42

5.1K 505 280
                                        

🌟bölüm sınırı: 60 oy. 🌟 sınır koymayi sevmiyorum ama koymasak vermiyorsunuz :(

Hikayeden biraz kopmuş gibi oldum ama bunu doparlayacagim. Evet doparlamak.
-

BONUS: Toygar'dan.

Çoğu zaman ortamda istemediğim insanlar bulunurdu. Onlarla aramdaki mesafeyi bilir ve ona göre davranırdım. Ama bu kez farklıydı. 'O kadın' maalesef ki benim öz annemdi ve bunları anlayamayacak kadar paradan gözü dönmüştü.

Onun gibi birinin bu aciz isteğine yanıt verecek değildim. Geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarması gerekirken daha başka heyecanlar aramasının sebebini gerçekten de çok merak ediyordum.

Acaba 'zor bir dönemden geçiyoruz'dan kastı neydi? Yeni kocası ona para kuyusu sağlayamamış mıydı yoksa?

Bir süre sonra bu kadını düşünmenin bana hiçbir yararının olmadığını ve sadece sinirimi bozmaya yettiğinin farkına varıp evin bahçesine ulaştığım gibi garaja doğru ilerledim. Arabama atladım ve her saniye özleyebildiğim Masal'ın restoranına doğru sürmeye başladım. Daha dersin başlamasına vardı ve o, kesinlikle restoranda vakit öldürüyordu. Bundan emindim.

Çok geçmeden restoranın önüne gelmiş ve kaldırımlarda park edecek bir yer arıyordum. Ancak kaldırımda duran tanıdık bir yüzle duraksama ihtiyacı hissetmiştim. Bu, Ayşenur'un abisiydi. Yaslanmış olduğu araba, kendi arabasıydı ve restorana doğru bakıyordu.

İyi de neden?

Kuzenimi görmeyeli baya olmuştu. Daha doğrusu kuzenlerimi görmeyeli baya olmuştu. Ayşenur'la olan son zamanlardaki muhabbetimizin oluşması ise, sadece aynı okulda denk gelmemizden kaynaklanıyordu.

Şimdilik arabayı bir yere park etmenin en öncelikli işim olduğunun farkına varıp biraz daha ilerlemeye başladım. Neyse ki çok geçmeden bir yer bulup arabayı park ettim ve içerisinden çıktım.

Ayşenur'un abisi Utku, hâlâ restorana bakmaya devam ediyordu. Onun yanına doğru ilerlemeye başladığım an, sanki bunu hissedermiş gibi olup benim olduğum tarafa doğru döndü. Yüzünde şaşkınlık resmedilirken araya giren bunca zamana ithafen, nasıl davranacağımı bilemeyip "merhaba Utku," dedim. Aynı zamanda aramızdaki mesafe de kapanmıştı.

Utku, yüzündeki şaşkınlığı hızla silip "merhaba Toygar." Deyip gülümsedi. "Uzun zaman oldu." Bu söylediğini kafamı sallayarak onayladıktan sonra lokantaya doğru kısa bir bakış atıp "burada ne yapıyordun?" Diye sordum.

Burada böyle, arabasının yanında bir şekilde lokantaya doğru bakması haliyle bana tuhaf gelmişti. Acaba Masal'ın anlattığı sapık, Utku olabilir miydi? İyi de...

"Öylesine," deyip düşüncelerimin hızla silinip gitmesine sebep olduktan sonra tekrardan gülümseyip omuz silkti. "Sadece karnımı doyurabileceğim bir yer arıyordum. Bu lokantanın fiyatları nasıl, yemekleri güzel mi? Bir bilgin var mı?"

Şüpheyle tek kaşımı kaldırıp "istersen sana bir şeyler ısmarlayayım," deyip restorana doğru bir bakış attım tekrardan. "Böylece bu restoran hakkında bir fikir sahibi olursun."

"Yok be kuzen!" Deyip ellerini hayır anlamında salladı ve hemencecik konuyu değiştirdi. "Bu arada senden büyük olduğumu ne çabuk unuttun? Eskiden bana 'abi abi' diye seslenirdin."

Utku'nun, Masal'ın bahsettiği sapık olup olmadığı konusunda emin olamadığım için ona samimi bir şekilde yanıt veremiyordum. Ancak bunu anlamanın tek bir yolu vardı, eğer Utku'yu restorana sokmayı başarabilirsem, Masal'dan bunu tescilleyebilirdim.

"Hadi," deyip tekrardan restorana doğru bir bakış attım. "Madem eskilerden bahsettin, hazır da buradayken bir şeyler yiyip laflayalım."

Ayrıca restoranın camından içerisinin göründüğünü de itiraf etmeliydim. Deminden beri fark ettiğim bir şey vardı ama 'bana öyle geliyordur' diye geçiştirip duruyordum. Sanırım Masal'ın yanında biri vardı ve yan yana oturuyorlardı.

Utku güldü ve saçlarını kaşıyıp "ama..." diye son harfi uzatıp omzuma doğru hafiften vurdu. "Böyle ucuz bir yerde yiyecek değiliz, başka bir zamana kalsın. Hem de bu aramızda oluşan mesafeyi daha iyi bir yerde konuşmalıyız kardeşim."

"Buna gerek yok-" tam bunu söylemiştim ki çalan telefonunu cebinden çıkardı ve bana doğru dönüp "neyse sonra görüşürüz," deyip arabasına doğru hızlı adımlarıyla ilerlemeye başladı.

Direksiyona geçmesi, arabayı çalıştırması ve sokağın köşesini dönene kadar bir süre onu seyrettikten sonra istemsiz yutkunup restorana doğru baktım.

Masal'ın gerçekten de yanında biri vardı ve sabahki yazdığım mesajıma da yanıt vermemişti.

Yanındaki kişinin yüzünü göremiyordum. Çünkü Masal onun yanında ve cam tarafında olduğu için onun kim olduğunu çıkaramıyordum.

Her şeyden gereksiz anlam çıkaran biri değildim. Hiçbir zaman da öyle biri olmamıştım ama bu durum nedense beni rahatsız etmişti. Oysa ben ona, restorana girip sürpriz yapmak istiyordum. Yanındaki kimdi ki? Birden girsem Masal rahatsız olur muydu?

Buna daha fazla dayanamayıp restorana doğru ilerlemeye başladım. İçeri girdiğimde ise gördüğüm kişiyle şok oldum.

Barış?

Masal ve Barış'a doğru şaşkınlıkla bakakaldım. İkisinin önünde bir nota kağıdı vardı ve Barış'ın da kucağında gitarı vardı. Masal da onun yanında bir şekilde öylece onun çalışını dinliyordu.

Gitmek istiyordum. Ama yapamıyordum. Ancak saniyeler sonra beni fark eden ilk kişi Masal olduğunda, yeni sıkmış olduğumu fark ettiğim yumruklarımı serbest bırakıp ona doğru baktım. Yüzünde hafiften bir şaşkınlık belirdi ve onun ardından da Barış çalmayı bırakıp bana doğru baktı.

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Barış ise bir bana bir de Masal'a doğru bakıp hafiften gülümser gibi olmuştu. Onun bu tavrı anında sinirlerimi bozmaya yeterken Masal'ın sesini işittiğim gibi, her şeye rağmen yumuşamış oldum.

"Toygar," deyip oturduğu yerden kalktı ve yanındaki Barış'a doğru bir anlığına baktıktan sonra "hoş geldin." Dedi.

Zorlukla gülümseyip "hoş buldum," diye karşılık verdim. "Aslında böyle habersiz gelmek istememiştim. Sadece-" ve o an Barış'ın sözümü kesmesiyle duraksamak zorunda kaldım, "keşke haber verseymişsin. Böylece bizi bölmemiş olurdun."

Masal, Barış'a doğru ters bir şekilde baktıktan sonra bana doğru birkaç adım atıp "biz de öğrenci konser etkinliği yaklaştığı için yeniden çalışmalara başlamıştık," diye bir açıklamada bulundu. "Bizi bölmedin yani."

Barış'a karşı aniden oluşan kontrolsüz öfkem yüzünden Masal'ı görmezden gelip sadece kafamı salladım.

Masal'ı itiraf etmeliyim ki kıskanıyordum. Yoksa onun bu konuda bir suçunun olmasından değildi bu tavrım. İstemsiz oluyordu bu, kesinlikle ona karşı kötü bir düşüncem yoktu.

Ancak Masal endişe içinde bana doğru bakıyordu. "İstersen gel biraz otur," deyip gülümsemeye çalıştı. "Çalışmamız zaten birazdan biter ve buradan okula geçeriz."

Tam cevap veriyordum ki Barış, "ne demek 'çalışmamız birazdan biter'?" Diye araya girdi. "Hatta daha yeni başladık be Masal. Az kaldı az, zamanımız kısıtlı. Boş işlerle uğraşmanın sırası değil." Sanırım 'boş iş'ten kastı bendim ve sabrımı çok zorluyordu bu velet.

Ancak o an, bir şey dikkatimi çekti. Masal bu durumdan çok rahatsız olmuş gibiydi. Eğer ben şu an, Barış'a bunun karşılığını versem ortam gerilmiş olacak ve onun daha da çok canının sıkılmasına sebebiyet verecektim.

Ben asla Masal'ı incitecek bir şey yapamazdım.

Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirip Masal'a doğru döndüm. "Sorun değil, siz çalışmanıza devam edin."

Masal gözlerimin içine içine bakarken belli belirsiz kafasını salladı ve "okulda görüşürüz," deyip restorandan ayrıldım.

-
***Toygarim benim be... ne de düşünceli 🥺

Unutmayın bebeksilerim: sınır 60 oy.

CANSIZ YILDIZLAR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin