28

7.2K 669 357
                                        

Oy vermeyen gözüme gözükmesin ulan.

Yorum yapanla çaya çıkarım aga.
-

Toygar'la birlikte lokantaya girdiğimizde biraz önce kullandığımız sarı rengindeki şemsiyeyi bir kenara bıraktım ve üzerimdeki ceketi çıkararak onu da hemen yanındaki askılığa astım.

Demin konuştuğumuz o hassas konu, her ne kadar zihnimin bir köşesinde varlığını korusa da şu anlık rafa kaldırma ihtiyacı hissederek ona doğru baktım. O da hemen masanın tekine geçip eşyalarını bırakırken gerçekten de böyle bir şeyi bildiği halde hâlâ öz annesiyle görüşebiliyor olmasına saygı duymadan edemedim.

Acaba öz annesi hiç mi pişmanlık duymuyordu?

Zaten bu konuyu konuşmak benim için bile bu kadar zor gelmişken onun için ne denli zor olduğunu tahmin edemiyordum.

Düşüncelerimden sıyrılıp büfedeki annemin yanına doğru ilerlemeye başladım. Lokantada bir iki kişi ancak vardı. Onların önünde de yemekleri vardı ve yemekteydiler.

Beni fark eden annem gülümserken "merhaba," diyerek hemen onun yanına geçtim ve yanağına sıcak bir öpücük bıraktım. O da bana doğru hafiften sarılırken "hoşgeldin kızım," diye karşılık verdi. "Çok mu yağıyordu yağmur?"

Kafamı olumsuzca salladım. "Yağıyordu ama şemsiyemiz... yani şey şemsiyem vardı neyse ki."

"Aferin," dedi ve takdir edermiş gibi dudaklarını büzdü. "İlk kez bir şeye hazırlıklı olduğuna şahit oldum." Üzgünüm ama sen öyle san anne.

Ardından annemin gözleri çantasını ve ceketini sandalyesine asmış Toygar'a çarpmasıyla kocaman açıldı. "Aa, bu o zibidi! Uzun zamandır görünmüyordu." Ardından bakışları beni buldu. "Ulan ben de artık bizim yemekleri beğenmiyor sanıyordum."

İstemsiz güldüm. Yine sen öyle san anne.

Etrafa merakla bakınırken bir eksiğin olduğunu fark ettim. "Babam nerde?" Sorduğum sorum sonrası annemin yüz ifadesi birden düşmüştü. "Kendini biraz rahatsız hissediyordu, ben de gelmemesini söyledim."

"Nasıl yani?" Diye atıldım birden panikle. "Nesi var, iyi mi?"

Güldü. "Abartma kız. Babanın ne kadar sağlam biri olduğunu sen de iyi biliyorsun. Sadece biraz üşütmüş, o kadar. Bu soğuk havada soğuk su içme diye defalarca uyarmıştım onu, gerisi de artık ona kalmış."

Annem her ne kadar bu durumu gülerek söylemiş de olsa nedense benim içimi bir endişe duygusu kaplamıştı. Çünkü babam şu güne kadar ne olursa olsun lokantaya uğrayan birisiydi.

"Ben bir mutfağa döneyim, tüpte yemek vardı." Ardından kalkan bir müşterinin masasını işaret etti. "Senin de geldiğin iyi oldu. Yoksa tüm işlere yetişemezdim."

Büfeden ayrılmadan önce, son olarak da Toygar'a çevirdi bakışlarını. "Bir de bu zibidi orda dikilmesin, ne yiyeceğine karar versin."

Annem laflarını sıraladıktan sonra arka tarafa, mutfağa doğru geçerken ben de çoktan kalkıp gitmiş müşterinin masasına doğru ilerleyip tabakları üst üste dizmeye başladım. Yandan Toygar'ın bana bakıyor olduğunu görmemle gülümsedim. "Sen büfeye geç ve ne yemek istediğine karar ver, ben de geliyorum."

"Yardımcı olayım mı?" Diye sordu.

Şaşkınlıkla ona baktım. "Neden?"

Soruma yanıt vermek yerine yanıma geldi ve üst üste dizdiğim tabakları kavrayıp üzerine de küçük, bitmiş meze tabaklarını yerleştirdi. Etraftaki peçete ve çatal kaşığı da üzerine koyduktan sonra sordu, "mutfak ne taraftaydı?"

CANSIZ YILDIZLAR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin