"Sakat kalacağım!" diye hastaneyi birbirine katan kişi Atlas'ın tiksinerek baktığı Ercüment'ten başkası değildi. Şükürler olsun ona da bir şey olmamıştı. Kurşun sol bacağını sıyırmıştı. Ama ona kalsa bacağını kesmeleri gerekiyordu. Hastaneye geldiğimizden beri bağıra bağıra ortalığı ayağa kaldırmıştı. Tabii bu yaptığıyla hem Atlas'ı hem de Cihan'ı sinir krizlerine sokmuştu. İkisi de Ercüment'i yüzüne yastık basmak suretiyle boğmamak için oldukça zor duruyordu.
Atlas'ın katil olup hapislerde çürümesine gönlüm razı gelmediğinden onu odadan çıkartmıştım. Onu koridora çıkarıp kolundan tuttuğum gibi koridordaki koltuklardan birine oturtturdum. Sinirden gözlerini yummuş Ercüment'in sesini kesmesini bekliyordu. Tabii ki de böyle bir şey olmadı. Onun yerine Cihan da Eflin tarafından odadan çıkartılmıştı.
"Sesini kesmedi lanet fok balığı!" diye bağırdı Atlas birden. Cihan'ın da ondan arta kalan yanı yoktu. O da, "Ben gidiyorum buradan!" diye kükremişti. Eflin ile birlikte birbirimize veda ettikten sonra ikisi birlikte hastaneden ayrıldı. Koridorda Atlas'ın yanına oturmuş onun sakinleşmesini bekliyordum. Tabii bu sandığım kadar kolay olmadı. Çünkü Ercüment avaz avaz bağırarak buna pek de imkan tanımamıştı.
"Şu aptalı Kubilay ile Utku'ya emanet edip geliyorum bebeğim. Aksi bir durumda o çok kıymetli bacağını kıvırıp ağzına tıkmam gerekecek," dedi Atlas sinir bozukluğuyla. O, odaya yeniden girip Utku ve Kubilay ile konuşurken onu dışarıda bekledim. En stresli günümüzün bugün olduğundan emindim. Başımıza bundan daha kötü bir şey gelemeyeceğine o kadar emindim ki söz konusunun biz olduğunu unutmuştum. Bundan sonraki iki günümüzün geçmek bilmeyeceğini nereden bilebilirdim ki?
O günün hemen ertesi gününde sıkıntılar ilk beni kovalamıştı. Annem ekmek almak üzere beni köşedeki fırına gönderdiğinde başıma geleceklerden bir haberdim. Her kızın hayatında bir defa bile olsa yapmış olduğu klasik bakkala gitme kombinimle evden çıkmıştım. Üzerimde pijamalarım, dağınık topuzum ve ikonik pembe terliklerimle sabah sabah kanattığım gözlerinizden özür dilerim.
Köşedeki fırındaki her sabah olan sıcak ekmek kuyruğuna girmiş sıramı beklerken telefonum çalmaya başladı. Arayanın kim olduğunu ekrana bakmadan bildiğimden sırıtmadan edemedim. "Günaydın canım," diyerek açtım telefonu. Telefonun ardında kısa bir sessizlik oldu. Sonrasında, "Sen bana canım mı dedin yoksa ben mi yanlış duydum bebeğim?" diye sordu Atlas. Sesindeki abartılı şaşkınlığa karşı gözlerimi devirmiştim.
"Gözlerini devirme bebeğim. Şaşı kalırsın maazallah. Gerçi ben seni o halinle de severim."
Duraksadım. Aklımdan geçen şey başıma gelmiş olamazdı değil mi? Korkarak da olsa topuğumun üzerinde arkama dönmüş ve tam o sırada fırının önünde durmuş yakışıklı bir adet Atlas Serez ile göz göze geldim. Dudaklarındaki gülüşe odaklandığımdan kendi halimin farkında değildim.
Atlas telefona, "Çok güzelsin bebeğim. Sana baktıkça içim açılıyor," demişti. Üzerimdeki toz pembe civciv desenleriyle dolu pijamaya baktığımda benimle dalga geçtiğini anladım. Gözlerimi kısarak onu göz hapsime aldım. Sonrasında telefona, "Seninle daha sonra görüşeceğiz Atlas Serez," dedim imayla. Sıra bana geldiğinden parayı uzatıp iki ekmek aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senle Ben
ChickLitAda büyük bir organizasyon firmasında cinsiyet partilerinin aranan yüzüdür. Onun görevi bebek kostümü giyip cici anne ve baba adaylarının kollarına koşarak bebeklerinin kız olacağını göstermekti. Her zaman yaptığı bu işi kaderin çelmesinin bozacağın...