9

12.3K 814 391
                                    

Dersimiz bittikten sonra Barış, bir işi çıktığını söyleyip direkt okuldan ayrılırken sırtımdaki keman çantamla birlikte bir başıma kalmıştım. Oysa beraber çalacağız diye o kadar heyecanlanmıştım ki... Üstelik kendimi buna hazırlamak bile o kadar zor olmuşken tam da onun işinin çıkmış olması moralimi bozmuştu.

Bu durumun benim kalbimi bu kadar kırıyor olması tuhaftı. Sanırım benim Barış'a karşı istemsiz duygularım oluşuyordu ve kendimi şu an ağlayacak kadar zavallı hissediyordum. Hayır, yani anlayamıyordum da. Sonuçta işi çıkmıştı, ben bu durumu içimde neden bu kadar büyütüyorsam?

Esnaf lokantamızın içerisine girip sırtımdaki kemanımı bir köşeye bıraktığım gibi yürümeye başladım. Dükkanımız neredeyse boştu, gerçi bu aralar pek iyi iş yaptığımız da söylenemezdi fakat ailem bunca sene hizmet verdikleri bu dükkanı asla terk etmezlerdi.

Lokantamızın pek göz alıcı bir güzelliği yoktu, hatta oldukça eskiydi. Babadan oğula kalan bir mirastı kendisi. Dedemden babama kalmıştı, babam da kendisi devraldığı gibi ismini 'Masal Esnaf Lokantası' koymuştu. Minnettar olduğumu söyleyemeyeceğim.

Masada oturan birkaç müşteriyi umursamadan açık büfenin arkasında duran babama doğru baktım. Yemekler neredeyse hâlâ yerli yerinde duruyordu. Bu da uzun zamandır işlerin neden kötüye gittiğini en kolay yoldan kanıtlar nitelikteydi.

Bozuntuya vermeden gülümsedim ve önüme düşmüş saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdim. "Ben geldim babacığım!"

O kadar dalgındı ki beni son anda fark etmesiyle anında gülümsedi. "Hoş geldin kızım."

"Annem nerede?"

"Mutfakta."

Cam bölmenin ardındaki yemeklere doğru baktım iştahla. Hepsi de çok güzel duruyordu. Babam yemeklere olan bakışımı fark etmiş olacak ki, "istediğini yiyebilirsin." Dedi. "Benim dışarda biraz işim var kızım. Zaten çok gelenimiz gidenimiz de yok, eğer sen buradaysan..."

Ne söyleyeceğini direkt anlamamla sözünü kestim. "Merak etme, buradayım."

Önündeki beyaz önlüğü çıkardı ve büfenin ardından çıkarak yanağıma bir öpücük koymayı da ihmal etmeden lokantadan ayrıldı. Onun tam arkasından bakıyordum ki masalarda oturan kişiyi fark etmemle duraksayıp olduğum yerde kalakaldım.

Toygar?

TOYGAR?!

Kendisinden sonra önündeki yemeklere doğru kaydı şaşkın bakışlarım. Önünde etli nohut yemeği ve yanında da pirinci vardı.

Direkt önüme doğru dönüp gözlerimi kıstım. Beni görmüş müydü acaba? Aynı sınıftaydık anasını satayım!

İyi de onun burada ne işi vardı ki? Okuldan gayet de uzak bir yerde oturuyorduk biz. Lokantamızın bir sokak ötesi de bizim ev oluyordu. Acaba o da bu civarlarda mı oturuyordu da lokantamıza gelmişti?

Derken arkamdan işittiğim onun sesiyle nefesimi tuttum. "Bir ezogelin çorbası!"

Çatılan kaşlarımla sesin sahibine, Toygar'a doğru döndüğümde duraksadım. O da beni gördüğü gibi havadaki elini indirdi ve şaşkınca sırtını sandalyeye doğru yasladı.

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona doğru bakmaya devam ederken birden mutfaktan çıkan annem bana doğru bağırdı. "Kız! Duymuyor musun?!"

"Hı?"

"Hasbinallah!" Annem büfenin arkasına geçip çorbayı karıştırmaya başladığında tekrardan Toygar'a doğru dönüp baktım. Hâlâ bana doğru bakıyordu.

Daha fazla dayanamayıp yanına doğru ilerlediğimde bu süre boyunca beni süzmeyi de ihmal etmemişti. "Burada garson yok," dedim yanına varır varmaz. "Burayı meyhane mi sandın da yemeği bağırıyorsun oturduğun yerden?"

Bu söylediğim şey sonrası ilk şaşırdı sonra da, "merhaba, Masal." Dedi gülümseyerek. "Senin de burada yemek yediğini bilmiyordum."

"Sana bir şey sordum," dedim tepkili bir tavırla. Gözlerini devirdi ve kollarını önünde kavuşturdu. "Eğer böyle bir şey olsaydı lokantacı teyze şu an bana ezogelin çorbası dökmüyor olurdu." Ardından da bakışlarını büfeye doğru çevirmişti.

"Lokantacı teyze mi?" Sinirlerim hoplarken annemin sesini işittim arkamdan, "gel kız ver şunu şu zibidiye!"

"Ayıp oluyor!" Toygar gülerek anneme bunu söylediğinde ben ise şaşkınca olan biteni izlemekle yetiniyordum. Bunlar tanışıyor muydu?

İstemeye istemeye büfeye doğru yönelip annemin cam bölmesine yerleştirdiği tepsiyi alıp Toygar'ın önüne doğru yerleştirdim. Hareketlerimi büyük bir ilgiyle seyrederken "bizim lokantamızda self servis vardır," dedim ve yapmacıkça gülümsedim. "Büfeye gidip ne yemek istediğini söylersen senin için daha doğru olur."

"Niye bana sataşıyorsun ki şimdi?" Diye mırıldandı ve çorbayı tamamen önüne çekip kaşığını daldırdı. "Gerçi bu senin bana ikinci sataşman oluyor ama neyse."

Tam arkama dönüyordum ki bu söylediğiyle duraksadım. "Nasıl yani?"

Açık kahverengi gözlerini bana doğru kaldırdı ve gülümsedi. "İlki..." dedi ve işaret parmağını havaya kaldırdı. "Trende bana 'geri zekâlı' dedin." Yüzüm istemsiz ekşirken elinin başka bir parmağını daha ekledi. "İkincisi de şimdi."

"Şimdi ne?"

"Ben burada edebimle yemeğimi yiyorum durup dururken bana sataşıyorsun."

"Bak..." gözlerimi sinirle yumup derin bir nefes verdikten sonra gülümsedim. "Annemi sanki garsonmuş gibi çağırman ve..."

Sözümü kesti şaşkınca. "Annen mi?"

"Gerçekten mi? Lokantanın ismi benim ismim ulan!"

"Öyle mi?" Dudaklarını 'vay be' dercesine büzdü ve güldü. "Dünya küçük."

"Yeterince açık olmuştur umarım." Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki söylediği şeyle yine duraksamak zorunda kaldım.

"Sabah da bu lokantada yemeğimi yedim ve lokantacı teyz... yani annen eşlik etti bana çünkü burası bomboştu." Bir dakika? Sabah da mı burada yemiş?

"Ee aramızda da biraz samimilik oluşsun ama değil mi? Sabah annen getirmişti tüm yemek istediklerimi."

Ya sabır. "Tamam, ben de sana öğrenmiş oldun diyorum işte. Kötü bir şey demiyorum."

Bana doğru tip tip baktı ve bakışlarını çorbasına çevirdi. "Çorbam beni lafa tuttuğun için soğudu bu arada yeni bir tane daha isterim."

Ne de olsa buranın sahibiyim bir bakıma. Müşterim her ne kadar geri zekâlı olsa da sakin kalmalıyım.

Yapmacıkça gülümsedim ve arkamı döndüm.

-
***Toygargülll çok tatlı degil mi? 🤤🤤

Sizi biraz heyecanlandirayim mi? Toygargul hakkında öğreneceğimiz çok şey var. Kurgu klas degil yani merak etmeyin ahhahahazksk

CANSIZ YILDIZLAR | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin