resmen kalbime bir sızı girmiş gibi olurken "sana baştan beri yazan kişi Ayşegül değil, Toygar Gül'dü. Ayşegül diye biri hiç olmadı." Diye noktaladı cümlesini.

Bir bir söylediği bu gerçekler, beni şoka etmekten ziyade aynı zamanda da salak yerine konulmuşum gibi hissettirirken söyleyecek tek bir kelimem bile yok gibiydi.

"Özür dilerim," dedi gözlerimin içine baka baka. "Gerçekten de çok özür dilerim."

"N-neden?" Sesimin titrekliği anında sinirlerimi bozarken derince yutkundum. Belki şu an sorgulayacak çok şey vardı fakat sadece bunu sormaya gücüm yetebilmişti.

"Çünkü..." dedi ve o da yutkundu. Nihayetinde yaslandığı piyanodan ayrıldı ve söyledi, "seni seviyorum."

-
***diger bölümü akşama kadar salabilirim kimler bekliyor görebilir miyimm?

CANSIZ YILDIZLAR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin